bugün

hani hiç duymadığım klasik müzik parçalarını mini cooperında dinlemeyi, hiç bilmediğim ve okusam da bir bok anlamayacağım kitapları okumuş taklidi yapmayı, babasının balet olmamasına dair hiçbir alay unsuruna cümlelerimde yer vermemeyi sineye çekmiştim de bu son hadise bardağı taşırdı be babaşenko!

fındık sendromunu bilirsin. daha doğrusu ismini bilmesen de muhteviyatını bilirsin. "dünya kadar malın olacağına fındık kadar amın olsun" deyimine bizim peder bu ismi taktı.

çok fena sendromlardaydım (bu ne lan). bebek gibi hatundu. gelgelelim karının memesini sıksam kültür fışkıracak diye korkuyordum. sendromun hakkını verip her şeyine boş verdik, ayak uydurmaya çalıştık. en sonunda evine çağırdı. nefisler nefisi emmeler, verimli gömmeler umarak eve gittik. tabi dişleri falan fırçaladık, boru değil yiyişe gidiyoruz. eve bir girdim londra, paris, berlin falan derken 6-7 tane saat var. sana yeminler olsun içine kaçtı.

arkadaş biri çıkıp da anlatsın bana bu ne bok yemektir ya? bir insan neden odasının duvarlarına saat asar birader? hee karıya yumulmadım yumuldum tabi ama içim bir burkuldu. güzel kıza hayır diyemeyecek kadar erkek, boşaldıktan sonra kafaya takacak kadar duyarlıydım ne de olsa..
burhan altıntop tur.