bugün

eski bir leman karikatürü;

prens, pamuk prensesi çoktan atın terkisine atmıştır .

pamuk prenses-cücesiniz işte hepinizz. cücesinizz!!!
cüce -amuna koduğumun pambuğu...
- bence açıp kukusuna bakalım.
- saçmalama oğlum ya. hatun koskoca prenses.
- banane oğlum. kralı gelse tanımam. hatun kaç gün çocuk muamelesi yaptı
resmen.
- bence haklı. neydi lan öyle "ay çok sempatiksiniz, ay çok şirinsiniz."
pamuk şekeri kılıklı kaltak.
- aslında ben de kılım yosmaya. dakka başı sanki bişey ima eder gibi yok
efendim "boyu değil işlevi önemli" yok efendim "deve de boy var ama"
gibi abuk subuk laflar ediyordu.
- ya hani sen utangaçtın?
- ulan bütün utangaçlığın kızı tavlamak içindi di mi?
- başlatmayın lan utangaçlığınıza. utangaç olmamız abaza olamayacağımız
anlamına gelmiyor. hadi açıp bakalım.
- bilgin sen bu konuda ne diyorsun?
- valla şu an kan başka yerime gidiyor. düşünemiyorum.
- hay koyayım senin bilginliğine.
- ya bari memelerini ellesek. şöyle yumuşacık.
- ya biz ellerken uyanırsa?
- bence uyanmaz. uyanırsa kalp masajı yapıyorduk deriz.
- aslında iyi fikir.
- hazır kalp masajı yapıyorken suni tenefüs de yapalım.
- eline de verelim tam olsun. saçmalamayın ya.
- uykucu... sen mi bulmuştun pamuğu baygın halde.
- ana herife bak. kafasını koymuş hatunun memelerine uyuyo ayağı
yapıyor. kalk lan kalk. yemezler.
- ne geldik mi?
- ıki dakka daha o pozisyonda yatsaydın gelecektin. uyanık seni.
- doğru konuş lan. uyanık değil uykucu.
- kavga etmeyin beyler. bi kız için değmez.
- bi kız mı? pamuk be resmen, pamuk. süt gibi maşallah.
- ya süt dedin de aklıma geldi. memelerini ellemeyecek miyiz?
- hay ben memeleri icad edenin..
- ya oğlum hemen öfkelenme.
- bana ne kardeşim. benim misyonum bu. öfkelenirim ben.
- buldum. nefis bir fikrim var.
- neymiş?
- bir hafta kaç gün ediyor.
- yedi.
- tamam işte. her gün birimiz elleyelim.
- fena fikir değil aslında.
- öyleyse fikri ben bulduğuma göre ilk ben elleyerek başlıyorum.
- ohh paşam. başka bir arzun var mı? biz sizi yalnız bırakalım istersen.
nerden bileyim sıra bana gelince uyanmayacağını.
- bence tembel haklı. aynı anda elleyelim. ya hep ya hiç.
- kendini üç silahşörlerin bir üyesi sandı salak. alooo! yedi kişiyiz yedi!
- nolmuş... bir ki üç diye sayarız, aynı anda elleriz.
- nerden biliyim ben senin daha fazla mıncıklamayacağını.
- saçma saçma konuşmayın ya. mundar edeceksiniz pamuğu.
- anaaa! bilginin beynine kan gitti. sabahtan beri ilk defa akıllıca bir
laf ettin.
- amanin. ıçine don giymemiş.
- ne? kim açtı lan pamuğumun eteğini?
- ooo beyim... pamuğun oldu birden.
- demogoji yapmayın kardeşim. kim açtı eteğini?
- kimse açmadı be. eteğinde hiç don izi yok da, ordan şeyettim.
- gerizekalı herif. tanga diyebişey duymadın herhalde.
- anaaa... hiç aklıma gelmedi.
- aklın şeyinde olursa gelmez tabi.
- ya bari kibrit çöpü çekelim. kısa çöpü çeken önce ellesin.
- niye öyle manalı manalı kısa çöp dedin?
- yuh be! osuruktan nem kapıyorsunuz valla.
- benim aklıma bişey takıldı. pamuk da osturuyor mudur hiç?
- benim de aklıma bişey takıldı. böyle salak soruları sormaya ilk ne
zaman başladın.
- ne biliyim ya... böyle güzel kızlar hiç osturmaz, hiç sıçmaz gibi
geliyor bazen.
- abi osturuk demişken, pamuğun kase de fena değil hani.
- geçen benim de dikkatimi çekmişti.
- benim de.
- benim de.
- benim de.
- benim de.
- yuh be! bi saat öncesine kadar hepiniz hatunun yanında birer şirinlik
muskasıydınız.
- karıştırma orasını.
- sen de oranı karıştırma hayvan. aile var.
- başlıycam ama. öfkelisin de bi yere kadar kardeşim.
- konuşurken el hareketi yapma oğlum.
- yaparsam naparsın lan yerden bitme.
- sen kime yerden bitme diyon götten bacaklı.
- hay ben sizin kavganıza da... pamuğunuza da... onun nefis kasesine
de... cillop gibi memelerine de... sütun gibi bacaklarına da... kiraz
gibi dudaklarına da...
- ya ben çok kötü olmaya başladım.
- ana.. harbi lan. sen bi garip bakmaya başladın.
- beyler ben dayanamıyor dalıyorum.
- öfkeli kafayı yedi.
- sık çükünü. dayanabilirsin.
- tutmayın beni.
- çekilin açın pamuğun önünü. durduramazsınız öfkeli geliyor!
- beni de tutmayın.
- açılın lan.
- bana da yer açın.
- yavruuuuum. ohşşş... şunlara bak... pamuk pamuk.
- kolay gelsin beyler...
- hı?
- ne?
- kim lan o?
- amanin! prens... beyaz atlı prens.
- ne yaptığınızı sorabilir miyim?
- şey...
- nerden başlasak? nasıl anlatsak? yedi kişiydik o zaman bak...
- ne saçmalıyor yine bu?
- şey...pamuk pamuk... pamuk bayıldı da... kalp masajı, sunni teneffüs
falan yapıyorduk yumuşak yumuşak...
- ha... kolay gelsin. ben şey soracaktım size, buralarda bi saray
varmış. nasıl gidebilirim biliyor musunuz?
- saray mı?
- evet. hani şu kraliçenin ikamet ettiği yer.
- ha, saraaay. şöyle direk gidin, ilk sağdan dönün kime sorsanız gösterir.
- teşekkür ederim.
- pardon. sarayda napıcaksınız acaba?
- kraliçeyle randevum var. söylemesi ayıp jigololuk yapıyorum da.
anlarsınız ya.
- ha... kolay gelsin. selam söyleyin.
- size de kolay gelsin.
- ya bilgin, jigolo ne demek?
- jigolo... şey... kuku doktoru demek.
- haaaa... anladım.
- ana... uykucu yine pamuğun memelerinde uyuyo numarası yapıyo...
- kalk lan kalk!
- ne? geldik mi?
- merak etme geldin, geldin... * *
(bkz: copy paste gençliği)
bacaksız, mantar, hobit olmak kötüdür! olacaksan selvi boylu prens ol mesajı verip, teeee..kreş bebelerinin beynine zorla işlenen çirkinlik masalı. okutmayacam ilerde bebelerime..bi de konuşan ayna mı arayacaz el kadar sabiye.
aslında iyice irdelendiğinde bize şekilciliği aşılayan masal.
neden pamuk prenses çirkin ve kısa boylu cücelerden biriyle değilde uzun boylu, yakışıklı, zengin, erk sahibi prens ile evleniyor?birileri bize şekilci olun diyor bizde masum gibi gözüken bu masalları çocuklarımıza hala anlatıyor onları da şekilciliğe yönlendiriyoruz...
Bu masalın temeli 16. yüzyılda yaşamış Margarete von Waldeck adlı bir asilzadenin trajik yaşamına dayanıyor. Margarete, abisinin küçük çocukları bakır madeninde işçi olarak çalıştırdığı Bad Wildungen’de büyümüş. Madende çalışmanın etkisiyle vücutları ciddi ölçüde deforme olan çocuklar cücelere benzerlermiş o vakitler. Meşhur zehirli elma da yaşlı bir adam tarafından işçi çocuklara dağıtılan çürümeye yüz tutmuş meyvelerin bir metaforu imiş. Margarete’in üvey annesi onu sürekli küçümser, hor görürmüş. Sonunda da başından def etmek için Margarete’i Brüksel’e göndermeye karar vermiş. Margarete güzelliğiyle göz kamaştıran bir genç kızmış ve ispanya Kralı’nın oğlu prens II. Philip, Margarete’e kör kütük âşıkmış. Bu aşkı onaylamayan ispanya Kralı gizli ajanları vasıtasıyla Margarete’i zehirletivermiş. Görünen o ki Margarete ve Prens Philip pek de öyle sonsuza kadar mutlu yaşayamamışlar.
şirinler köyünün şirinleri nasıl iyi ve kötü arasındaki mücadelenin tam ortasında yer alıyorlarsa bu masaldaki ana tema da aynıdır. cüceler arasında çok keskin olmasa da işbölümü ve işbirliği vardır. bugüne kadar şirinler animasyonu için komünist propagandası yapılıyor denmiştir ama şu bizim ortaklaşa çalışan 7 cüceye daha bir kulp takılmamıştır.
Eskiden çok sevdiğim ama sonra 'kadın' olarak en büyük gerzekliklerimizin nedenlerini oluşturduğunu anladığım masaldır.
Külkedisi ve benzerleri de tabi ki.

Armut gibi oturup beklemek, seçmekten utanmak ve daima tezgahta seçilmeyi beklemek onlardan mirastır bize.
Bu tür masallar çocuklara hiçbir güzel değeri yansıtamadıkları gibi,
klasik ezberlerin de namussuz kaynaklarıdırlar.

Prenses bir iş yapmaz, ortalığı toplar.
Kraliçe gelir, ağzına sıçar.
Kim kurtarır? Prens.
Hakkını aramayı bilmeyen bir zavallıdır Pamuk Prenses.
Sadece güzeldir. Kar gibi teni, kiraz gibi dudakları vardır. *
Çocukluklarında bunları dinleye dinleye böyle oldu kadınlar.
En paralı, en güçlü, en ayrıcalıklı adamı aradılar.
Sevdikleri adam belki de arkadaki atlılardan biriydi ama, onu olasılıktan bile saymadılar.
Bu yüzden gerçekten ne istediklerini duyurmadılar kendilerine bile.

Aptal, kıçını garantiye almak dışında hiçbir şey düşünmeyen garantici bir topluluk oldular.
Bu yüzden gidip gidip o elmayı mal gibi ısırdılar.
Anasını siktiğimin sarayına kapağı atmak için güzelliklerine hiçbir şey katmayıp,
nerde neyin varisi, neyin veliahtı var, ona baktılar.
Bidon gibi adamları sırf güçlüler diye sevdiklerine kendileri bile inandılar.

Külkedisi biraz delikanlı olsa, o periye
"siktir git ulan, döneceğim saati sana mı sorucam orospu!" der,
o saraya sefil kılığıyla girer ve öğrenirdi prens adam mı yoksa değil mi?

Götten düşen üç elmanızı sikeyim.
"cücelerde senin benim gibi insan, onlar niye s.kişemiyoo!" repliğiyle beni gülmelere salan erkan can'ın konu edindiği masal kahramanları. (bkz: pamuk prenses 2)
7 cüceler pamuk prenses'i görünce ne olur?

(bkz: seven up)
(bkz: iğrenç espriler)
1810'da grimm kardeşler tarafından kaydedilen efsanevi masaldır.

konu şu şekildedir;
7 tane yer cücesi bi prenses bulurlar yolda. hepsi tontiş mıncırmalık tiplerdir. sever cüceleri, sayar.
sonra bi gün prens gelir ve prensesi öperek ellerinden alır.
bu sevimli cüceler öyle kalakalır.

aslında konusu iç burkar. yazık lan cücelere.
yedi erkegi * ayni anda goturen pamuk kizin maceralarini anlatan masaldir.
Cüceler pamuğu prensesin götüne takmışlar ve mutlu son.
Pamuk prenses ben çocukken de prenses idi. Kraliçe olduğunu duyan yok. Öyleyse evde kalmış.
yerli versiyonunda zeynep değirmencioğlu,
nam-ı diğer ayşecik'in oynadığı ve hala
duruyor mu bilmem, antalya girişindeki
düzler çamı mesire yerinde çekimleri
yapılan sinema filmidir.
(bkz: Pamuk Prenses ve Azgin cuceler)