bugün

teşekkürü hak eden bir funda arar şarkısı, saolsun.
güzel melodisi olan, güzel ziynet sali nin şarkısı. sözleri şöyledir:

Kalbim alışmaz, tenim karışmaz kimselere,
içim hiç yatışmaz insanın insana ettiğine.

Ama olanlar, bir de yalanlar,
Senden kalanlar, canımı yakanlar,
Ortak kararlar, diye alınanlar,
Yanına kalmaz, bunlar zor zamanlar.

Neyse, her neyse,
zordur aşk üç kişilikse
Neyse, ama nedense,
aklım kaldı bak, her yerinde,

Neyse, her neyse,
Ölmez aşk yüzünden kimse,
Neyse, ama gücenme,
Ahım kaldı ah, her yerinde.

Ve sen hiç rahat uyuma,
Bir de sen, ona da dokunma,
Ama sen, kimseye alışma,
Ve sen, ona da yakışma.

Senin attığın, benim taptığım,
Her yalan cümle, bir yanlış adım,
Vuruldu durdu, hassas tarafım,
Yanına kalmaz, buda son zararım.

Neyse, her neyse,
zordur aşk üç kişilikse
Neyse, ama nedense,
aklım kaldı bak, her yerinde,

Neyse, her neyse,
Ölmez aşk yüzünden kimse,
Neyse, ama gücenme,
Ahım kaldı ah, her yerinde.

Ve sen hiç rahat uyuma,
Bir de sen, ona da dokunma,
Ama sen, kimseye alışma,
Ve sen, ona da yakışma.

Kalbim alışmaz, tenim karışmaz kimselere,
içim hiç yatışmaz, insanın insana ettiğine.

Ve sen hiç rahat uyuma,
Bir de sen, ona da dokunma,
Ama sen, kimseye alışma,
Ve sen, ona da yakışma.
haydar ergülenden neyse üzerine belki de en iyi tanım.

"neyse" demek iyidir, 'bu da geçer' demek gibidir, geçmez, herkes bilir geçmediğini, geçmiş gibi yapılır. bazen "gibi yapmak" da iyidir, bazen öyledir, bazen geçer, hiçbir zaman geçmez. insan 'neyse' demeyi hayli geç öğrenir, belki de geç değildir, tam vaktindedir. kimi bunda bir olgunluk bulsa da, bulunan şey zorunluluktan başka bir şey değildir. uzatacak ne var, insan 'neyse' demeye başladığında, "ne sabahtır bu mavilik ne akşam" duygusunun da, yavaş yavaş ondan geçtiğini kabul etmeye de başlamış demektir. ikindinin akşam alacası dediğimiz o garip vakte değdiği yerdedir. hiçbir şey "neyse"demenin niye bunca dokunaklı olduğunu o ıssızlık anı kadar iyi anlatamaz. sizin de "neyse" demekten, "peki" demekten yorulduğunuz olmuyor mu? "neyse" demenin, sanki her şeyi, herkesi, hayatı bağışlıyormuş gibi görünen, oysa unutmaktan, sineye çekmekten, uzaklaşmaktan başka bir şey olmayan kolaycılığı ağır gelmiyor mu? insan, ne kendini bağışlıyor gerçekte, ne de bir başkası gibi gelen hayatı, yalnızca unutmayı seçiyor. unutma! unutarak yaşayabilirsin diyor, içimizde varsa bir ses, belki de yaşarsan unutursun. unutarak yaşamak "neyse"demek mi? her şeyi unutmak, kendini de unutmak için. geri alıyorum söylediğimi, "neyse" demek "bu da geçer yahu" demek değil, kimse beni hatırlamasın, ben kendimi çoktan unuttum demek. çok yorgunum hatırlamaktan demek, belki de başka hiçbir şey dememek. attila ilhan'ın dediği gibi "insan bir akşamüstü ansızın yorulur tutsak ustura ağzında yaşamaktan" demek. yazı da yorar bazen insanı, "neyse" diye yazmak bile ağır gelir, kelimeler eline gelmez olur, "nasip" diye baktığın kelimeler bile gönülsüz, uzak durur yazıya. (bakınız: "neyse" adlı bu yazı.)
yalnızca yazı mı, şiir de yorar, şiir de yorulur, hiç başlanmamış, yarım kalmış şiirlerden söz etmiyorum, onlara heves yetmemiştir ya da heves o kadardır. şu tamamlanmış gibi duran, yayımlanmaya hazır, hatta yayımlanmış şiirler de bazen "neyse"yorgunluğunu taşır. tomris uyar'ın unutulmaz hikâyesi "metal yorgunluğu"nu okuduysanız, beni daha iyi anlarsınız. uçakların yorgunluğunu anlatmak için kullanılan bu deyimden, insanın düşmesini, kelimelerin düşmesini de anlayabilirsiniz. metal yorgunluğu sürtünmeden kaynaklanıyorsa, insanın yorgunluğu da karşılaşmaktan, çarpışmaktan, kelimelerin yorgunluğu, insanın acısını alır diye, ağır cümlelere, dizelere bir teselli olarak yerleştirilmekten neden kaynaklanmasın? 'neyse' diye başlayan bir yazı ne anlatabilir?
"neyse" diye bir yazıyı okuyan bunda ne bulabilir? "neyse" diye yazan, yazmış bulunmakla kurtulabilir mi bu duygudan? "neyse" diye yazmanın ne faydası var? hiç. şimdi "neyse" demek iyi midir? isterseniz iyi olsun, biri "hiç" diye, biri "terörist" diye öldürülen iki çocuğun henüz sıcak gözleri üstümüzdeyken...
burası da kalbin, vicdanın, hiç yorulmasını beklemediğimiz şeylerin yorulduğu yerdir, insan hatırlamaktan, hatırlatmaktan yorulur.
belki bu yazıyı unutmak en iyisi, ben unutmaya hazırım, isterseniz siz de unutun. kelimeler beni bağışlasın, cümleler özrümü kabul etsin, siz de üzerinde durmayıp "neyse" derseniz. "hali pür melalim anlaşılmş olur ; insan bazen en çok kendinden yorulur!"
kaçmak için fırsat kollayan kelime.
bir bağlaçtır. önemi yok anlamında.

yazacaktım bir şeyler ama... neyse.
(bkz: anyway)
laf anlatmanin imkansizliginin kabullenildigi an.
funda arar şarkısı, hakikaten birebir bütün kelimelerine katılmamak elde değil.

Ağır aksak
Siler hayat
Yüzümdeki tenimdeki izleriü
Ve en zorda
Aklı evvel
Yüreğime anlatırım
Canımdan saydığımın
içimi eze eze
El olup sessiz, gidişini... anlamaz ki...
Aşk öylece, hazırolda
Durup ne seni ne beni beklemez ki
Biraz yürek biraz çaba
Ve gözün kara olmalı
Bir büyük can pazarı aşk
Sapasağlam çıkmalı
Hiç korkaklık dinlemez ki, dinlemez ki
Ben büyük aşkların kadınıyım
Kimler geçti ayaktayım, sen de mi duracaktım
Boşver gitsin
Artık kurşunlara diziyorum, yalan aşk oyununu
Duvarlara yazıyorum sonunu bitsin
Boşver zaten hayat beni hiç anlamadı ki
Boşver zaten ne söylesem
Neyse
(bkz: salla)
"ne ise o olmayan , ne değilse o olan"dır . bi dakka ya bu başka bi şeyin tanımıydı.
amaaaan bir neyselik entry'i de şimdi varoluş sancısına harcayamam .
aaaa evet lan sartre diyodu bunu hatırladım .

e o zaman hayat bir neyse'dir diyip susalım: tractatus logico philosophicus.
genelde smslerin son cümlesinin ilk kelimesi olur. bak yukarıdakileri yazdım ama takmıyorum, demektir.
çocuklar duymasın dizisinin her bölümünde 55 kere tekrarlandığı için, kulak tırlamayan sözler grubuna girmeyi başarmış kelime.
"uzatma" şeklinde konuyu kapamak anlamında da kullanılan söz.
kibarca kes..
(bkz: kısa kes aydın havası olsun)
'ugraşmaya degmez' manası taşıyan, geçiştirme sözü.