bugün

2317 yıl önce yunanistan'ın sisam şehrinde doğan epiküros'un merak ettiği sorular:

tanrılar kötülükleri yeryüzünden kaldırabilir mi veya kaldıracak mı veya istese de kaldırabilir mi; yoksa bunu yapamaz mı, yoksa yapmayacak mı, veya nihayette tanrılar hem yapabilir ve hem de yapmak istiyorlar mı?..

eğer tanrılar yeryüzünden kötülükleri kaldırmak istiyorlar da kaldıramıyorlarsa o zaman onlar her şeye gücü yeten değillerdir. eğer yapabilirler de, yapmak istemiyorlarsa o zaman onlar iyiliksever değillerdir.

eğer onların kötülüğü kaldırmaya ne güçleri ne de istekleri varsa o zaman onlar ne her şeye gücü yeten, ne de iyilikseverlerdir.

ve son olarak eğer tanrı’lar kötülüğü kaldırma gücüne sahipseler ve kaldırmayı istiyorlarsa o zaman kötülük nasıl ortaya çıkmıştır?”
bir kaç cahil ateist tanrı varsa çöçöklör nödön öç falan diyordu. belki okurlar da bilgilenip doğru soruları sorarlar diye eski entry'imi yeniden paylaştım.

alın beyin varsa okuyun. doğru sorular sorun.
Var Olan bir sorundur.
Şimdi toplumsal kurallar, iyi olmak ve sosyal yaşam zımbırtılarından bağımsız düşünelim.
Kötülük diye bir şey yoktur. Kötülük insanların canlılığı devam ettirme adına uydurduğu bir kavramdır. Yılanlar yavrusunu bile yiyor, içgüdüsel olarak yapılan bu harekete kötü diyemezsin normalde ama diyorlar hatta yavrusunu yememek için uzaklaşan anne yılanlara kutsallık addediyorlar. Gerçekten komik. Dünya senin etrafında dönmüyor insancık.
Dolayısıyla tanrı nezdinde senin kötülük kavramının bir önemi yok.
Tanrı içinde yaşadığımız doğaysa eğer, ona verdiğin her zarar tanrıya atılan bir çentiktir. Kışkırtmamak gerek tanrıyı.
Ki tanrı kavramı da bize anlatılan o çok yüce, insan üstü varlık nitelemelerine ev sahipliği yapıyorsa egosu yoktur ve kışkırmak, kızmak, cezalandırmak gibi eylemlerde bulunacağına inanmak, bilemiyorum. Burada bir paradoks çıkıyor ortaya. Tanrıyı çok üst düşünüp insani özellikler yüklemememiz gerektiğine inanıyoruz, sonra da bu egosuz varlığın bir şeylere kızıp ceza vermesini bekliyoruz. Bilemiyorum.
Matrix'teki uzaylı robotları düşünün, insani vasıflardan uzak robotlar. Onların ölümü kimseye acı vermedi. Eğer birilerine zarar vermek, öldürmek kötü olsaydı, herkes onlara da üzülürdü. Ama sadece bildiğimiz canlıların ölümüne üzülüp, onları öldürenleri kötü addediyoruz.
Ben mesela bir uzaylı filminde elime kılıcı alıp bir dünya uzaylıyı doğrasam beni kahraman ilan edersiniz. Bir çeşit iki yüzlülük.
Neyse, sosyal yaşama ve topluma ayak uydurma adına insanların bazı kuralları var işte. Bu düzende ayakta kalmak için uyulması gereken kurallar.
Uyuyoruz bu kurallara işte ama aslında her canlı dilediğini yapabilir. iyi ve kötü yoktur, iyilik ve kötülük yoktur.
Şimdi antisosyal modu kapatıp, sosyal modu açıyorum.
Lütfen kimseye zarar vermeyin çünkü çok önemlisiniz ve tanrı sizi bir yerine takıp ceza verebilir, evet.
Şimdi insanlara mal diyerek, cahil diyerek yazıya başlamışsın. Sosyal antropolojiden dem vurmuşsun. Yazını okudum. Yahu amına koyayım ne imla doğru, ne bir önerme var, ne bilimsel bir veri var, ne bi çatışma ne de bir metafor var, bir haber yazmışsın bihaber yerine, de yi da yı ayıramamışsın.

Ne güzel lan böyle aydın olmak amk. Bir de, daha konuya girişte hakaretin bini bir para, bayılıyorum böyle cahil özgüveniyle kendini bir bok zanneden nargile cafe filozoflarına.