bugün

büyüyünce herkes isim değiştirir sanıyordum.
neden mi? çünkü çevremde hiç benim ismimden insan yoktu, ya da benim yaşıtlarımın isimlerine sahip olanlar azdı.

ben de ilerde adım ayşegül, emel falan olcak sanırdım.
babamdan biraz daha fazla harçlık alacak kadar büyüdüğümde kendi bahçemizde kendi arabamı yapacağımı sanırdım. evet bunu düşündüğümde 6 yaşındaydım büyük boy resim kağıtlarına çizdiğim projeler hala duruyor baktıkça gülüyoruz ailecek. hatta ısıtma sisteminin bir saç kurutma makinesindeki gibi çalışacağı bile var o kağıtlarda.
Amerika'nın ingiltere'de olduğunu sanıyordum.
doğumun göbekten yapıldığını sanırdım yıllarca.
Filmlerin sonunda çıkan yazıların * sonsuza kadar gittiğini sanmak.

--spoiler--
Anane bırak bırak o öyle devam edecek hep
--spoiler--
izlediğimiz filmlerde olan savaş sahnelerine anlam verilememesi, 'ne yani bu insanlar öldü mü şimdi?' sorusuna kendimce verdiğim 'evet ama niye buna değer mi?' diye anlamlı cümle kurabilme olanağı sağlamıştır bana. insanların o kutucukta yaşadığını sanmak, bulutların üstünde bir park var sanıp o parkta sadece iyi çocukların oynayabileceğini düşünmek, büyümenin güzel bir şey olduğunu hayal edip ama sonuç olarak şimdi küçük olmayı istemek. Yaşımızın ufaklığına, masumluğuna dair sanılan güzel şeylerdir kısaca.
Bahçeye bonibon gömüp bonibon ağacı çıkmasını beklemiştim. Bir de herkesin arkasında bir cadısı olduğunu ve her zaman onu takip ettiğini düşünürdüm.
düğünlerde kız tarafını bayanların, erkek tarafını erkeklerin oluşturduğunu sanardım.
berberden cıkarken sıhhatler olsun diyen berberin saatler olsun dediğini sanırdım sonradan anladim ki berberde gercegini bilmiyormus.
ezanı allah okuyor sanırdım.
Midyenin içindeki pilavın da denizden çıktığına inanıyordum. Meğer sonradan koyuyolarmış p.zevenkler *
araba kullanmayı dünyanın en zor şeyi sanırdım. gözümde o kadar büyütmüştüm ki araba kullanan insanlara sonsuz bir saygı duyardım.
filmlerde ölen aktörlerin gerçekten öldüğünü, ölünce de paralarını aileleri alacak sanıyordum.
anlatılana göre 1-2 yaşlarında gökyüzünde dolunayı görüp "abimin topunu havaya atmışlar abim çok üzülcek" diye hüngür hüngür ağlamışım. evet o yaşlarda dolunayı abimin topu sanıyomuşum.
Tanrıyı Gargamel olarak imagine ediyordum.
sevişmenin sadece müslüman olmayan insanlara özgü olduğunu sanıyordum. evlenmeden önce kesinlikle çocuk sahibi olunamayacağını ve bebeklerin evlendikten bir süre sonra kendiliğinden olduklarını düşünüyordum.
dünyanın amerika ve türkiye'den ibaret olduğunu, yarısının türkiye, diğer yarısının amerika olduğunu, hristiyanların şeytana, bizim de allaha taptığımızı, yağmuru allhın kırmızı bir leğenden boşalttığını sanardım ben, nasıl bir ruha sahipsem artık..
evdeki eşyaların biz evde yokken konuştuğunu düşünürdüm. o yüzden bazen gizlice onlara ''sizin konuştuğunuzu biliyorum benden saklamayın benimle de konuşun kimseye söylemiycem söz'' diye söylenirdim.
ay'ın insan olduğunu ve bir tek bana gülümsediğini sanırdım.
bulutların sigara dumanından oluştuğunu, bulutlu günlerde o gün çok sigara içilmiş olduğunu sanardım.
Kapadokyanin yabanci ulke oldugunu sanirdim.
gözümü kapattığımda kimseyi görmediğim için kimsede beni görmez görünmez olurum sanırdım.
küçükken allah ı camide yaşıyor sanırdım.
Ev hanımı olacağını sanmak. Meğersem üni.den üni.ye sürünmekmiş hayatt ağlamak istiyorooom.
annenin namaz kıkarken aklınızdan gecenleri okuyabildigini sanırdım. Bu yuzden hic kotu sey dusunmemeye calısırdım. hatta karı kız gelirdi aklıma, gelmesin diye baska seyler dusunmeye calısırdım anne kisisi namaz kılarken.

cocukluk iste.