bugün

sayıları bir hayli fazla, hatta mal ötesi, hatta sürü.

kitabın gökten indiğine iman ettiysen;
1- allahı göklerde saltanatı olan bir şekilde hayal ediyorsun demektir.
oysa " allahı zihinlerde canlandıran kaybeder" der islamı özümsemiş br insan.
2- allaha mekan, konum biçiyorsun demektir.
oysa allah bunlardan beridir.

ısrarcı olursan eğer iddianda, hiç adetim olmamasına rağmen seninle tartışmaya girerim.
-ki bu tartışmanın tarafı olduğuna pişman olursun.

kim olduğunu arif olanlar anladı.

edit: dincicikler laf kıvırtmaya başladı.

harbi cevap verin kıvırmadan; kuran gökten indi mi inmedi mi?
yok mertebe, yok gönül falan deyip yamultmayın. aynen ayetleri yamulttuğnuz gibi.
önderlerinin izinden gidenlerce mal olarak adlandırılan adam gibi adamdır. bunların zihniyeti bu. zamanında önderleri söylüyordu bunları şimdi kayıp çocukları söylüyor. evet.
Yanlış bir fikre sahiptir. Çünkü Kuran ı kerim peygamber efendisimizin gönlüne vahyolunmuştur.
eğer cidden gökten düştüğünü sanıyorsa harbi maldır. fakat kuran semavii bir kitaptır. eğer burdaki kasıt bildiğimiz gök değilde yüksek bir mertebe ise mal değildir. akıl sahibi müslümandır.
ordaki göğü coğrafi olarak anlayan maldan daha mal değildir.tespit yaparken rezil olmamak lazım.edit: süperzeka arkadaşım.ordaki gök mecaz-ı mürsel.
insanın düşüncesinin enginliğine göre mana bulan olgudur Tanrı gene o dimağın enginliğine bağlı mekan bulur insanın aklında. Kimilerine göre Allah göklerdedir, kimilerine göre Allah mekandan münezzehtir bunların hepsi fuzulidir bana göre " (bkz: En-el Hak)"

[35/Fâtır, 10] Yine şöyle buyurur: “Gökten yere doğru işi O idare eder.

[67/Mülk, 16] “Gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir fırtına göndermeyeceğinden emin misiniz?

[20/Tâ-Hâ, 5] Yine şöyle buyurdu: “Sizin rabbiniz o Allah’tır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı sonra da Arş üzerine istivâ buyurdu.”
göğü coğrafi olarak algılasa da algılamasa da fark etmeyeceğini bilen birinin eleştirdiği maldır.

soru basit arkadaşım; kuran gökten indi mi inmedi mi? indiyse nasıl indi? inmediyse neden göklerden indiğini söyleyen birine mal diyorsak alınıyorsun?
yerden neden bitmedi? sudan neden gelmedi?
konuyu meallerle cevaplamaya çabalayan malları da kapsayan maldır.

soruma hala cevap alamadım.
evet kesin açıklama getircek olursak. kuran gökten düşmedi kuran da geçen gök kelimesi allah katıdır. kuran allah katından hz muhammede vahiy yoluyla gelmiştir. gök kelimesinin kullanılması sebebi ise allah katının herşeyin üstünde oldugudur.
kuranın mitoloji kitabı olduğunu ve yazıldığını bilmeyen insandır.
vahy nedir desem apışıp kalacak dingillerin savunmaya çalıştığı maldır. hadi gidin aklınızı kiraya verdiğiniz hocalarınızın ilahi bilgilerinden kopy paste yapın gelin. hadi canlarım.
ne sansaydı magmadan gelip de volkandan lavlar ile mi fışkırdı?

dini kaynakların çoğunda "kur'an indirildi" diye geçtiği gibi, hani kandilini de sanıyorum ki bilmeden kutladığın miraç hadisesi vardır malum.

Allah'ım, yarattın takip et ama; sınavın böylesini mi reva görüyorsun bizlere ey güzel Rab'bim?
vahiy allahın emirleri doğrudan peygamberlerine iletmesine denir. apışıp kalınacak bir durum yoktur. hocaya kiraya verilen akıl söz konusu bile değildir.
klasik ve alakasız vahy tarifi veren çokbilmişleri kapsayan mal.
(bkz: ayıya trigonometri öğretmek).
zamanında yuri gagarin kendilerine gereken ayarı vermiştir.
(bkz: there is no god up here)
ayrıca bunlar tamamen işleerine gelince "yaaaeeeaaa kuran arapça ama arapça bilmen lazım" diye geveleyip zırvalayan cahillerin ürünü tiplerdir.
ancak kitab'taki "gök" kelimesini içeren ayetlerin arapça metinde "sema" kelimesini içerdiğini ve bunun "gök" olarak çevrilerek saçmalandığını bilmezler.
ipucu: sema, ilmi veya ontolojik bir üstünlüğü ifade eden bir kelime.
(bkz: allahın gökte olduğunu sanmak)
Kuranın gökten indiğinin sanan mal başlığını açan maldan daha az maldır. Kuranı nerden inerse insin her ne olursa olsun. Okuyup anlayıp hayatınıza nakşetmedikten sonra yorum yapmamak daha iyidir.
şu günün yüzü gözü hürmetine Allah belanı versin.
yerden mi çıktı o zaman? sorusunu sorabilir.
tespitin kralıdır. mekkede tahaf ediyodum şimdi iphone umdan bu tespiti görünce ateist oldum ilk uçakla geliyorum.

(bkz: tipini siktiğim)
allah'a mekan biçen akılsız.
eğer birisi kitab'ın halinin gökten indiğini düşünüyorsa; bizzat kitab'ın kendisinin içeriğiyle çelişiyor demektir. birincisi, allah'ı göklerde bir yerlerde saltanatı olan ontolojik bir varlık olarak biliyor demektir ki bu o'nu olimpos'un tepesinde tasvir edilen zeus'tan ya da deistik tanrı inanışındaki yaratan ama takip etmeyen tanrı'dan farksız kılar. öyle midir? elbette ki hayır. allah'ı bilinenlerle ilişkilendirerek zihinlerde canlandırmak, o'nu anlayamama yolunda açılmış bir kapı olacaktır.
ikincisi, allah zaman ve mekandan münezzehtir. ona "gök" gibi insani bir yer/mekan biçmek buna aykırı bir düşünce tarzıdır. iki ayetle pekiştirelim:
"yerde ve göktekilerin hepsi allah’ındır. allah her şeyi kuşatır."(nisa/126)
"kullarım beni sana soracak olurlarsa bilsinler ki ben yakınım. beni çağırdığı vakit çağıranın çağrısına karşılık veririm. doğru yolu bulmaları için onlar da bana karşılık vermeli ve bana inanmalı."(bakara/186)
ayrıca şunu da eklemek gerek ki, "gök" çevirisine maruz kalan "sema" kelimesi; arapçada ilmi ve ontolojik bir üstünlüğü ifade eden simgesel bir kelimedir. hoş, arapça bilmeye de gerek yok ya, ayetler gayet ipucu veriyor bu konuda; mealler ne kadar "simgelerin anlaşılırlığını azaltarak" hazırlansa da.
bir de şöyle bir alıntıyla desteklenebilir nehc'ül belagadan:
"... dinin esası allah'ı bilmektir. o'nu bilmenin kemali onu tasdik etmektir. o'nu tasdik etmenin kemali, o2nu birlemektir. o'nu birlemenin kemali, her sıfatın mevsufun gayrı olduğuna ve her mevsufun sıfatın gayrı olduğuna şehadet ederek o'nun için sıfatları reddetmektir.
yüce allah'ı herhangi bir vasıfla niteleyen, onu nitelediği şeyle ilişkilendirmiş olur; o'nu bir şeyle ilişkilendiren ikilemiş olur; o'nu ikileyen ayırmış olur; cüzlere ayıran o'nu bilemez; o'nu bilemeyen, o'na sanki belli bir yönde imiş gibi işaret etmiş olur; işaret eden o'na sınır çizmiş olur; sınır çizen, o'nu sayılabilen şeyler gibi saymış olur. "nerede?" diyen, onu bir şeyin içine almış olur; "neyin üzerinde?" diyen, bir yeri o'ndan arındırmış olur.o, bir yaratılış olmaksızın vardır; bir yokluk olmaksızın mevcuttur. o, birleşme olmaksızın her şeyle beraberdir (58/7), ayrılık olmaksızın her şeyin gayrıdır. faildir, ancak hareketler ve alet anlamında değil... mahlukatından görülen yokken görür. o, tektir; alıştığı biri yoktur ki onu kaybettiğine üzülsün... o, bütün mahlukatı, düşünüp taşındığı bir fikir ve yararlandığı bir deneyim, ihdas ettiği bir hareket ve telaşlandığı bir neslin tereddüdü olmaksızın yarattı; onları ilk defa var etti. varlıkları vaktinde var etti; farklılıkları arasındaki çelişkiyi giderdi; her varlığın doğasını meydana getirdi ve onlara kendi özel kalıplarını bahşetti. onları var etmeden bunu biliyordu. o, varlıkların sınırlarını ve sonları kuşatandır; açığa çıkardıklarını ve gizlediklerini bilendir..."
gök dendiğinde, bulutlar, uçak, yüksek irtifa gibi mefhumları düşünüp; dikey ölçüm hesabı yaparak yorum kasıntısı yaşayan biri, sema kelimesinin imgelediği azamet ve kudret kavramlarını bilmeyebilir; fakat ''inmek'' eyleminin olduğu yerde yükseklik ve alçaklık ilişkisinin zorunluğunu bilmesi gerekir. bir de şunu bilmelidir ki; kişi zayıf noktasını bazen birilerine hakaret olarak kullandığı kelimede saklı tutar. herkese mal diye cevap yetiştirmek yerine, daha sakin bir şekilde gökyüzü seyredip yıldızları sayması hatta belki de giriştiği sazan avındaki en belirgin gönüllü av olma becerisine geniş açıyla bakması daha akıllıca bir tespit olur.

(bkz: her yorum yapanı mal sanan mal)