bugün
- 21 eylül 2024 fenerbahçe galatasaray maçı126
- mert hakan yandaş9
- jose mourinho14
- aranızda medyum olan var mı13
- okan buruk12
- fenerbahçe taraftarı17
- 21 eylül 2024 fenerbahçe'ye verilen penaltı10
- sari renkli seker9
- narin güran18
- fb gs'yi yensin götüme rakı şişesi sokarım8
- seks kasedinizi yaymakla tehdit edilse naparsınız9
- cumartesi gecesi fenerli yazarlar kucağa oturacak8
- eve çağıran erko22
- anın görüntüsü27
- b'u r c u24
- neden sürekli kabız oluyorum17
- ya tarkan da ölürse10
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı11
- sözlük erkeklerinin arabaları9
- fenerbahçe galatasaray derbi sonucu ne olur15
- metin arolat31
- amca diyen kasiyer kız8
- otobüste uyuyamamak8
- sözlükte nefret ettiğiniz yazarlar ve sebepleri10
- bugün bir değişiklik yapalım bilgi entrysi girelim25
- kocam ol diyen kadın9
- bel çevreniz kaç cm12
- bimde çalışanda akıl var mı13
- hangi sözlük kızıyla ne yapmak isterdin22
- nickli başlık açanlar kucağa alınacak12
- siber güvenlik başkanlığı9
- sudekiray12
- sağ yan ağrıması8
- hasta olsam geçmiş olsun der misiniz9
- bursa da başı açık öğretmen istmeyen okul müdürü19
- geçmiş olsun menuet13
- arkadaşlar beni neden insta'dan takip etmiyorsunuz12
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz11
- notaların cinsel ilişkiye girmesi10
- derbi sonrası mourinho'nun istifaya davet edilmesi11
- zafer partisi8
- uludağ sözlük discord grubu12
- sahilde eğlenen suriyeli genç erkek kardeşlerimiz14
- sözlükte tek destekçimin true olması8
- kuresel ikinma'nın ne biçim yetkili olması11
- çekrekliğe bi vursak yüzde 75i boşa gider10
- türk sevmeyip afgan ve suriyeli seven yazarlar17
- kuresel ikinma'ya yetkili diyen zavallılar10
- gocu silik yesin kampanyası15
- doritoslu çiğ köfte16
john osborne un tiyatro oyunundan sinemaya aktarılan 1959 yapımı, aşk üçgeni temalı film. ismi ne zaman görünse akla oasis in harika şarkısı don t look back in anger gelir.
bir john osborne oyunudur. aynı zamanda da tony richardson tarafından beyaz perdeye aktarılmıştır. hiçbir şekilde basit bir aşk üçgeni oyunu yahut filmi olarak görülemez, göreni de dionysos falan çarpar.
kitchen sink drama'nın ve angry young man akımının(hatta bu akımın amerika'daki yansıması diyebileceğimiz beat generation'ın) temellerini atmıştır bu oyunla john osborne. yarattığı jimmy porter karakteri neredeyse tam manasıyla "angry young man"i yansıtır. onun kızgınlığı ikinci dünya savaşı sonrasındaki sıkıntılı dönemi, dine ve siyasete karşı büyüyen tepkileri yansıtmak için kullanılmış ve bir nevi jimmy porter'a "öfkeli genç adamlar manifestosu" okutulmuştur. pek tabii ki işin içinde bir aşk hikayesi olunca ilgi artacağı için oyun aşk muhabbetleriyle beraber ilerler ama oyunu okurken teması aşk olan bir oyun okumadığınızı fark edersiniz. hatta belki de toplumun zengin kesmini sembolize eden alison porter'ı oyuna dahil etmenin en iyi yolu da onu jimmy ile evlendirmektir. zira onların çatışmaları hem cinsiyetlerin hem de sınıfların çatışmasıdır. keza daha sonra oyuna dahil olan helena charles da bu çatışmalara güçlü, ayakları üstünde durabilen kadını temsilen girer. ayrıca alison'ın babası siyasetçilerin kuklası olan askerleri, jimmy'nin ev arkadaşı cliff ise çalışan kesimi temsil eder.
kitchen sink drama'nın ve angry young man akımının(hatta bu akımın amerika'daki yansıması diyebileceğimiz beat generation'ın) temellerini atmıştır bu oyunla john osborne. yarattığı jimmy porter karakteri neredeyse tam manasıyla "angry young man"i yansıtır. onun kızgınlığı ikinci dünya savaşı sonrasındaki sıkıntılı dönemi, dine ve siyasete karşı büyüyen tepkileri yansıtmak için kullanılmış ve bir nevi jimmy porter'a "öfkeli genç adamlar manifestosu" okutulmuştur. pek tabii ki işin içinde bir aşk hikayesi olunca ilgi artacağı için oyun aşk muhabbetleriyle beraber ilerler ama oyunu okurken teması aşk olan bir oyun okumadığınızı fark edersiniz. hatta belki de toplumun zengin kesmini sembolize eden alison porter'ı oyuna dahil etmenin en iyi yolu da onu jimmy ile evlendirmektir. zira onların çatışmaları hem cinsiyetlerin hem de sınıfların çatışmasıdır. keza daha sonra oyuna dahil olan helena charles da bu çatışmalara güçlü, ayakları üstünde durabilen kadını temsilen girer. ayrıca alison'ın babası siyasetçilerin kuklası olan askerleri, jimmy'nin ev arkadaşı cliff ise çalışan kesimi temsil eder.
Dont look back in anger de oasis in şarkısı gibi okudum başlığı.
Bir john osborne oyunu olup simdilerde izmir devlet tiyatrosu tarafindan sahnelenmektedir. Yapacaklari bir devrim hayali kalmayan ingiliz isci sinifinin dunyaya duydugu ofkeyi yansitir oyun. Bunu bir ciftin catismasi uzerinden yaparken kimin suclu oldugu bir sure sonra karisir. Cunku iki taraf da hem hakli hem haksizdir. Oyundan bazi dikkatimi ceken kisimlar su sekildedir;
dört başı mamur bir haksızlıktı bu! hep yanlış insanlar aç kalıyor, yanlış insanlar seviliyor, yanlış insanlar ölüyor!
düşüncenin ve ruhun; kendi kadar kuvvetli bir şey arayan ateşli, yiğitçe bir yanı olduğuna inanmakta haksızmıydım gerçekten? bu dünyadaki en sağlam, en güçlü varlıklar, aynı zamanda en yalnız olanlar. karanlık ormanda, kendi nefesinin peşinden giden ihtiyar bir ayı gibi. ne onu rahatlatacak dostları, ne de ısıtacak bir yuvası var. o haykırıs, bir korkağın sesi olamaz, değil mi?
aşk hakkında, kendinizi aldatmaya çalışmanın bir faydası yok. ellerinizi kirletmeden, kolay bir iş yapar gibi aşık olunmaz. kuvvet ve cesaret ister aşk. eğer tertemiz ruhunun beyazlığını azıcık lekelemekten korkacak kadar titizsen, yaşamaktan vazgeç de melaike ol! çünkü o zaman insan olmayı beceremeyeceksin demektir. ya bu dünya ya öteki dünya!
dört başı mamur bir haksızlıktı bu! hep yanlış insanlar aç kalıyor, yanlış insanlar seviliyor, yanlış insanlar ölüyor!
düşüncenin ve ruhun; kendi kadar kuvvetli bir şey arayan ateşli, yiğitçe bir yanı olduğuna inanmakta haksızmıydım gerçekten? bu dünyadaki en sağlam, en güçlü varlıklar, aynı zamanda en yalnız olanlar. karanlık ormanda, kendi nefesinin peşinden giden ihtiyar bir ayı gibi. ne onu rahatlatacak dostları, ne de ısıtacak bir yuvası var. o haykırıs, bir korkağın sesi olamaz, değil mi?
aşk hakkında, kendinizi aldatmaya çalışmanın bir faydası yok. ellerinizi kirletmeden, kolay bir iş yapar gibi aşık olunmaz. kuvvet ve cesaret ister aşk. eğer tertemiz ruhunun beyazlığını azıcık lekelemekten korkacak kadar titizsen, yaşamaktan vazgeç de melaike ol! çünkü o zaman insan olmayı beceremeyeceksin demektir. ya bu dünya ya öteki dünya!
john osborne'un yazdığı modern dönem oyunudur.
--spoiler--
jimmy porter: cenazeye bir çiçek bile göndermedin. küçük bir demet çiçek bile. bunu da esirgedin benden değil mi?
dört başı mamur bir haksızlıktı bu! hep yanlış insanlar aç kalıyor, yanlış insanlar seviliyor, yanlış insanlar ölüyor!
düşüncenin ve ruhun; kendi kadar kuvvetli bir şey arayan ateşli, yiğitçe bir yanı olduğuna inanmakta haksızmıydım gerçekten? bu dünyadaki en sağlam, en güçlü varlıklar, aynı zamanda en yalnız olanlar. karanlık ormanda, kendi nefesinin peşinden giden ihtiyar bir ayı gibi. ne onu rahatlatacak dostları, ne de ısıtacak bir yuvası var. o haykırış, bir korkağın sesi olamaz, değil mi?
o korkunç partide seni ilk gördüğüm geceyi hatırlıyor musun? farketmemiştin beni pek. ama ben bütün gece gözledim seni. harikulade bir ruh sukunetine sahip gibiydin. istediğim şeyin bu olduğunu biliyordum. o çeşit kuvvete sahip olmak için çok dayanıklı olmak gerekir. sukunete erme gücü. ancak evlendikten sonra anladım bunun sukunet olmadığını. huzura ermek için, önce didinmelisin. sen ise yolunda yolunda gitmeyen hiçbir şeyle karşılaşmamış, bir damla ter dökmemiştin hayatında.
kaybedilmiş bir davayım belki, ama beni sevseydin, önemi kalmazdı hiçbir şeyin.
alison porter: önemi yok! ben hatalıydım, hatalıydım! tarafsız olmak istemiyorum, bir azize olmayı istemiyorum. kaybedilmiş bir dava olmak istiyorum ben de. bozulmuş, değersiz olmak istiyorum!
anlamıyor musun? yok oldu! yok oldu! gövdemdeki o çaresiz varlık... orada emniyette, tehlikeden uzak sanıyordum onu. kimse alamazdı benden. benimdi, benim sorumluluğumdu. ama kaybettim onu.
ölmekti tüm dileğim. nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum bunun. böylesine korkunç olabileceğini düşünmemiştim! acı içindeydim. bütün düşünebildiğim sen ve kaybettiğim o varlıktı.
şimdi, bu aptal, çirkin, bu rezil halimi görebilseydi diye düşünüyordum hep. bunları hissetmemi ne kadar istemişti. benim düşmüşlüğümün tadına varmayı istemişti! ateşin orta yerindeyim, yanıyorum ve sadece ölmek istiyorum! çocuğumla ödedim bunu...
ve bir başka çocuğa sahip olma şansımla. ama ne çıkar? benden istediği buydu!
görmüyor musun! çamurdayım işte nihayet! alçalmışım, yerlerde sürünüyorum!
jimmy porter: yapma, yapma nolur... geçti artık, geçti şimdi. nolur, ben... ben... bir daha hiç...
--spoiler--
--spoiler--
jimmy porter: cenazeye bir çiçek bile göndermedin. küçük bir demet çiçek bile. bunu da esirgedin benden değil mi?
dört başı mamur bir haksızlıktı bu! hep yanlış insanlar aç kalıyor, yanlış insanlar seviliyor, yanlış insanlar ölüyor!
düşüncenin ve ruhun; kendi kadar kuvvetli bir şey arayan ateşli, yiğitçe bir yanı olduğuna inanmakta haksızmıydım gerçekten? bu dünyadaki en sağlam, en güçlü varlıklar, aynı zamanda en yalnız olanlar. karanlık ormanda, kendi nefesinin peşinden giden ihtiyar bir ayı gibi. ne onu rahatlatacak dostları, ne de ısıtacak bir yuvası var. o haykırış, bir korkağın sesi olamaz, değil mi?
o korkunç partide seni ilk gördüğüm geceyi hatırlıyor musun? farketmemiştin beni pek. ama ben bütün gece gözledim seni. harikulade bir ruh sukunetine sahip gibiydin. istediğim şeyin bu olduğunu biliyordum. o çeşit kuvvete sahip olmak için çok dayanıklı olmak gerekir. sukunete erme gücü. ancak evlendikten sonra anladım bunun sukunet olmadığını. huzura ermek için, önce didinmelisin. sen ise yolunda yolunda gitmeyen hiçbir şeyle karşılaşmamış, bir damla ter dökmemiştin hayatında.
kaybedilmiş bir davayım belki, ama beni sevseydin, önemi kalmazdı hiçbir şeyin.
alison porter: önemi yok! ben hatalıydım, hatalıydım! tarafsız olmak istemiyorum, bir azize olmayı istemiyorum. kaybedilmiş bir dava olmak istiyorum ben de. bozulmuş, değersiz olmak istiyorum!
anlamıyor musun? yok oldu! yok oldu! gövdemdeki o çaresiz varlık... orada emniyette, tehlikeden uzak sanıyordum onu. kimse alamazdı benden. benimdi, benim sorumluluğumdu. ama kaybettim onu.
ölmekti tüm dileğim. nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum bunun. böylesine korkunç olabileceğini düşünmemiştim! acı içindeydim. bütün düşünebildiğim sen ve kaybettiğim o varlıktı.
şimdi, bu aptal, çirkin, bu rezil halimi görebilseydi diye düşünüyordum hep. bunları hissetmemi ne kadar istemişti. benim düşmüşlüğümün tadına varmayı istemişti! ateşin orta yerindeyim, yanıyorum ve sadece ölmek istiyorum! çocuğumla ödedim bunu...
ve bir başka çocuğa sahip olma şansımla. ama ne çıkar? benden istediği buydu!
görmüyor musun! çamurdayım işte nihayet! alçalmışım, yerlerde sürünüyorum!
jimmy porter: yapma, yapma nolur... geçti artık, geçti şimdi. nolur, ben... ben... bir daha hiç...
--spoiler--
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar