bugün

sevgili patlıcan,

az önce dolaptan çıkardım, izliyorum şu anda seni. o kadar güzelsin ki, özenle seçtim seni diğer arkadaşlarının arasından, bir tane çizik, bozuk yok üstünde, hayatın anlamı sensin belki de, bu kadar mı güzel olur bir sebze. çok ama çok seviyorum ben seni.

tamam, her yemeği yapabilsem de neredeyse, senin içine girdiklerini yapamıyorum, kaderim belki de bu, oysa seni şöyle ortadan ikiye yarsam, ne de güzel karnıyarık olursun, imam bayıldı belki de. ikisi de güzel olur, ikisi de süpersonik olur, çünkü onlar senden olur, seni barındırır.

küp küp kesip, domates ve biberle de kızartabilirim seni, sonra böyle biberin acılığı, domatesin suyuna karışır, senin için süpersonik bir terbiye olur, ben de ekmeğimi o suya banar, senden bir yudum atarım ağzıma. ohh mis. ya da, ya da hazır küp küp kesmişken, yufkalara sararım seni, tıpkı sevdicekleri pamuklara sardığım gibi, leziztronik börek olursun. çay koyar yanına, yerim seni.

boyuna boyuna da kesebilirim ki seni, kızartmanı yaparım sonra, böyle yoğurt döküp üstüne yerim güzelce. sabırlı olsam aslında plaja götürür güneşlendiririm seni, kurursun güzelce, suyunu verirsin, aslın kalır sadece, zeytinyağı gezdirir sonra üstüne, karalahna şarabına meze yaparım senden. ada şarabı senle güzel olur.

canım patlıcan, kilo aldığında bile güzelsin sen, o zaman tam közlemelik olursun, önce közlenirsin, sonra salatan olur, ya zeytinyağıyla ya yoğurtla, o köz kokusu, parfüm gibi siner ya üstüne, işte ben o kokuya ölürüm.

şimdi dolaba geri koyacağım seni, bozulacaksın orada, belki bir gün dolabı içki aramak dışında açan bir kız da gelir bu eve de, yemek yapar senden diye hep orada bekleyeceksin.

ah patlıcan ah, en sevdiğim sebzesin, tek pişiremediğimsin.

çabuk bozulma.

eksper-i mental.
direkt konuya girilip, kısa tutulması gereken mektuptur.
-seni pişirip yiyceeez!!!
dear patlıcan...

seninle ilk diyaloğumuz 3-4 seneye dayanır. ondan önce pek diyaloga girdiğimiz söylenemez. daha çok monologlar yaşadık. Her insanda olduğu gibi sizlerde de iyiniz ve kötünüz vardı. büyüğünüz ve küçüğünüz herkes tek renk oldupunuzu söylese de bazen albino bile olduğunuzu görmüşlüğüm vardır.

büyük sırları barındırıyordun benim için rakı yanına yapılan else de içine sarımsakları gizlemezsem ve bolca limonlamazsam acı bir tat verirdin rakıya... sarımsaklı ve bol limonlu olunca çok iyi bir rakı katalizörü olurdun. sende ağzının tadını biliyordun yani. hele ilk közleme anı seninle ebraber benimde ellerim pişerdi. bu acıyı çekmessem rakıya değeceğini bilmesem sanki hiç tat vermeyecek gibiydin.

meze dışında pek yemeğini yapmadım arada kzıartıp yerdim. onda bile kendine has raconun vardı. bol tuzlu suyla iyice yıkanman ve iyice sıkılman lazımdı. içindeki bütün sıkıntıyı atman için oturup dkikalarca seninle uğraşırdım. yoğurtla buluşmanı sağlamak sanki yıllardır kavuşamadığım platonik aşklarımı bir araya getirmek gibiydi. laf aramızda ikisi de birbirine benzemiyordu ve bir aradayken iyi bir lezzet olabilirlerdi.
benim olacaksın.
yerim seni. *
oysaki sen fizyolojik özelliğin sayesinde en çabulk pişenlerdendin ne oldu sana böyle.