"yeni kitap basmaya ne gerek var hepsi kuran da yazılı zaten, yazılı değilse de önemli olmadığı için allah kuran da bahsetmemiştir" diyen bir mantık 1000 yıla yakındır islam dünyasına hakim olduğu için olabilir.
ihtiyaç bulunmadığındandır. Zira o günde insanlar bu günkü gibi ekseriyetle kitap okumuyorlardı, veyahut el yazması kitap okuyup, kitabı elden ele geçiriyorlardı.

Zira doğu kültürlerinde hocayı dinleyip öğrenmek vardır. Uygulayarak öğrenmek vardır. kitaptan kavramak pek adet değildir, sadece meraklısı bunu yapar.

Ki bu da medenileşmeye*, gelişmeye menfii etki etmez. Şu devirde herkes matematik profesörü, doktor, mühendis olacakmış gibi yetiştirilip öyle sınava giriyor ama kaçı olabiliyor? %2 yi geçmez. Gerisinin %80 i feni, %50 si matematiği hiç kullanmıyor. Yani bu ilimleri öğrenmesi beyhude.

Velhasılkelam, biz bu ilimleri öğreteceksek bu alanda çalıştıracağımız kimselere öğretmeliyiz, keza diğer türlü ilim merkebi yetiştirmiş oluyoruz.

saygılar.
o yıllarda zaten çoğu köylü olan milletin kitap okumamasından dolayıdır.
reklamcılık alanında da 200 yıl kaybetmemize neden olmuştur . zira türkiyede kişi başına düşen reklam harcaması ortalaması max 50 dolar iken yunanda 100 dolar abdde 650 dolardır .
tartışıla tartışıla suyu çıkarılmıştır. 1) burada ifade edilen müspet fikirlerin pek çoğu taraftar bulmayacaktır 2) herkesin kendine ait bir takım doğruları vardır ve bunlar hiç şaşmayacaklardır. herhangi bir şey yazmayı gereksiz görüyorum...
matbaa osmanlıya her ne kadar geç gelse de asıl problemin ibrahim mütteferrika öldükten sonralık 40 yılda matbayı çalıştırılmaması,çalıştırılmaması asıl problem olarak çoğu tarihçi tarafından söylenir.osmanlı devleti bu 40 yıllık boşluğu yakalayamamıştır.
hat yazarlarının rantını korumak amacı ile yapılan tarihi hatadır.
ama ne varki ibrahim müteferrika bu hatayı farketmiş ve matbaayı hayata geçirmiştir.
ilginç olan ise o zamanlar dini kitapların matbaada basılması günah sayılırken şimdi tüm kuran-ı kerimler ve dini kitaplar matbbada basılıyor. ya o zamanlar halkı ayakta uyutmuşlar yada biz şimdilerde çok fena derin gühana giriyoruz.
gazetecilik anlayışınında osmanlıya geç girmesine ve de avrupadan geri kalarak daha yavaş gelişmesinede neden olmuştur.
el yazması kültürünün dezavantajları.
peki ya hiç gelmeseydi diye olabilecekleri düşününce o kadar da kötü durmayan hadisedir.
matbaanın osmanlı devletine geç gelmesinin sebebi olarak çeşitli düşünceler vardır.
uyarı: alttaki yazı yüksek derecede kopyala-yapıştır içermektedir.

Çetin Altan (gazeteci - yazar)
Matbaanın gecikmesine asıl neden, mesleksiz toplum oluşumuz, endüstri devrimi yapamamış olmamızdır. Anadilinin yazma ve okuma boyutuyla ilgilenmeyen bir toplumda, matbaanın gecikmesi normaldir. Soruları şöyle sormak lazım: istanbul'u almayı mı, matbaayı icat etmeyi mi tercih edersiniz? Ne gecikmedi ki Türkiye'ye gelmekte? Türkiye'de 7 bin 250 kişiye bir kitap düşüyor. Japonya'da 1000 kişiye, 1000 kitap; iki kişiye bir gazete düşüyor. Biz 20 kişiye bir gazete düşüyor. Parlamentodan geçmiş kaç siyaset adamı, anılarını yazmıştır? Parlamenterler kaç kelimeyle Türkçe konuşuyorlar? Bugün oturup matbaanın gecikmesine neden olarak loncaları, iktisadi sistemleri gösterip, kendi tarihinin dalkavukluğunu yapmak yerine, senteze gitmek gerek. Biz ve onlar ayrımından vazgeçmek gerekir.

Prof. ilber Ortaylı
Bizim kültürümüzde insanların tek başına yaşama alışkanlığı yok. Beraber okuyoruz, beraber tartışıyoruz. Osmanlı Dönemi'nde mesela ismail Saib Efendi'nin, Beyazıt Kütüphanesi'ndeki seminerleri ki, ulema meclislerinin en üst düzeyidir, buna en tipik örnektir. O dönemde Osmanlı'da bilinenin aksine çok az sayıda el yazması var. Bu yüzden tarih ve edebiyat konularında kitap için, matbaaya talep yok. Kitap okunmuyor. Oysa matbaanın icat edildiği toplumlara baktığımızda, yüzlerce gazetenin çıktığını ve okunduğunu görüyoruz. El yazması yüzlerce gazete çıkıyor. Ve matbaa bir ihtiyaç sonucu icat ediliyor. Yalnız kalamadığımız ve okuma gibi bir alışkanlığımız olmadığı için toplum olarak, bizim o dönem matbaa talebimiz yok. Okuma yazma eğitiminin miktarında 14. asırdan itibaren düşüklük var. Niyazi Berkes'inki laf değil. Matbaanın gecikmesine asıl neden, matbaaya gereksinim duymayan okuma yazama oranı düşük toplumdur.

Reha Çamuroğlu (tarihçi - yazar)
"Osmanlı'ya matbaanın gelmesinin asıl nedeni, iktisadi sistemlerdir" görüşüne tamamen katılıyorum. Haliç arasında karşıdan karşıya geçen kayıkçılar da Galata Köprüsü'nün yapılmasına karşı çıkmışlardı. Osmanlı'nın matbaayı bilmemesi imkânsız. Sultanahmet'de yüzlerce hattat vardı. Küçük taburelerinde oturur. Getirdiğiniz kitapların ustalıkla cildini açarlar. Sayfaları kendi aralarında paylaşıp, çoğaltarak kopya ederlerdi. Bu kitap kaç sayfa olursa olsun, ister 50 ister 500, böyle yapılırdı. Bu hattatların işlerinin ellerinden alınma korkusu, matbaanın Osmanlı'ya gelmesini geciktirdiğini düşünüyorum. Çünkü Osmanlı'da ekmek parasıyla oynamak büyük bir ayıp ve günahtı. Dolayısıyla bu gecikmeye neden dini bağnazlık değil, tamamen ekonomik sistem, loncaların sistem içindeki güçlü yerleridir.

Fikri Sağlar (Kültür eski Bakanı)
Matbaanın gecikmesinin asıl nedeni, dini bağnazlıktan da öte, toplumun siyasal ve sosyal anlamda gelişimini engellemektir. Tek merkezden yönetilen Osmanlı toplumunda, kul ve padişah ilişkisinin devam etmesi arzulanıyordu. Dönemin insanlarının kulluktan çıkıp, bilgi sahibi olmasını engellemek için matbaaa özellikle Osmanlı'ya geç getirilmiştir. Çünkü matbaa sayesinde kul, matbaanın çoğalttığı bilgiyle kulluktan çıkacak, birey olacaktır. O dönemde bu istenmiyordu. Çünkü bilgi yok, buyruklar vardı. At sırtlarında kulaktan kulağa yayılan bu talimatlarla ve buyruklarla idare edilen Osmanlı'nın din adamları, kulun Kuran'ı anlamasını, anlayarak okumasını da böylece engellemiş oldu. Siyasal ve sosyal tek merkezci yapı, bunu 200 sene geciktirebildi. Bugün Türkiye, çağın 200 yıl gerisinde değil, ama 100 yıl gerisinde. 100 yıllık açığı, Atatürk ve devrimleri sayesinde kapatmış olduk. Diğer 100 yıllık gecikme halen daha kapanmış değil.