la noire de'sünde beyaz fransızlara, gerçeğini söyle aktartmıştır.

+ fransızca konuşabiliyor mu?
- hayır, sadece anlayabiliyor.
+ içgüdüsel olarak yani?
- sanırım öyle.
+ bir hayvan gibi!
fransızcası zayıftı ilk dönemlerinde, hakim değildi, benim ousmane sembene'de gördüğüm, oyuncularını öyle doğal aktarıyor ki bunu anlatmaya dilim varmıyor. masum bir adam. unutulmuş. ama gelin görün ki bu garip ve fakir ve yıllarca sömürüle sömürüle biten, tükenen sahraalatı afrika'nın senegal'inde, imkansızlıklar içinde yaptığı çalışmalara saygı duymak gerekir. fransa, çoğu filmine sansür koymuştur. hatta katliam sahnelerinin birini değiştirip, boş görüntü koymuşlardır.

her daim seni seviyoruz ousmane sembene, insanlık seni bir köşeye atmış olsa da!
sahraaltı afrika'nın gülüdür gülü. bu adamın filmlerini izlemeyenler kolonyalizm ve sömürgecilik üzerine çoğu şeyi kaçırıyordur kanımca. müthiş filmleri var, hangi birini sayacağımı unuttum, la noire de, moolaade, xala. filmlerinde genel olarak protest dil kullanır, toplumsal gerçekçiliği yansıtır. 2007 haziran'ında aramızdan ayrıldı. müslüman mezarlığında yatıyor.
1997 yılında ingiliz kraçilesinin gözlerinin içine baka baka yaptığı muhteşem konuşmayla tarihe geçen cesur adam.

Afrika sinemasının babası, Senegalli yazar, şair, film yönetmeni, senarist.
Türkçe de Usman Samben diye okunuyor. Uzun bir hastalık döneminden sonra 84 yaşnda öldü.

ingiliz Kraliyet Özel Onur Ödülüne laik görüldüğü, 1997 senesinde ödülü red etmiş ve aşağıdaki konuşmayı yapmıştı.

Sayın baylar ve bayanlar. Konuşmama ingiliz dilinde devam etmeyeceğim için hepinizden özür dilerim. Sizin topraklarınızdayım ve sizin sahibi olduğunuz sistem içinde sizin tarafınızdan payelendirliyorum. Ancak asıl konuşmam kendi öz dilimde olacaktır. Merak edenler, konuşmamın ingiliz diline tercümesini koltuklarında bulabilirler.

ingilizler geldiklerinde ellerinde incil, bizim elimizde topraklarımız vardı.
Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler.
Gözümüzü açtığımızda ise;
bizim elimizde incil, onların elinde topraklarımız vardı.

ingilizlerin dininini, dilini öğrendik. Uzak dünyadan gelen yeni dil ve din bizi hep çalışmak zorunda kalan itaatkar köleler yaptı. Özgürlük için her karşı geldiğimizde, bizi birbirimizle savaşmak için ikna ettiler ve silah verdiler. ingilizler gelmeden once topraklarımızda sadece kavga vardı. ingilizlerin kutsal dini bizim kavgacılığımızı kullandı; evlatlarımızı savaşçı yaptı. Hemde sadece kendi kardeşleriyle savaşan dünyayı ingiliz dilinden ve incilden ibaret sanan vahşi savaşçılar.

Hastalıklar yaydılar. Ne olduğunu bilmediğimiz içeceklerle bizleri hasta ve zayıf yaptılar. Atalarımızı zincirleyerek büyük şehirlerine köle olarak götürdüler. O büyük binaları, caddeleri, tünelleri ve kliseleri insan etinin üzerine inşa ettiler. Kendilerini temizlemek için sanatçılarına fikir adamlarına; sadece kendilerini kapsayan insan tarfilerini yaptırdılar. Her çeşit yiyeceklerin büyüdüğü topraklarımıza ilaçlar döktüler. Toprağın altındaki yanıcı siyah cehennem kanı için bizleri öldürdüler. Büyük acılar ve ölümcül işkenceler ördüler. Her gelen gemiden; kıyılarımza hep ikiye bölünmüş tekneler yanaştı. ilk gelenler zulm ettiler, arkasından gelen arkadaşları zulmu durdurma vaadiyle bizleri ele geçirdiler. Bu gün gelenlerde aynı sistemle hala işgale devam etmekteler.

Yeni ilaçları, biyolojik silahları ve hastalıkları deneyen gönüllü doktorlarınızı istemiyoruz. Emperyalist sisteminizde geri dönüşüm ekonmisyle aslında sömürü olan yiyecek yardımlarınızı kabul etmiyoruz. Birbirimiz anlamamızı zorlaştıran, şarkılarımızı ve masallarımızı unutturan fakir dilinizi red ediyoruz. Çağdaş dünya daveti içindeki, bizi zorla şekillendiren yüzeysel sanat kuramlarınıza karşı çıkıyoruz.

Özgürlüğümüzü ilan ediyor, Afrika'lı insanlar olarak doğduk,
Afrika'lı ölmek için bütün avrupayı topraklarımızdan kovuyoruz.
Birbirimiz öldürelim diye bize öğrettiğinz ırkçılığı, felsefe adına önümüze sürdüğünüz batının sığ kafalı laflarını, hukuk adına yaptığınız bütün şövenistliklerinizi ve sanat diye dayattığınız bütün estetik öğretilerinizi, Afrika topraklarından silene kadar Afrika sizinle savaşaçaktır. Siz kabul etmesinizde bir Afrika'lı en az dünyanın herhangi bir yerindeki bir batılı kadar onurludur. insan onurlu doğar. Hiç bir insanın kraliçenin vereceği onura ihtiyacı yoktur.

Ousmane Sembène
afrika kökenli yönetmendir.

(bkz: moolaade)