bugün

Duyduğum, dokunduğum, gördüğüm, tattığım, kokladığım için var bu dünya.. Farkında olduğum için..
Kendim yazdım, kendim oynadım en başından beri..
O yüzden ki bir dünya yarattım, roller verdim sahnedekilere..
Sevdim; sevgilim, paylaştım; dostum dedim..
En derinimde hissettim; annem, kızdım da kıyamadım; babam dedim..
Geçer dediklerimi geçirdim.. Biter dediklerimi bitirdim..
Nefret ettiklerimi sildim, geçtim..
Gün oldu; silkindim, yeter dedim..
Geride bıraktıklarım hesap sormaya kalkmasın o yüzden bana..
Farkında olduğum için var oldunuz, vazgeçtiğim için bugün yoksunuz..
Bu nasıl bir cüret ki; bir başka hayata müdahil olma, umarsızca sorgulama, pervasızca yargılama hakkını bulur insan kendinde..
Haddinizi aşmayın ey faniler..
Ben yok olmayı kabullenirken, kar taneleri mütemadiyen ayak izlerimi kapatmaktayken, güneş bile her gün batarken, sizdeki ne arsızlıktır; silinmeyi dahi kabul edemiyorsunuz bir başka faninin zihninden..
Mezarlıklar, kendini vazgeçilmez sananlarla doluyken, yerin üstündeki bu şatafat da neyin nesi oluyor acep?

Uğraştırmayın da dağılın hadi.. Dağılın ve gidin, ama bilin..
Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek cevabım da vardır lakin lafa bakarım laf mı adama bakarım adam mı diye…
Geçen babamı ziyarete gittim. Mezarlık görevlisi artık yer kalmadığını belediyenin başka yer baktığını söylüyordu.

Çevreme baktığımda mezarlığın hemen dibinde 20-30 katlı binalar gördüm. O binalardan dolayı mezar kalmamış belediye çaresiz kalmıştı.

Mezarlığın hemen yanındaki arazilere imar verip cesetlere yer vermeyen belediyeler...

Eski bir mezar taşına yaslanıp o koca heybetli binalara baktım ve dedim ki:

-gökdelenler de şehirlerin mezarı olmasın sakın!
vazgeçilmezler ne oldu sizlerde öldünüz.
şimdi nerelerdesiniz çünkü gömüldünüz.
bir kara toprak altında da siz çürürsünüz.
dünya ölüm budur işte yok olur görürsünüz.
bak mertay kardeş, sezar da burda. o da zamanında çok tırmaladı. baktı olmadı kuzu kuzu öldü. anlicaan kimse ölümsüz değil. karbon fiber misin pezevenk?