silahı bırakıp, dağdan inip, teslim olan pkk lılara af !

bu pkklıların (sanki yıllardır hiçbirşey yapmamış gibi yargılanmadan) şenlik havasında , törenlerle ailelerine dönmeleri şehit ailelerini ayağa kaldırmıştır. toplumun tepkisini çekmiştir.

şehitlerin kemikleri sızlamakta ...
arkadaş gören de halk kahramanı geliyor sanacak! o toplanan kalabalık, tören havası... madem ki vatana saygınız yok, şehitlere biraz saygınız olsun.
herşeyi bir yana koydum abi! izlerken aklıma şu geldi:

ulan biz askerimizi birliğine teslim etmeden önce, otobüse binerken, davul zurna eşliğinde, ''en büyük asker,bizim asker'' naralarıyla, gözyaşlarıyla ama gururla uğurlardık. şimdi şu olaya baktım, düşünün yani ülke ne hale gelmiş!

ulan dünya tersine mi dönüyor? ne oluyor lan? dün terörist dediğimiz şerefsizler asker oldu da, dün asker bildiğimiz yiğit askerimiz terörist mi oldu? biri bana açıklasın ya! ne dolaplar dönüyor abi bu ülkede? siktiğimin dünyasında, saçma bir hükümetin gösterdiği politikalarla artık askerimizin bile değeri düştü gözlerde! artık öyle bir noktadaki ülke, vicdan özgürlüğü denen şey bu şerefsizler tarafından kullanılıyor, eskiden olsa ne mal olduğunu söyleyemez, saman altından su yürütürlerdi. şimd ssağolsun yüce(!) hükümetimiz bunlara öyle bir ayrıcalık verdi ki artık türk'üm demek, teröristim demekten daha suç! pkknın amına koyim deyince nefret suçu veriliyor; türk milletini gebertelim diyen mantaliteye ise beraat veriliyor!!

pardon da, sikerim harbiden böyle işi!!

edit: şimdi bunu silerler zaten. o yüzden fazla da yormayacağım kendimi.
(bkz: dönme)
diyarabakır'daki törende dtp başkanı ahmet türk'ün sözleri çok önemliydi.

"Bin yıldır birlikte yaşıyoruz. Özgür, eşit, kardeşçe yaşamayı esas alıyoruz. isteğimiz özgürlük, kardeşliktir. Birileri bu sürecin önünü tıkamak için farklı senaryolar üretiyorlar. Türkiye bölünecek diyorlar. Türkiye demokratik ve özgürlükle bölünmez, daha da güçlenir. Bunu başarırsak Ortadoğu'yu da demokratikleştiririz."

"Bugün sizler kadar coşku doluyum, heyecanlıyım. Heyecan ve coşkunuzu anlıyorum. Bu coşku, barış, özgürlük, özgür yarınların coşkusudur. Aynı duyguları taşıyorum. Aynı duygularla karşınızdayım. Ama şunu görmek gerekiyor. Artık duygularımızla hareket etmemeliyiz. Ortak aklı ortaya çıkarmak için birlikte hareket etmeliyiz. Barışı sağlamak için yollardayız. Dilimiz barış dilidir. Bugün barışçıl bir sürecin gelişmesi konusunda belki bu ilk adımdır. Barış güzeldir, onurludur, kutsaldır. Ama kendimizi kandırmayalım. Burada mücadelemiz kahramanlık için değil, gerçek bir barış sağlamak içindir. Bu mücadelede yenilmek de yok, yenmekte yok, barış var."

Yapabiliriz, gerçekleştirebiliriz. Türkiye'nin kaderiyle oynanmasına izin vermeyiz. Sayın Türk halkı ırkçılara, milliyetçilere kulak asmayın. Sayın yazarlar, aydınlar, siyasetçiler, barışseverler gelin bu tarihi anı barışla onurlandıralım, taçlandıralım. Bu fırsatın kaçmasına izin vermeyelim. Türklerle barış daha güzel olacak."

yazının tamamı için bakınız: http://www.haberturk.com/...cat=110&dt=2009/10/21
dağa çıkıp iyi bir halt ettiklerinden dönüşlerinde de tören yapılması oldukça mantıklı.ama şöyle bir başa dönmek lazım; bu adamlar niye dağa çıkmıştı; ayrılıkçı ve kahpe bir terör örgütüne katılıp o dağlardan silahlarıyla bizleri, abilerimizi, kardeşlerimizi öldürmek ve elde etmek istediklerini almak için.peki durum böyleyken bu adamlara dağdan dönüşlerinde tören yapılması, daha da önemlisi tören yapılmasına izin verilmesi hangi akla hizmettir?eğer elde ettikleri sözde bir zafer varsa vay halimize, resmen bu mücadeleyi kaybettiğimizi gösterir bu, eğer böyle birşey yok da onlar mücadeleyi kaybettiklerinden dağdan döndülerse bunlara o törenleri yapmaları için izni verenlerin amacı nedir?
olanların kanıtladığı tek şey var; o da ortada ne bir barış var ne de bir açılım, tek somut şey ise 25 yıllık terörle mücadelenin resmi olarak kaybedildiğidir.
görev yaptığım şehre terörist cenazesi geldiğinde ilçenin tek caddesini gece trafiğe kapatıp slogan atar, tören yaparlardı, onu hatırlattı bu törenler.

ama ben o şehirde tek bir asker cenazesi dahi görmedim helikopterler ile sessizce gittiler memleketlerine.

bizler 29 ekim törenlerinin ne başlayıp ne zaman bittiğini anlamazdık kısacık olurdu.

son sözüm şu ki benzeri törenler her zaman olurdu ama tv göstermezdi şimdi herkes gördü.
(bkz: dagdan bir kiz geliyor done done)*
o zaman barışmayalım, savaşa devam! mı demeliyiz? sanırım değil... zor zamandan geçiyoruz. cesur olmalıyız, geçmişin esiri olmamalıyız... acımızın karşılıklı olarak üstüne tuz basmalıyız ve yeni savaşları, ölümleri önlemek için barışmalıyız!

barışı savunmak da gerçekleştirmek de her zaman zor olmuştur ama bizi sürüden ayıran da budur aslında.
biraz eskiyen korkularımız değil, sağduyumuz ve umutlarımız bulaşıcı olsun...

yılların ezberini bozmak, devletin ve medyanın oluşturduğu çarpık algı çemberini aşmak kolay değil. tedirgin kardeşlerimizi anlamaya çalışmak da önemli. ama barış için sevinme hakkını kimsenin elinden alamayız, almamalıyız, o koronun mümkünse parçası olmalıyız. çünkü ülkemizin birliği ve geleceği o koroda, o aşure kazanında saklı. çok sesli, çok renkli, çok kültürlü... aşuredeki her renk hem kendisi olarak kalıyor, tadını katıyor aşureye hem de herkesin ortak oluşturduğu bir aşure tadı oluşuyor. kimseyi ezmeden, kendi tadını tümden yitirmeden, yeni bir tad için sevinmeyi de ihmal etmeden... sevinenlere de kızmadan elbet.

barış yapmak savaşmaktan daha zordur; barış kararı vermek savaş kararı vermekten daha zordur.