bugün

kırtasiye işini yapan insanlardır.kar marjı yüksek olan bir sektör olduğu için durumları gayet iyidir.
aynı zamanda dünyanın en kazıkçı adamlarıdır. lan 120 yaprak bi defteri kim satar 7 milyona haaaa!!!?
bazıları kesinlikle bir bok anlamıyordur kırtasiye işinden. iki sene önce bir devre çizimi yaptım ve yaptığım çizimi png formatına çevirip flash belleğe attım, kırtasiyenin yolunu tuttum. ben dedim ki herife; bu usb'nin içindeki resim dosyasını asetat kağıdına bas lazer yazıcıyla. bu gavat da asetat kağıdına basılmaz lazer yazıcı bu dedi. yani bana anlatmak istediği; bu lazer yazıcı yarram götünü satsan alamazsın, pis fakir. anlatmaya çalıştım dingil herife. ister elişi kağıdı olsun, ister asetat kağıdı olsun basar bu. neyse zar zor ikna ettim herifi ve bastı en sonunda belleğin içindeki png formatındaki resim dosyasını. 21. yüzyılda siz png formatında bir çıktı aldığınızda resimde silik olan yerler şeffaf gözükür. bu herif hala acdsee programının ilk sürümünü kullandığı için png formatındaki resim dosyalarındaki şeffaf kısımlar kırmızı çıkıyor ya da başka bir renk. ve haliyle bu şeffaf olması gereken yerler de kırmızı çıktı. adama da iki saat bunu anlatmakla uğraşamadım ben. lazer yazıcının ne olduğunu zaten iki saat anlatmakla uğraştım. neyse dedim parayı verdim çıktım dükkandan. sonra da fıydırıp attım verdiği çıktıyı. 1 lira da para aldı ha utanmaz.
(bkz: bakkalcı)
karşısındaki okulun muhtarı gibi her öğrenciyi tanır.
hani keşke doktor olsaydı denir baba için, eğer cebinde paran yoksa - doktor çok para kazanır düşüncesiyle, keşke matematik öğretmeni olsaydı denir, matematikten her çaktığında..

bense her kitap, defter, silgi kokusunu içime çektiğimde "keşke kırtasiyeci olsaydı" derdim babam için küçükken. düşünsene; o hayalini kurduğum rengarenk kalemlerin, en kalın defterlerin, parlak kapların, renk renk simlerin tek sahibi senin baban olacak, sen de ilkokuldasın bu sırada.
hayali bile güzeldi.
görsel