bugün

Ledün ilmi okuyarak öğrenilmez

Sual: Ledün [bâtın] ilmini nasıl öğrenirim?
CEVAP
Ledün ilmi veya ilm-i ledün, okuyarak öğrenilmez. Allahü teâlânın ihsanı ile kalbe ilham edilen, ilahi sırlara ait bilgilerdir. Görünüşte, akla ve nakle zıt gelebilir. ilm-i ledün sahibi olanlar, hadiselerdeki gizli sırları ve hikmetleri bilir. Kur'an-ı kerimde, (Kehf) suresinde bu husus açıkça bildirilmiştir.

Sual: Bâtın ilmi diye bir ilim yoktur. Arapça batn, karın yani insanın içi demektir. Buna dalak, ciğer, bağırsaklar ve pislik dahildir. Bu bakımdan bâtın ilmi veya bâtıni ilim diye bir ilimden bahsetmek yanlıştır. Bâtın ilmi varsa, Kur’an ve Sünnetten delil verebilir misiniz?
CEVAP
Her kelimenin tek manası olmaz. Bâtın kelimesi de öyledir. Bâtın esma-i hüsnadan, yani Allahü teâlânın isimlerindendir. Kur’an-ı kerimde mealen, (O evveldir, âhirdir, zâhirdir ve bâtındır, O, her şeyi bilendir) buyuruluyor. (Hadid 3)

Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Din bilgisi iki kısımdır: 1- Kalbde olan faydalı ilimler. 2- Dil ile anlatılan zahiri ilimler.) [Hatib, Süyuti]

(Elbette Kur’anın zahiri ve bâtıni manası vardır.) [ibni Hibban]

(Bâtın ilmi, Allahü teâlânın esrarından bir sır, hikmetlerinden bir hükümdür. Allah onu kullarından dilediğinin kalbine bırakır.) [Deylemi, Süyuti, Münavi]

(Zahir ve bâtın ilminde âlim olanlar, enbiyanın vârisleridirler.) [M. Nasihat]

(Öyle ilimler vardır ki, çok gizlidir. Bunları, ancak marifet sahipleri bilir.) [M. Nasihat]

Taha suresinin (Rabbim ilmimi arttır de) mealindeki 114. âyeti, bâtın ilminin artmasını istemek olduğu tefsirlerde bildirilmektedir.

Abdülgani Nablusi hazretleri buyuruyor ki:
imam-ı Malik buyurdu ki:
(ilmi zahire malik olan, ilmi bâtına kavuşabilir. Zahir bilgisi olan kimse, ilmi ile amel ederse, Allahü teala, ona bâtın bilgisi ihsan eder.)

Ali bin Muhammed Vefanın ârifane sözlerine şaşırıp kalan imam-ı Ömer Bülkini, bunları nereden öğrendin deyince, Bekara suresindeki, (Allah’tan korkun! Allahü teâlâ, kendinden korkanlara bilmediklerini öğretir) mealindeki 282. âyeti okudu.

Ebu Talibi Mekki buyurdu ki:
(ilm-i zahir ile ilm-i bâtın, birbirlerinden ayrılmazlar. Beden ile kalbin birlikte bulunması gibidirler. Bâtın ilimleri, arifin kalbinden kalblere akar.)

(Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir) hadis-i şerifi ile bildirilen âlimler, bildikleri ile amel eden, takva sahibi olan, Peygamberlerdeki ilimlerin hepsine kavuşan hakiki âlimlerdir.

imam-ı Münavi, imam-ı Gazali’den naklen bildiriyor ki:
Ahiret bilgisi iki türlüdür: Biri keşifle hasıl olur. Buna ilmi mükaşefe [ilmi bâtın] denir. Bütün ilimler, bu ilme kavuşmak için sebeplerdir. ikincisi ilmi muameledir. ilmi bâtından nasibi olmayanın imansız gitmesinden korkulur. Bundan nasip almanın en aşağısı, bu ilme inanmaktır. Bid’at ehline bâtın ilmi nasip olmaz. Bâtın bilgisi, temiz kalblerde hasıl olan bir nurdur. (Öyle ilimler vardır ki, çok gizlidirler. Bunları, ancak marifet sahipleri bilir) hadis-i şerifi, bâtın ilimlerini göstermektedir. Allahü teâlânın emir ve yasaklarını doğru yapabilmek için herkese lazım olan ilmi hâl bilgileri öğrenilip amel edilince, ilmi bâtın hasıl olabilir. (Hadika)

Kur’an-ı kerimden iki kıssa
Abdülgani Nablusi hazretleri buyuruyor ki:
ilmi bâtından habersiz olanlar, tasavvuf kitaplarını okuyunca, âriflerin sözlerini küfür ve sapıklık sanıyorlar. Anlamadıkları marifet bilgilerine inanmıyorlar. ibni Arabi, Abdülkadir Geylani, Mevlana Celaleddin Rumi, Seyyid Ahmed Bedevi, imam-ı Şarani ve imam-ı Busayri gibi tasavvuf büyüklerine dil uzatıyorlar. Bâtın bilgilerine inanmayan Muhammed aleyhisselamın dininin sırlarına inanmamış olur. Böyle kimseye bid’at ehli ve sapık denir. (Hadika)

Süleyman aleyhisselam, “Sebe Melikesinin tahtını bana kim getirebilir?” dedi. Cinlerden bir ifrit: “Sen yerinden kalkmadan önce, onu getiririm, buna gücüm yeter” dedi. ilmi ledün [ilmi bâtın] sahibi olan vezir Asaf bin Berhiya ise, “Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm” dedi ve bir anda getirdi. (Neml 38-40)

[Vezir de, cin de peygamber değildi. Vezir bu işi kerametle yapmıştı. Cin müslüman ise kerametle, kâfir ise sihirle yapacaktı.]

Kehf suresinde ledün [bâtın] ilmi hakkında bahsedilen kıssa özetle şöyledir:
Hazret-i Musa, “Ya Rabbi, bâtın ilmini bilen zatı nerede bulurum?” diye sordu. Allahü teâlâ da, “Ya Musa, yola çık, çantana koyduğun balık canlanıp denize gittiği yerde, onu bulursun” buyurdu. Hazret-i Musa, Hazret-i Yuşa ile yola çıktı. Bir pınarın yanına geldiler. Bu pınar âb-ı hayat idi. Bu suya dokunan ölü canlanırdı. Bu sudan bir damla balığa değince, balık canlanıp denize gitti.

Hazret-i Musa, denilen yerdeki zatı görüp ona, “Bana bâtın ilmini öğretir misin?” dedi. O zat, “Allahü teâlânın bana öğrettiği ilmin hepsini sen bilmezsin. Bu yüzden de yaptıklarıma sabredemezsin” dedi. Hazret-i Musa, “inşallah beni sabredenlerden bulursun” dedi. O zat, “Ya Musa, tuhafına gitse de, yaptıklarımdan bana bir şey sormayacaksın” dedi.

O zat, ücretsiz bindikleri gemiyi delince, günahsız çocuğu öldürünce ve bir duvarı ücretsiz yapınca Hazret-i Musa sebebini sordu. O zat, “Gemiciler on kardeşti. Geminin kazancı ile geçiniyorlardı. Bir derebeyi, sağlam gemileri gasp ediyordu. Bu geminin arızalı olduğunu duyunca almaktan vazgeçecekti. Biz de iyiliğe iyilik ettik. Günahsız çocuğun ana babası salih idi. Çocuk büyüyünce, küfre zorlayıp ana babasına zulüm ve işkence edecekti. Bunun yerine neslinden 70 peygamber meydana gelecek hayırlı bir evlat vermesi için dua ettim. Doğrulttuğum duvar, yetimlere aitti. Babaları duvarın altına bir hazine saklamıştı. Duvarı düzeltmeseydim, yıkılıp hazine meydana çıkacak, başkaları alacaktı. Yetimlere de bir iyilik etmiş olduk.

Musa aleyhisselama ilm-i bâtından bahseden o zatın evliyadan Hazret-i Hızır olduğu bildirilmiştir. Kur'an-ı kerimdeki bu iki kıssa, bâtın ilmine sahip keramet ehlinin bulunduğunu açıkça bildirmektedir. ilm-i bâtın, ilm-i zahirden ayrılmaz. Her ikisine kavuşanlara, Ulema-i rasihin denir.

Hazret-i Ebu Hüreyre, (Resulullahtan iki ilim aldım. Birini size bildirdim. ikincisini bildirmedim, çünkü anlayamazsınız) dedi. Birincisi, ilm-i zahir, ikincisi ilm-i bâtın’dır. Bunu ancak, evliya ve sıddıklar bilir.

alıntı...

şüphesiz ki içinde bulunan soru cevaplar sözlükte ki yazarlara cevap olabilecek kapasitedir.
akla zıt gelir den sonrasını okumadım, akla denk düşen herhangi bir işleyişi olmaması günümüz islam ülkelerinin halini açık ediyor zaten.
Hızır as de olan ilim.
Cahil, müşrik tasavvufcu hikaye anlatıcılarının "ledün" kelimesinin kendine ait müstakil bir anlamı varmış gibi, bir tamlamanin parcasi gibi telafuz etmeleri cehaletlerine tüy dikme girisimidir. Kuran'da "min ledünne ilme" şeklinde geçer. "Tarafımızdan ilim verilmiş."

Ledün kelimesinin cok özel bir anlamı varmış gibi telafuz etmelerinin, çok gizli, esrarengiz bir ilim şekli gibi anlaşılması için götlerini yirtmalari gayet normal; zira bütün enerjilerini, guclerini anlasilmazliktan, fluluktan, esrarengizlikten alan; buna karşılık aklı beyni kullanmayı ayiplayan yapıları sebebiyle tarikatlar, içine her türlü ufurukten hikayeyi enjekte edebilecekleri kavramlar yaratıp onu dolasima sokarlar. Ledün ilmi sacmaligi da bunlardan biridir.
Ooo! Robert porterr'daki ilme bak! Hayran kaldım.

Şimdi bu "bilgilerle" ne yapmak gerek, ne işe yararlar? Acaba Kuantum dolanıklığı olayının tam çözümü mü gizli içinde, yoksa Covid 19'un çaresi mi?

Şaka bir yana, arkadaşın torbacısı işinin ehliymiş.

Mehdi number kaç oluyorlar acaba?
Şizofreni tam olarak budur. Allah sağlık versin.
Ledün ilmi müslümanların dünya üzerindeki rezil rüsva haline hangi çareyi bulmuş.
Rabbim neden bu dünya sorunları için değil paso ahiret için ilim veriyor size.
Götünüzden ilim uydurup inanan saykolara anlatırsınız.
Sonuçları hem bu dünyanda hem ahirette rezalet olur.
Saykoluğunuza allahı karıştırmayın. Yeter lan yeter.
Allah yetmedi bir de peygamberi devreye sokuyor.
insan ölünce uyanacak doğru.
Ledün saçmalığına göre değil bu.
Bu imanın inacın gereği.
Ahirete iman bu.
Yapmayın çocuğum. Dindarıp deyip dini rezil rüsva etmeyin evladım.
Küfür ettirip bizi de günaha sokmayın.
Bu konuyla ilgili olarak şunu söylemek gerekiyor: bu ilim özellikle peygamberler, ehli beyt (oniki imam) ve erenlere verilmiştir.

Ledun ilmini elde ettiğini iddia eden hiçbir sıradan insana itibar etmem. Adama sorarlar "sen (haşa) imam Cafer sadık mısın?" diye. Bir de gizli ilimlere merak salıp bu konuyla ilgili bulduğu her kitabı okuyan, evrenin sırrını çözdüğünü sanan tipler kibir abidesi olduklarının farkındadırlar umarım. Bu hikmet size verilmiş olsa zaten uluorta konuşmazsınız. O yüzden boş yapmayın.

Evrenin beş duyu organımızla algılanandan çok daha gizli sırlara sahip olduğunu düşünmekle birlikte şahsen haddimi biliyor ve kaldıramayacağım işlere kalkışmıyorum.

Hz. Süleyman, Hz. Yusuf, Hz. Hızır, Hz. Muhammed, imam Ali efendimiz ve diğer onbir imam gibi seçtiği kişilere Allah o ilmi vermiştir zaten.

Çok konuşulan ve korkunç tasvirlere sahip olan havas ilmi de ledun ilminden biridir.
Yok havas ilmi, yok ledün ilmi, yok yemin ederken kasem eylemek... Falan filan. Arkadaş ne acayip insanlar var. Konuşurken laflarının arasına bilinçli seçilmiş küşayişli sözcükler ekleyince, evrenin sırrını mı çözdünüz sanıyorsunuz? Bu tipler çocuklarına da abidik gubidik adlar verirler. Misal; eymen... Yok he-man... Bu nedir ya? Ahmet, zehra, fatma, okşan... Yok, okşan yok; kim çıkarttı okşan'ı? Bu isimlerin suyu çıkmadı ya cancağızım. Bu modellerin bir de "plaza dili" denilen ucube saçmalamasını konuşan tayfa var. Bi' doğal olun. Kasıntı olunca iticiliğiniz katlanıyor,emin olun.
Çalışarak alınması mümkün olmayan, Allah'ın istediği kullarına verdiği ilim. Bunu öyle herkes elde edemez. Kısıtlı bilgimizle boş boş konuşuyoruz. Hiç gerek yok.
Böyle bir ilim yok.
Adam tokatlama ilmi denilebilir en fazla.
Allah sizin için yalnızca çalıştığınız vardır diyecek sonra malın teki oturduğu yerden alım olacak.
Siz allahla dalga mı geçiyorsunuz
atnan hocanın mehdi de bulunduğunu söylediğini ilim.