bugün

kitaptan altını çizdiğim kısımlar ;

-insanlar birbirilerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirilerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.

-niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rastgeldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiyoruz.

-dünyada bana hiçbir şey, tabiattan melül bir insanın zorla gülmeye çalışmasıkadar acı gelmemiştir.

-bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün bir çok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu farkedince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.

-benim fikrimce aşk diye ayrı, mücerret(soyut) bir mefhum(kavram) yoktu. insanlar arasında çeşit çeşit kendini gösteren bütün sevgiler., sempatiler bir nevi aşktı.

- ve aşkın oluşumu da şöyle anlatılmış yazar tarafından ;

- 'bu söylediğiniz bir an meselesidir ' dedim. ' içimizde mevcut olan sevgi, alaka,sarih olarak bilinmeyen bazı vesilelerle, zamanı tayin edilmeyecek olan bir anda, birdenbire birikir, tekasüf(yoğunlaşır) eder ; nasıl tatlı tatlı ısıtan güneş ışığı bir adaseden geçtikten sonra bir noktada toplanıyor ve yakmaya başlıyorsa, kuvvetini fevkalade arttıran bu sevgi de sizi sarar ve tutuşturur. onu dışardan birdenbire gelen bir şey zannetmek doğru değildir. o, içimizde zaten mevcut olan hislerin bizi şaşırtacak kadar şiddetlenivermesinden ibarettir '

- yılbaşının sence hiçbir hususiyeti yok mudur ? diye sordu.

' hayır ' dedi. senenin diğer günlerinden ne farkı var sanki ? tabiat onu herhangi bir şekilde ayırmış mı ? ömrümüzden bir sene geçtiğini göstermesi bile o kadar mühim değil ;çünkü ömrümüzü senelere ayırmak da insanların uydurması...insan ömrü doğumdan ölüme kadar uzanan tek bir yoldan ibarettir ve bunun üzerinde yapılan her türlü taksimat sünnidir.

-o beni mahzun zannediyordu. halbukş değildim. şimdi, gülemeyecek kadar mesuttum ve saadetimi ciddiye alıyordum.

-hayat beni kaybetmekle hiçbir şey ziyan etmeyecekti.

raif ve marianın aşkına... (kopyala yapıştır değil, alınteri) *
--spoiler--
unutup gittiğimi zannettiğim bu hatıraların, bundan sonra beni hiç bırakmayacaklarını biliyorum... hangi hain tesadüf dün onları yolumun üstüne çıkardı ve beni, senelerden beri dalmış olduğum derin uykudan, artık yavaş yavaş alıştığım hissiz uyuşukluktan ayırdı. deli olacağım, yahut öleceğim dersem yalan söylemiş olurum. insan tahammül edemeyeceğini zannettiği şeylere pek çabuk alışıyor ve katlanıyor. ben de yaşayacağım... ama nasıl yaşayacağım!...bundan sonraki hayatım nasıl dayanılmaz bir işkence olacak!... ama ben dayanacağım... şimdiye kadar olduğu gibi...
--spoiler--
vera'ya ait olan parçanın sözleri de aşağıdaki gibidir tam olarak mesela:

içime döndüm yine
oysa uzun yollar aldık
yabancı bir şehirde, seninle beraber
sense farklıydın
güzel bir ressam, umursamaz bir portre

içime döndüm yine
ayrılmadım resminin karşısından
benim kürk mantolu madonnam

tesadüfler, ne büyüktüler
ne kadar basit göründüler
darılmadım, kimseye kırılmadım
kendime bile

bütün evi hazırladım
yeni bir dünya yarattım, ikimiz için
sonra mektuplar geldi
okunmamış, okunmamış hiçbiri
sona vardığımda
bir resmin bile yok ellerimde
ama dün tesadüfen gördüm
sarışın bir çocuk seninle benim, trende
son sayfasına geldiğinizde yerinizde oturamaz, bi sigara daha yakar, göz yaşlarınızın arasında okursunuz. "bir hayat" dersiniz, "neden yaşanır, neden beklenir, neden kaybedilir? bulmuşken, nasıl olurda yitirilir?"
sürekli yeniden başlanmak istenen bir kitap bu kitap. bitmesi, mutlu son değildir asla.
yazarın en overrated kitabıdır. hatta acemicedir. zaten bunu kendisi de dile getirir.
sindirerek yavaş yavaş okunması gerekir. okurken mutlaka kendinizden, hayattan bi şeyler bulup, kendinizi sorgulayacağınız bittiğinde de ayırdığınız zaman için asla pişman olmayacağınız bir kitaptır.
--spoiler--
Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğumuzu zannetmektir ki, ne kendimiz bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur.
--spoiler--
Hep türk yazarlarını eleştirir "bizimkiler yazamıyor abi" derdim.Yanılmışım nice yazarlar okudum ama Sabahattin aliye adeta taptım.Olağanüstü bir eser.Okuduktan sonra vay be diyebileceğiniz nadir romanlardan okuyun okutun !
''Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi? Fakat hep böyle değil midir? Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?''
bir insanın duyguları bu derece tasvir edilebilir mi arkadaş dediğim nacizane bir sabahattin ali eseri.
'' maria puder ölmedi. ''
kitaptaki raif efendinin sabahattin ali olduğu rivayet edilir. zaten yazarda bir dönem almanya da yaşamakta imiş. zaten böyle bir kitabın hayalgücüyle yazılamayacağı çok bellidir, birebir olmasa da yazarın hayatıyla paralellik taşıdığı kesindir sevgili bu kitabı okumuş sözlük yazarı.
güzeldir, çok güzeldir. son sayfasında bir damla gözyaşı süzülür gözden.
Hayatınızın geri kalan kısmında Maria Puder'i aramanıza neden olan kitaptır. Depresyon zamanı okunmamalıdır.
arkadas tavsiyesiyle surekli ihmal sonucunda gecen hafta bir solukta okudugum kitap...

sokakta insanların icerisinde yururken amacsız, doga icin yaratilmis varliklarin aslinda oyle olmadini her siradan insanin aslinda bu doga icin ne kadar degerli oldugunu en iyi anlatan bir kitap.

son sayfalara geldiginizde gozlerinizden belki bir kac damla bir yas suzulur ama hayat herseye ragmen devam eder. raif beyi ve onun gibi insanlari simdi daha iyi anliyorum.

son bir not; okuyun okutturun. candır can.
bütün olaylar film şeridi gibi gözünüzün önünden geçer, gelde maria pudere aşık olma arkadaş.
okurken adama çok küfür ettim. konuşmaktan aciz bir adamın garip hikayesi. entel kitapları sevenler için bire birdir.
dünyanın en ilginç psikolojik yapısına sahip raif efendiyi tanımamıza vesile olan muhteşem kitap.
yazılmış en iyi kitaplardan biri.
madonna'nın hayvansever olduğunu düşünmeyen romandır.
üst üste okunası nadir kitaplardandır.her okuyuşunuzda ayrı bir zevk verendir.*
--spoiler--
''Halbuki o hiç de fevkalede bir adam değildi. hatta pek alelade, hiçbir hususiyeti olmayan, her gün etrafımızda yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz insanlardan biriydi. böyle kimseleri gördüğümüz zaman çok kere kendi kendimize sorarız: ''acaba bunlar neden yaşıyorlar? yaşamakta ne buluyorlar? hangi mantık, hangi hikmet bunların yeryüzünde dolaşıp nefes almalarını emrediyor?''
--spoiler--
''herhalde bir erkek bu kadar sevebilir.''

kitabı bitirdiğimde bu kelimeler döküldü ağzımdan. raif efendi'nin, tek arzusunun kürk mantolu madonna'nın yanında olabilmek olması... bu kadar bağlanabilir ancak bir insan evladı. sabahattin ali ise, bize tüm ihtişamıyla yazmış bu durumu. zira, derinden vurmayı da başarmış. bilmiyorum kitabı okuyan başka kişilere oldu mu? benim içime bir ukte düştü kitap bitince... zannımca bunun olmasının sebebi, raif efendi kadar sevemeyecek olmak , ve herkesin bir maria puder bulacak kadar şansı olmamasına kanaat getirmekti.
insan okuduğu her güzel kitapda kendini bulurmuş, ancak Sabahattin Ali'nin bu kitabında ben Raif bey ile birlikte kitapda yazılan her olayı yaşadım, betimlenen her psikolojik durum sanki beni anlatıyordu...Herkesin okuması ve okutması dileği ile.