bugün

kutu kutu pense elmaları yense diye bilirdim ben onu. bir gün 8 odalı 4 banyolu evimizin 100 metrekarelik mutfağından elmaları kaptığım gibi dışarıya çıkarak eve 15 dakika yürüyüş mesafesindeki babamın porshe garajına gittim. 15 dakika yürüyüşü evin bahçesinde yaptım, yanlış olmasın. ordaki som altından kaplı alet edevat çantasını açtım ve içinde ne kadar kutu markalı pense varsa dışarı çıkardım. elmalarla penseleri karşı karşıya dizdim. savaş çıkmasını ve penselerin elmaları yenmesini bekliyordum. bi bok olmadı tabiki. bende o penseleri tek tek babamın porshesine fırlattım. gazımı alamadım, elmalarıda dötüme soktum. sonra babam gelip bana;

- ne iyi yapmışsın oğlum, sen çık şimdi dışarıya oyna

dedi ve evin sadece jartiyer giyen hizmetçisiyle birlike garaja kapandı. vermek istediği öğüt 'elmalar böyle yense daha iyi olur evladım' dı sanırsam.
sayıca fazla olan penselerin* ülkedeki elma tüketim istatistiklerini altüst etmesi..
(bkz: yense değil miydi lan o)
''ulan bi tane de değil, kutularca pense nasıl elma yer amua goiym'' diye düşündüren durumdur. çocukluğumuzda sıkça oynadığımız bir oyun olan kutu kutu pense deki kutu kutu penselerin elmayla beslendiği gibi b.ktan şeylere inanmamıza yol açmıştır.

bacak kadar veletlerin korkup her gece yataklarına işemelerine ve temiz dayaklar yemelerine yol açmış bir ifadedir. sakıncalı bir inançtır, bir an önce zihinlerden kazınmalıdır.* *

+babaaa.
-ne var oğlum?
+ben korkuyoom.
-uyursan geçer yavrum.
+babaaaa.
-ne var yine eşşek sıpası!
+şeeyy, babaa... bizim evdeki penseler hangi odada?
-yorgunum oğlum saçmalamaya başladın yine, uyu çabuk kafanı kırmayım!
+babaaaa... bişey desem kızmazsın dimi? *
-offf allah ım... söyle lan ne var?!
-elmamı yastığımın altına saklarsam kutu kutu penseler yemez di mi?
+(şaaaaak)uyu demedim mi sana ben eşşolueşşek.