bugün

görsel

"Ermeniler sanat ocaklarımızı işgal etmişler ve bu memleketin sahibi gibi bir vaziyet almışlardır. Şüphesiz haksızlık ve küstahlığın bundan fazlası olamaz.

Ermenilerin bu feyizli ülkede hiçbir hakkı yoktur. Memleketiniz sizindir, Türklerindir."

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk

CHP'nin desteğini alan Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur'u düşündükçe, Atatürk düşmanı yarı ermeni kanı taşıyan Kemal Kılıçdaroğlu'nu düşündükçe bu söz hala geçerliliğini koruyor.

Ne acı.

(bkz: türk tabipler birliği başkanı şebnem korur)
Kendisinden bişeyler öğrenemedik. Hala kurtulmaya değil kurtarılmaya çalışıyoruz.
görsel

Reisicumhurun Türk Tarihinin Ana Hatları adlı kitabının girişine koydurduğu şu cümleler Bilge Kağan'ın efsanevi üslubuyla yazılmış ölümsüz vasiyetini hatırlatmaktadır.

"Ey Türk milleti! Sen yalnız kahramanlık ve cengâverlikle değil, fikirde ve medeniyette de insanlığın şerefisin. Tarih, kurduğun medeniyetlerin övgüleriyle doludur. Varlığına kasteden siyasi ve sosyal etkenler, birkaç asır yolunu kesmiş, yürüyüşünü ağırlaştırmış olsa da 10.000 yıllık fikir ve kültür mirası, ruhunda bakir ve tükenmez bir kudret halinde yaşıyor. Hafızasında binlerce ve binlerce yılın hatırasını taşıyan tarih, medeniyet safında layık olduğun mevkii sana parmağı ile gösteriyor. Oraya yürü ve yüksel. Bu, senin için hem bir hak hem de bir vazifedir."

Uluğ iğdemir, Yılların içinden, s.89-90.

Adana, 28 Ocak 1933

https://www.facebook.com/...5/posts/3224193861039658/
görsel

Atatürk, Kurtuluş Savaşı için Anadolu’ya geçtikten ve Erzurum Kongresi’ni yaptıktan sonra Sivas’a dönmüş, orada ikinci kongreyi açmıştı. Bu sırada lise binasında yatıyor; toplantılar yapıyordu. En basit ihtiyaçlarını bile temin edecek halde değildi; bazı geceler sabahlara kadar küçük petrol lambasının cılız ışığında çalışıyordu.

Bir aralık lise binasına baskın yapılacağı ve Atatürk’ün yakalanıp asılacağı hakkında şehirde haberler dolaşmaya başladı.
Atatürk’ün hizmetini basit fakat temiz ruhlu, fedakar bir Türk genci yapıyordu. Bu delikanlının babası gizli ve sık sık geliyor; oğluna:

- Etme, eyleme; evine dön; bugün yarın şehir basılacak; Mustafa Kemal ve arkadaşları yakalanacak. Onlar her şeyi göze almışlar; sen aileni düşün, diyordu.
Atatürk bu geliş gidişin farkına vardı; bir gün delikanlıyı yanına çağırdı ve sordu:

- Sık sık sana gelen kimdir?
- Babam!...
- Ne istiyor?

Delikanlı her şeyi anlattı. O zaman Atatürk, ona doğru biraz daha ilerledi; elini omuzuna koydu ve dedi ki:
- Hizmetinden memnunum, fakat baba hakkı büyüktür. Madem ki razı olmuyor, git! Git, fakat babana söyle ki, vatan elden giderse evladın ne önemi kalır?

▪︎ N.A. BANOĞLU, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s.87-88

https://www.facebook.com/.../posts/10158876716684674/
görsel

Soldan sağa: Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, eşi Latife Hanım, kayınpederi Uşşakizade Muammer Bey, baldızları Rukiye ve Vecihe hanımlar, kayınvalidesi Adviye Hanım, Çankaya Köşkü'de taş yapının giriş kapısı önü. Ankara, 1923.

Nadir bir fotoğraf. Kayınpederin hayran bakışlarına dikkat.

https://www.facebook.com/...10158817898749674/?type=3
avrupanın 300 yıllık sanayileşme ve 600 yıllık aydınlanma sürecini türkiye'de 10 yılda şöyle böyle başarmış. fakat milletimiz için fazla olduğundan şu an olduğumu yere gelmemiz 100 yıl sürmemiştir. bütün ömrünü verdiği bu mücadeleyi kendi tam olarak yaşamamış halkımız bunu kendi yaşamak için ülkeyi 600 yıl geri götürmüştür, üstelik kendi eliyle.
bir altta " unutmadım seni " başlığı var. güzel denk gelişler atam unutamadık.
görsel

Cumhuriyetin 14. yılında

1937 yılının 29 Ekim günü, vefatından bir yıl önce, Atatürk her zaman olduğu gibi cumhuriyetin yıldönümü töreni ve kutlamalarına katılmıştır.
O tarihi günün ve törenin yabancı tanıklarından Ernest Jackh'ın anlatımına göre, şafak vakti kız ve erkek izciler Ankara'da toplanmışlardır, ardından silahlı kuvvetlerin etkileyici stadyum gösterisi vardır, gençlik ve spor dernekleri reisicumhur ve genelkurmay başkanı önünde resmi geçit yapacaklardır. Akşam halkla görüşmeye ayrılmıştır. Dışişleri Bakanlığı'nın karşısındaki milli fuar binasında halkın her kesiminden iki bin kişi, kamu görevlileri, milletvekilleri ve diplomatik temsilciler bir aradadır. Atatürk törene saat 22:00'de gelmiştir. Yanında bulunan iki çocuğun ellerinden tutmaktadır. Üzerinde zarif kesimli bir elbise vardır. istiklal marşı çalınmaya başlayınca çocuklarla beraber saygı duruşuna katılmıştır, halk ile arasında çocuklar dan başka kimse yoktur.
Ankara'nın geleneklerine göre Atatürk, reisicumhur olarak küçük dikdörtgen salonda kendisi, bakanları, diplomatik konukları ve eşleri onuruna verilen özel baloyu başlatmıştır. Açılış dansı için Yunanistan Genelkurmay Başkanı'nın zarif eşini seçmiştir. Daha sonra diplomatik misyon görevlileri ile yan odalardan birine geçmiştir. Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya, Romanya genelkurmay başkanları, Türkiye ve iran dışişleri bakanları ve bu özel konferansa davet edilmelerini Hitler ve mihver devletlerinin kötü işaret olarak gördüğü iki büyükelçi (Sir Percy Loraine ve Henri Ponsot) ile beraber ev sahibi reisicumhur aynı masadadır. Avrupa-Balkan Paktı ve Türkiye, iran, Irak ve Afganistan'dan oluşan Asya Sadabat Paktı'nın iki dışişleri bakanı da o sırada Ankarada'dır. iki hafta önce de Yunanistan Başbakanı Metaksas, Atatürk ile ortak Balkan siyasetini konuşmak üzere Türk başkentine gelmiştir. Şimdi Balkan Paktı'nın bütün askeri liderleri bölgesel askeri işbirliği ve ortak güvenlik için üst düzey temasları devam ettirmektedir. O gece görüşmeler yapılırken şampanyayı fazla kaçıran Hitlerci bir Alman'ın, Doktor Göbbels'in propaganda bakanlığından bir arkadaşına şunları söylediği duyulmuştur.

Şu anda bir bomba olsa çok işe yarardı!

Reisicumhurun yabancı konukları gece 23:00'ten itibaren sabah 10:00'a kadar onun en sevdiği üç konuyu dinlemişlerdir. Ortak güvenlik, Türk halkının karakteri ve Osmanlı öncesi Türk Tarihi!.

Kaynaklar

Ernest Jackh, Yükselen Hilal, s.210-211-238-239.

(Yugoslavya, Romanya ve Yunanistan Genelkurmay Başkanları ile Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında, Ankara, 29 Ekim 1937.)

https://www.facebook.com/...5/posts/3257119534413757/
görsel

Atatürk'ün "Her sarıklıyı hoca sanmayın. Hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.” sözünü söylediği 16 Mart 1923 cuma günü Ulucami namaz çıkışı...

https://m.facebook.com/st...ndex=0&id=81948184673
görsel

-Anneciğim , dedi. Ben gidiyorum!.. Buraları da Selanik gibi olma ihtimali vardır… Ben gittikten sonra yanılıp da sokağa çıkmayın… Benim işim mühim… Bu işte muvafak olabilmem için huzuru kalple çalışmam lazım… Beni merak ve endişede bırakmayın… Giderken gözüm arkada kalmasın! Elimi, ayağımı bağlamayın! Memleket için çalışırken sizden yana bir üzüntüye düçar olmak istemem...

Annem heyecandan düşüp bayıldı… Doktor Rasim Ferid Bey’i çağırdık… O ilaç, bu ilaç derken annem biraz kendisine geldi…

O gece sabaha kadar uyumadık… Konuştuk… Dertleştik…

Ertesi gün, araba kapıya dayandı… Annemle ağabeyimin birbirlerine vedaları çok hazin oldu… Sarıldılar… Öpüştüler… O, annemin ellerini tekrar tekrar dudaklarına götürdü… Annem, ağabeyimin boynuna sarıldı…
.
Beni bağrına bastı… Veda etti. Merdivenleri atlayarak aşağı indi…

O biraz sonra arkadaşlarının refakatinde arabasına binip kapıdan uzaklaştığı zaman, biz pencerelere yığılmış, gözyaşı döküyorduk…

Bizi gene annem teselli etti… Sert bakışlarını bana çevirerek:
-Sen asker kardeşisin, dedi. Ayıp, ağlanır mı hiç askerin ardından!.. Üzüntünü kimseye belli etme… Misafirlere şerbet ez… Memleketi için giden insan ölse bile ardından ağlanmaz!...
Tam üç gün üç gece telefonumuz çalmadı…

Halbuki ağabeyim evde iken sık sık telefon çalardı…
….
Üç gün sonra bir telgraf aldık:
“Samsun’a çıktım, sıhhatteyim, merak etmeyin – Mustafa Kemal”

▪︎Kaynak: Makbule Atadan Anlatıyor, Ağabeyim Mustafa Kemal / Şemsi Belli, 1959

https://www.facebook.com/...6/posts/3669857889725333/
ilkkez türk olduğunu ilan eden bununla şerefv duyduğunu söyeleyen devlet liderimizdir.

osman padişahları türküz demezlerdi.
özlenen insan. hemde çok özlenen insan. keşke görebilseydim.
bugünleri hak etmemiş olan, bugün keşke yaşasaydı dediğim türk lider.

hiç ama hiç hak etmedin.
görsel
1930'lu yıllarda ülkemizin düşeceği şu halleri görüp bize mesajlar veren siyasi deha...

bakınız şu binayı pek çoğunuz bilirsiniz;
görsel

bilmeyenler için burası istanbul lisesi ana binası...

bu tarihi bina 1897 yılında fransız mimar Alexandre Vallaury tarafından inşa edilmiştir.

lakin bina lise olarak inşa edilmemiş, duyunu umumiye binası olarak inşa edilmiş olup, uzun yıllar duyunu umumiye genel merkezi olarak osmanlıyı sömürmüş bir kuruma hizmet etmiştir.

lakin cumhuriyetimiz ilan edildikten sonra osmanlı'dan bize kalan borçların çoğunun ödenmesi ile bu bina 1930'lu yılların başında yeniden türkiye cumhuriyeti'nin envanterine dahil olmuş, binanın hangi amaçla kullanılacağı hususunda mustafa kemal atatürk'e danışılmış, atatürk'de bu binanın istanbul lisesine tahsis edilmesini istemiş.

ama atatürk bir de şerh koymuş;
"bu binanın neden yapıldığını sakın unutmayın..."

unutursak yine aynı duruma düşerdik.

ve biz o binanın neden ve ne maksatla yapıldığını unuttuk...

muhtemeldir ki osmanlı'nın iflas ettiği muharrem kararnamesi dönemlerini yeniden yaşayacağız.

yeni duyunu umumiyeler gelecek, ülkemizin vergilerine, yoksul halkımızın boğazından geçen nafakaya yeniden el konulacak bu gidişle.

çünkü bu millet mustafa kemal atatürk'ün yolunda yürümedi, onun yolundan ayrıldı ve hakettiğini buldu...

istanbul lisesi binası neden yapıldı? sakın unutmayın...

ama unuttunuz...

lütfen okuyunuz;
(bkz: osmanlı nın iflasını bilale anlatır gibi anlatmak/#40971319)

#tarih
görsel

102 yıl önce bugün, 26 Ekim 1918'de Mustafa Kemal Paşa, bir gün önce sokak savaşlarını yönettiği Halep'in kuzey batısında bir hat oluşturarak ingiliz ve Arap kuvvetlerinin ilerleyişini bekliyor.

Gerisini kendisinden dinleyelim;
Sabahleyin benim kuvvetlerimin geri çekildiğini zanneden Arap ve ingilizler sevinçle taarruza başladılar. Ve tarafımızdan alınmış olan önlemlerle mağlup olup, bozguna uğradılar. işte orada bu zafer neticesi bir hat tespit edip sınır çizdim ve kuvvetlerime, düşman bu hattın ilerisine geçmeyecektir diye emir verdim. Nitekim geçmemiştir.

iskenderun, Beylan, Dir Cemal, Tel Rıfat çizgisinde Mustafa Kemal'in savunma savaşındaki dehası ve Türk askerinin süngüsü ile düşman durduruldu. Tarihe Haritan Olayı diye geçecek Katma Savaşı'dır ki Atatürk burada sayıca çok az kuvveti ile bir ingiliz atlı tümeni ve desteğindeki arap kabile savaşçılarını bozguna uğratmış ve geri püskürtmüştür.

Gerek Erzurum'da gerekse de Sivas Kongresi'nde Türkiyenin milli sınırlarını belirlemek için Atatürk'ün ileri sürdüğü sınır işte Türk askerinin 26 Ekim 1918'de Türkiye'nin güneyinde süngüleri ile çizdiği sınırdır.

26 EKiM 1918 – KATMA ZAFERi.

Türk Ordusu'nun geri çekildiğini düşünen ingiliz-Arap kuvvetleri, 26 Ekim 1918'de saldırdılar. Ancak hiç beklemedikleri bir direnişle karşılaştılar, yenilip geri çekildiler. Atatürk, çok güçlü bir ingiliz atlı tümenini geri püskürterek I. Dünya Savaşı'nın son muharebesini kazandı. Böylece 19 Eylül 1918'de Yafa'nın kuzeyinde başlayan ingiliz saldırısını, 500 km'yi aşan bir ilerlemeden sonra, 26 Ekim 1918'de Katma bölgesinde; iskenderun, Beylan, Dir Cemal, Telrifat çizgisinde durdurdu. iki gün sonra Antakya'yı da kontrol etti. (ATASE, Birinci Dünya Harbi'nde Türk Harbi, Sina-Filistin Cephesi, C.4, Kısım 2, s. 728 vd).

Atatürk, anılarında, Katma Zaferi'yle güneyde "Türk süngüleriyle sınır çizdim" diyor: "işte orada bu zafer sonucu bir hat belirledim ve kuvvetlerime, 'düşman bu hattın ilerisine geçmeyecektir' diye emir verdim. Gerek Erzurum Kongresi'nde, gerek Sivas Kongre'sinde Türkiye'nin milli sınırlarını belirlemek için ben Türk süngülerinin çizdiği bu hattı ileri sürdüm…"

https://www.facebook.com/...6/posts/3680448481999607/
görsel
Cumhuriyet'in onuncu yılı. Başarılı bir kutlamadır bu. Üç gün üç gece sürmüş, Cumhuriyet ilkelerinin pekişmesinde, yığınlara güven verilmesinde bir dönemeç olmuştur.
Kutlamaları bugün de bütün detayları ve coşkusuyla anımsıyorum. Sovyetler, gönderdikleri bir heyetle kutlamalara katılmışlardı. Ankara Halkevi'nde onurlarına bir balo verilmişti. Bu baloya Mareşal Budyonyi ve Savunma Komiseri Voroşilov da katılmıştı. Bu baloda Şükrü Saraçoğlu nefis bir zeybek, Sovyet mareşalleri de kazaska oynamışlardı..
ikinci balo Ankara Palas'ta yapılmış, buna da dönemin yüksek dereceli devlet memurları ve davetliler katılmıştı..
Atatürk, Ziraat Bankası'nın genel müdürlük binasının holündeki geniş salonlarda da halk için eğlenceler düzenlenmesini emretmişti. Ben de Emniyet görevlisiyim. Sebati Ataman müfettiş.. Birlikte kalktık, Ziraat Bankası'ndaki eğlencelere gittik. Saat 12.00'ye doğru Ziraat Bankası'ndaki kutlama eğlenceleri tavsadı. Tam dağılıyorduk ki, "Atatürk, Ziraat Bankası'na geliyor" dediler. Bize de telefon edildi. Ben güvenlik açısından doğru olmadığını belirtirken Atatürk çıktı geldi. Kendisini genel müdür odasına buyur ettiler. Atatürk o saate kadar diğer eğlencelere katılmış, yemiş-içmiş ve buraya gelmişti. Genel müdürün odasına baktı baktı, sonra hiç unutmadığım şu sözleri söyledi :
"Amma da lüksmüş..."
Atatürk, tekrar odanın ihtişamını gözleriyle izledi ve odada bulunanlara dönerek konuşmasını şöyle tamamladı :
"Ben bu banka yüzünden gadre uğrayanları çok gördüm de, adam olanı hiç görmedim.."

》 Kader Bizi Una Değil Üne itti / ÇAĞLAYANGiL'iN ANıLARı

https://www.facebook.com/...5/posts/3274198269372550/
Osmanlı Devleti'ne subay olarak hizmet etmiştir.
Öyle sağlam temelli bir ülke yaratmıştır ki;
Siyasal islamcılar 18 yıldır yiyip bitemediler.
Sana minnettarız ulu önder...
Diyanet işleri başkanının lanet okuduğu lider. Hala maaş alıp lüks otomobile binmektedir kendisi.
Osmanlının bir subayı olarak addetmek, sanki osmanlıyı de içine katalım da ne şiş yansın ne kebapçıların söylemidir. bu atatürkün devrimci ve bağımsız karakterine aykırıdır. aynı osmanlı hakkında fezleke hazırlayıp idam için ferman çıkarmıştır. osmanlı subayı (idi). sonrasında, bir kurucu, devrimci, aydınlanmacı bir düşün adamı ve liderdir.
görsel
görsel
Merhaba Atam,

Anadolu'nun kuzeyinde bir köyde yaşayan ve çiftçilik ile uğraşan bir aileye mensubum. Tanıdığım en yaşlı insan olan dedem, senin vefat ettigin sene doğmuş. Yani sana yetisememis, seni görememiş bir aile tarafından yetistirildim.

Sayende, kurduğun cumhuriyetin okulunda yetiştim. Beni yetiştiren kadrolarda cumhuriyet tarafından yetiştirilmiş, yetkin kisilerdi. Sayende, anadolunun kuzeyinde ırgat olmaktan kurtuldum. Okudum, yetiştim, katma değer uretemesem de bilinçli bir vatandaş oldum.

Bana ve aileme yaptığın bunca iyilik nedeni ile sana hep borclu hissettim bir yandan da seni sevmenin ne demek olduğunu gün geçtikçe anladım.

29 Ekim için tesekkurler atam.

Seni hep sevecek ve atladigim sınıf için borçlu hissedeceğim.
Düşün ki seni yüz yıl önce bugünler için uyarıda bulunmuş bir allah'ın lütfu.
(bkz: gazi mustafa kemal atatürk)
görsel

Özel işlenmiş bez.