bugün

elleri kollari olmadan da, dilenmeden, calmadan yasama tutunabilmeyi basarmis bir adam. ama yilmamakla/umutlu olmakla/olumlu dusunmekle ilgili oyle buyuk dersler veriyor ki, kollu bacakli, super saglikli olmaktan utandiriyor kendisini izleyenleri. duygu somurusu yaptigini soyleyemem. amaci kendine acindirmak degil. tersine, kendisine guldurup; "ben bu halimle neler yapiyorum, bir de aynaya bakin siz neler yapiyorsunuz" der gibi bir hali var.
bunun gibi bircok hikaye var cevremizde. bir gun goruyoruz; uzuluyoruz. ders aliyoruz kendimize. ertesi gun unutuyoruz. ta ki yeni bir tanesi yeni bir ders verene dek bize.
http://www.youtube.com/watch?v=MslbhDZoniY
yaşama isteğini sömüren insan. söyledikleriyle daha çok tutunmak gerekse de, görünce; "ulan ben niye varım?" diyor insan. ya da böyle insanlar varken, biz neye varız, niye?
onlarca çelişkiler, dertler, kederler, ikilemler arasında koştururken kendimizi güçsüz, zayıf hissettiğimiz her an aklımıza gelmesi gereken bir abimiz. ağlak insanlardan nefret etmemiz için bir neden dahadır kendisi. bundan sonra bana ağlayana girişirim diyesi geliyor insanın.
kanımı donduran adam.
durup napıyorum ben dememi sağlayan adam.
büyük adam.
ibretlik bir hayat filminin başrolü... bir şeyleri başarabilmenin istemekle alakalı olduğunu insanlara kanıtlamış bir sanatkar. evet sanatkar çünkü; yaşamanın bir sanat olduğunun farkında... elleri ve ayakları olmayan herhangi bir insanın bu kadar umut dolu olduğunu, hayata ve insanlara bu derece sarıldığını gördüğümde utandım açıkçası var olan kollarımla bu denli sarılamamış olmaktan... kollarımın arasından kayıp düşen her insanın ağırlığını şimdi çok daha net hissediyorum vicdanımın hassas kantarında. teşekkürler nick. sanırım hala geç kalmış sayılmayız elleri ve ayakları olan mahlukatlar olarak...
tetra-amelia yüzünden kol ve bacaklarından olan, 8 yaşında intihar etmeyi denemiş, seminerlerinde kendini yere atıp, daha sonra başını yere koyup ayağa kalkan, sörf yapan, bir anda havuza atlayıp milleti deli eden süper tatlı bir adam.

-ben 100 kere tekrar ayağa kalkmayı denesem ve 100′ünde de başarısızlığa uğrasam, tekrar ayağa kalkabilme konusunda tüm umutlarımı yitirmeye hakkım veya şansım var mı? yani artık sizce 101. seferi hiç denemeyi dahi düşünmemeli miyim? maalesef benim öyle bir şansım yok; yaşamımı devam ettirebilmek için ne yapıp edip tekrar ayağa dikilmek zorundayım ! ne yapıp edip kendime ayağa kalkmak için bir destek noktası hayal etmek bunu yapmak zorundayım… işte şimdi yapacağım gibi" der ve kalkar.

mevlana reis'in de dediği gibi, "çekemiyorsan, kendini zayıflatmışsındır"
doğuştan kolları ve ayakları olmayan ancak bu eksikliklere takılı kalmadan kendini geliştirmiş, futbol oynayabilen, yüzebilen, sörf yapabilen, golf oynayabilen, kaykay yapabilen bir varlık.

hani bazen çok bıkmış hisseder ya insan, umutsuz.. işte o zamanlarda bir doz alınmalı bu güzel adamdan;
http://www.youtube.com/watch?v=Tl58qufXfYk

--spoiler--

when you can't get a miracle, you can still be a miracle for someone else.

--spoiler--
türkçeye de çevrilmiş limitsiz yaşam adlı kitabında hayatını zorlukları ve güzel yanlarıyla anlatmıştır.
eli kolu bacağı olmadan da insanın neler yapabileceğin bizlere gösteren cana yakın adam.
insan istemeden duygulanıyor bu adamı izlerken.
Avustralya’da 1982 yılında dünyaya gelen Sırp asıllı Nick Vujicic, çok ender görülen bir gen bozukluğu sebebiyle uzuvları olmadan dünyaya geldi.

Tetra-amelia sendromu yüzünden kolları ve bacakları olmayan Vujicic, gençlik yıllarında ağır depresyon geçirdi.

Okulda kendisiyle alay edildiği için 8 yaşında intihara teşebbüs etti.

10 yaşında kendini suya atıp boğulmak istedi fakat ailesini sevdiği için bunu gerçekleştirmedi.

Annesi ona bir makale okuttuğunda ise hayatı değişti.

Vujicic’in okuduğu yazı engelleri olan fakat buna rağmen hiç pes etmeyen bir adam hakkındaydı. Bu yazıyı okuduktan sonra Vujicic’in hayata bakış açısı değişti ve engellerini benimsemeye başladı.

Kısa sürede günlük işlerini tek başına yapmayı öğrendi. Vücudunda bulunan iki ayak parmağıyla kalem tutup yazı yazmaya başladı.

Bilgisayar kullanmayı, tenis topuyla oynamayı, davul çalmayı, saçını taramayı ve tıraş olmayı öğrendi.

Yedinci sınıftayken okul birliğine üye oldu. 17’sine geldiğinde ise yaptığı konuşmalarla yüzlerce insana umut aşıladı. Kısa bir süre sonra Life Without Limbs (Uzuvsuz hayat) derneğini kurdu.

21 yaşında çift anadal yapan Vujicic, kitap yazdı ve konuşmalarını DVD formatında piyasaya sürdü. Kitapları satış rekorları kırdı.

Kısa filmlerde ve belgsellerde rol alan Vujicic, California’ya taşındı.

25 ülkede konferanslara katılan mucize adam 29 yaşına geldiğinde 3 milyonu aşkın insana hayatın öneminden bahsetti.

Konuşmalarında pes etmemek gerektiğinden bahseden Vujicic, umut ve pozitif düşüncenin hayata tutunmak için çok önemli olduğunu vurguladı.

Kanae Miyahara ile nişanlanan Vujicic, hayatının aşkı ile evlendi bir bebeği oldu.

Eşiyle denizde yüzen ve dalgaların üzerinde rüzgar sörfü yapan adam engellerine rağmen fotoğraf çekip anın ve yaşamın zevkine vardı.

http://www.amerikaliturk....ilmaz-bir-hayat-hikayesi/
bu ve bunun gibi insanları görmeden, hayatından şikayet eden, intihara yönelen kişilerden nefret ediyorum. hayat ne olursa olsun yaşamaya değer. kendini düşünmüyorsan başkalarını düşün, seni seven insanları.

"Hayatımda sınırlara yer yok benim! Sizlerin de zorluklar karşısında sınır tanımadan cesurca ilerlemesini istiyorum. öncelikle şunu bilmenizi isterim; Sınırları olmayan bir yaşam için ne kola ihtiyacınız var, ne de bacağa. ihtiyacınız olan tek şey sınırları olmayan bir akıl...
-Nick Vujicic-
dünyanın ilham kaynağı bir insandır.

http://www.haberturk.com/...-azmi-sizi-cok-sasirtacak