bugün

ilkokul da her ünite dergisinde,bölüm sonlarında bulunan kazık sorular.
soruyu okuyan öğrenci her seferinde görür ki,okudugunu anlamadı.moral bozan,can sıkıcı ve öğretmenlerce yazılılarda sorulan kazık soruları da içeren soru dizisi.
insanı ağlatası sorulardır.

(bkz: bölüm sonu canavarları)
parçanın işlenişinde kullanılan sorulardır.bunların en kazığıysa parçanın ana fikridir.ne yaparsan yap ana fikri tutturamazsın hoca illa bi alternatif bulur.
okudugumuz anladik mi? ...cevap verelim. diye devam eden bolumdur.
illet sorular ve kasıntı cevaplardan olusan unıte dergısı ıskencesıdır. ogretmen her soru ıcın 3-5 ogrencıden cevap ıster. cocuk kafasına gore yazmıstır, begenmez. her cevabı dınlıyor gıbı gorunse de en son cumleyı kendısı soyler. *
cocukluk kabusu, ogretmenin sauron'a dondugu andir. hani cocuk okudugunu anlayamayacak kadar embesil gorulmesine mi kizsin, yoksa zaten bir sey anlatmayan salakca okuma parcalarindan illa ki bir sey anlamak zorunda birakilmasina mi kizsin...

bence direkt okulu biraksin.

bir de dogru cevabi buluncaya kadar ogrencileri zip zip ziplatirlar. dogru cevabi veremeyen ogrenci suklum puklum yerine oturur. kendine guveni gider,ezilmistir...

(bkz: gelip sicmasaydiniz biz burda okuyacaktik)
çocukken sırf yaptım diyebilmek için evet , anladık , tartıştık , araştırdım diye cevap verdiğim sorulardır.*
ilk ve orta okul yıllarımı mahfetmiş sorulardır. insanı sinir eder. ne öğrenciye bir katkısı olur ne de okuduğunu anlamaya. sırf bu sorular yüzünden okumaktan soğumuşumdur.
şiir çözümleme gibi iğrenç sorular da bunlara örnektir.
yazar burda neye seslenmektedir?
hadi cevap verelim: bayraka
doğru cevap "bayrağa" olacak
ilkokul 3 üm lan ben..
(bkz: okuduğumuzu anladık mı cevap verelim)
dolandırıp dolandırıp aynı şeyi soran sorular.
tüm soruların cevabı nerdeyse aynıdır.
öğrencilik hayatımı mahveden sorulardır. anladım veya anlamadım yav sana ne ki? hadi anladım yazdım iki üç cümle, beğenmeyecesin beni uyuz edeceksin. yok aslında şöyleydi de böyleydi de, al kendin yap çok biliyosan. ben çocuğum koşup oynamam lazım, burda kafayı sıyırttırıyosunuz adama, ne için? bi tane salak kız ile bi tane salak çocuk bi tane salak köpeğin peşine düşmüşlerde o salak köpek bilmemneymiş de neymiş. yeter ulan yediniz bitirdiniz çocukluğumu be! * *
(bkz: günyüzü göremedim)
insana "embesilsin sen" muamelesi çeken eğitim hatası. okuduğumuzu anladık mı diye diye koca koca nesilleri okumaktan soğuttu bu düzen. okuduğumuzu anlamışmışmıy mışız? böyle sordukça daha başından okumaktan nefret eder oldu millet, boşuna değil, "destan gibi giri girmek" başlıklarının açılması, okumaya karşı alerji oluştu yediden yetmişe herkeste, ciddi ciddi okunucak bir şeyle karşılaştıklarında terliyor herkes, elleri sopalı adamlar, hükümet gibi kadınlar çıka gelir "okuduğunu anlamadın mı çocuğum?" diye sorarlar diye korkuya kapılıyorlar.

yalan söylemeyeceğim: ben okuduğumu anlamadım. çok iyi anlayıp özümsediklerimden ise herkesin çıkardığı sonuçların çoğu zaman tam tersini çıkardım, hiçbir hükümetin hiçbir aşkın ve hiçbir varoluşun yararına olamayacak sonuçlar çıkardım; belki gerçekten farklı düşündüğüm veya belki de şeylere ve birikmişlere ve eli sopalılara ve yargılayanlara ve karşımda bir cevap bekleyenlere sırf gıcıklık olsun diye..

burayı gözü yaşlı meşmula suratlı ağlama duvarına çevirecek değilim ama, ben okuduğumuzu çoğu zaman gerçekten anlayamadım; kaldırımları ve içineışıkgirmez odaları ve en karanlık saatte kurulmuş manzaraları birincilikle bitirirken, tc kimlik numaramı soran bütün sorularda sınıfta kaldım, o kadar büyük bir komplonun içine batırmıştım ki kendimi, tv seyrederken bile sınıfta kalıyordum artık..

okuduğumuzu anladık mı? cümlesine gülerek evet diyenlere bakıyorum da..
iyi ki okuduğumuzu anlamamışız aslında..

kimsenin okumadığı, kimsenin umursamadığı ve üzerine konuşmaya bile gerek görmediği bazı öyküler vardı; ancak bir tesadüf eseri bir pasajın en gölgeli eteklerine yığılmış sahaflarda karşınıza çıkabilecek.. en çok onları anladım ben işte. şair bu şiirde yaşadığı şehri çöle benzetiyor cümlesine bir gece yarısı bohçalarımı ve pılımı ve pırtımı toplayıp paldır küldür kaçarken, yaşamayı kutlanası neşeli bir panayıra benzeten diğer şairin ruh halinden bi b.k kavrayamadım.. ki hakimlere soracak olursanız, önemli olan yaşamın kutlanası neşeli bir panayır olduğunu görüp bunu onaylamamızdı.

bazılarımız okuduklarını çok iyi anladı aslında..
ve anladığımız şeyler hiç hayra alamet değildi..