bugün

en sonda küçük prensin gülünün, koyun tarafından yenip yenmediğini soran, düşündüren kitaptır. ama bence asıl soru, gül küçük prensin yokluğunda varlığını sürdürebilmiş midir? sadece 4 tane dikeni olan gül susuzluğa, tırtıllara, büyüyen baobap ağaçlarına, volkanlara, soğuğa dayanabilmiş midir?
harflerin hayatla bütünleşip, cümleler haline geldiği kitaptır.

''Ve işte sırrım: Bu çok basit. insan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. En temel şeyi gözler göremez.''
Dünyanın en güzel kitabıdır bence.
Ayrıca 100 temel eserdeydi fakat Atatürk'ten diktatör olarak bahsettiği için cevirisi 'dediğim dedik bir lider' olarak değiştirildi ve 100 temel eserden çıkarıldı.
Bugun can skintisindan oturup kucuk prensi tekrar okudum. 1 saatte bitirdim, Sonra kitabi kapattigimda neden bir kucuk prens dovmesi istedigimi hatirladim. Bence nefes alan herkesin en az 2 kez okumasi gerek. Biri anlamak icin, digeri hatirlamak icin. Cocuk kitabi olarak algilanmasi korkunc bir sey degil midir? Her yastan insana hayal kurmayi ogretmek isteyen bir yapita yapilan en buyuk nankorluk bu olsa gerek. Ki bu kadar dramatik bir cocuk kitabi olacagini da sanmiyorum.

“Evet, güzelsiniz. Ama boşsunuz. Sizin için kimse yaşamını feda etmez. Yoldan geçen herhangi biri, benim gülümün de size benzediğini söyleyebilir. Ama benim gülüm sizin her birinizden çok daha önemlidir. Çünkü ben onu suladım. Ve onu camdan bir korunakla korudum. Önüne bir perde gererek rüzgarın onu üşütmesini engelledim. Tırtılları onun için öldürdüm ( ama birkaç tanesini kelebek olmaları için bıraktım). Onun şikayetlerini ve övünmelerini dinledim. Ve bazen de suskunluklarına katlandım. Çünkü o benim gülüm.”
hem umudunuzu hem karamsarlığınızı, hem sevgiyi hem gerçekleri, hem duyguları hem dünyayı; bir çocuğa bu kadar iyi gösterebilen, içinize bakmayı öğüt veren şaheser. başucu kitabı.
En sevdigim kitaptir. anlayan kisi icin cok sey ifade eder.
buyuklerin dunyasini kucuk insanlarin diliyle anlatan, sandiklarin icindeki koyunlari goremeyenlerin anlayamayacagi kitap.
hayatımın kitabı desem yeridir.
--spoiler--
büyükler hiçbir şeyi tekbaşlarına anlayamıyorlar, onlara durmadan açıklamalar yapmak da çocuklar için sıkıcı birşey oluyor dogrusu
--spoiler--
(#20320441)
"örneğin sen öğleden sonra 4te geleceksen ben saat 3te mutlu olmaya başlarım"
bilmem kac dilden su kadar cesidinin koleksiyonunu yapan bunyeler var:

http://lillymarlin.blogspot.be/

Su an brukselde bu kizin evindeyim, hayranlikla bakiyorum.
tersini birçok yazarın başarıyla gerçekleştirmesi mümkündür; lakin bir yazar nasıl olur da büyük bir insan gibi düşleyip küçük bir çocuk gibi felsefi kurgular yapar. şunu düşünmüşümdür hep; "yaşama dair bu çocuksu ve inanılmaz güzellikteki tespitler, büyük bir insan tarafından yapılmış olsa okuyucu üzerinde aynı etkiyi yaratabilir miydi?" diye.

şuna bakar mısınız;

"insanların tanımaya ayıracak zamanları yok artık. Aldıklarını hazır alıyorlar dükkanlardan. Ama dost satan dükkanlar olmadığı için dostsuz kalıyorlar".

veya şuna;

"Bırakılmış eski bir deniz minaresi gibi olacak kalıbım. Eski deniz minarelerine acınmaz ki."

bir de şuna bakın;

"Bir yerde bir koyunun saklı oluşudur çöle güzellik veren."

ya da şuna;

"Sevdiğin çiçek milyonlarca yıldızdan yalnız birinde bile bulunsa, yıldızlara bakmak mutluluğun için yeterlidir. 'Çiçeğim işte şunlardan birinde', dersin kendi kendine. Ama bir de koyunun çiçeği yediğini düşün, bütün yıldızlar bir anda kararmış gibi gelir."

pekiyi şuna ne dersiniz;

"insanlar hızlı trenlere biniyorlar, ama ne aradıklarını bildikleri yok. Koşuyor, heyecanlanıyor, dönüp duruyorlar. Bunca çabaya değse bari..."

"en güzeli de buymuş" mu dersiniz;

"Yüreği, tıpkı vurulmuş bir kuşun yüreği gibi çarpıyordu."

her yaşta okunabilen ve her defasında ayrı dersler çıkarılıp yeniden anlamlandırılabilen tümcelerle dolu bir kitaptır.

- düşünün bir kez! okuyunca ders alır ve mutlu olursunuz. üstelik de bir çocuktan.
antoine de saint exupery’nin eseri "Küçük Prens" 27 Ekim ve 9 Kasım'da Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi’nde yeniden sahnelenecek. Kaçırmayın

küçükken okumaktan delice zevk aldığım kitaptı ayrıca. hayatımda yılanın içindeki fili göremeyenler ve görenler olarak bir kategorilendirmeye neden oldu.
kaç kere okuduğumdan kesinlikle emin olamamakla birlikte daha kaç kere okuyacağım konusunda da size bir şeyler söyleyemem.
yetişkinin içindeki çocuğa yazılmış bu kitabı okumayan varsa lütfen kendini cahilden saysın. cinnetler eşliğinde kitapçıya koşup mümkünse yeni serilerinden uzak durarak ilk kitabını edinsin.
(bkz: başucu kitabı)
tam versiyonu d & r da altmış beş tl (65) den satışa çıkmış olan kitap. o paraya evliya çelebi nin seyahatnamesini alırım. -bir cilt- koskoca evliya çelebi yle küçücük bir prensin arasındayım. hangisinin peşinden gideceğim ?
Kesinlikle çocuk kitabı olmadığını düşündüğüm derin anlamları olan kitap.
Ah küçük prens. Şimdi burada olsan şöyle derdin; " Hepiniz yetişkinler gibi konuşuyorsunuz. "
"Bir yıldızda yaşayan bir çiçeği seviyorsanız, geceleyin yıldızlara bakmak hoştur ve geceleri gökyüzüne bakarsın. Her şeyin çok küçük olduğu gezegenimi gösteremem sana. Belki böylesi daha iyi. Yıldızım senin için herhangi bir yıldız olsun. Böylece gökyüzündeki bütün yıldızlara bakmayı seveceksin..."
--spoiler--
"generalime, bir kelebek gibi çiçekten çiçeğe uçmasını emredersem ya da bir tragedya yazmasını... yahut bir deniz kuşuna dönüşmesini... ve general de aldığı emri yerine getirmezse, kabahat kimde olur? onda mı bende mi?

küçük prens "sizde" dedi çekinmeden.

"doğru" dedi kral. "herkesten verebileceği kadarını istemek gerek. otorite her şeyden önce mantık ister. gidip de halka, kendilerini denize atmalarını emrederseniz, devrim yaparlar."
--spoiler--
"kendi kendime sorarım hep" dedi küçük prens "günün birinde herkes kendi yıldızını bulabilsin diye mi parlaktır yıldızlar?"
ara ara çıkarılıp okunması gereken kuran ve incilden sonra en çok okunan kitap olduğu idda edilen, fransa euro ya geçmeden önce parasında resmi bulunan efsane kitaplardan biridir.
yaşınız kaç olursa olsun okunması gereken bir kitap.
kitapta geçen sözler öylesine etkileyici ki 7 yaşındaki de 77 yaşındaki de bir mesaj alabilir.
"Gözler asıl görünmesi gerekeni göremez," diye yineledi Küçük Prens unutmamak için.
Büyükler sayılara bayılırlar. Yeni bir arkadaş edindiniz diyelim: onun hakkında hiçbir zaman asıl sormaları gerekenleri sormazlar. “Sesi nasıl?” demezler örneğin, ya da “Hangi oyunları sever? Kelebek koleksiyonu var mı?” diye sormazlar. Onun yerine. “Kaç yaşında?” derler. “Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor?” Ancak bu sayılarla tanıyabileceklerini sanırlar arkadaşınızı. Eğer büyüklere, “Güzel bir ev gördüm, kırmızı tuğlalı: pencerelerinden sardunyalar sarkıyor, damında ise kumrular var,” derseniz, nasıl bir evden söz etmekte olduğunuzu bir türlü anlayamazlar. Ne zaman ki onlara, “Yüz milyonluk bir ev gördüm,” dersiniz, işte o zaman size, “Oo, ne kadar güzel bir evmiş!” derler gözlerini koca koca açıp.
en sevdigim kitaptIR.

--spoiler--

insan seni sevince hayret ediyor. Sen var iken; bunca uçurtma, bunca kuş, bunca yıldız gökyüzüne nasıl sığıyor?

--spoiler--