bugün

indiği zamanın anayasası.kimse kabul etmese de değiştirilmiş ya da eklentiler yapılmış olması muhtemeldir.toptan sallanmış da olabilir.bilemeyiz,ama yine de;
(bkz: saygı)
kuran-i kerim'in üslubu beliğdir.söz söylemedeki güzelliğine dikkatimi çeken bir örnek vereyim. mesela Kuran'da vakıa suresi vardır.vakıa büyük olay, kiyamet anlamına gelir. yine kıyameti ifade etmek için Kuran'da kıyameh ya da okunduğu şekliyle gıyameh kelimesi kullanılır.ancak vakıa suresinin ilk ayetinde Allah,

1.iza vakıatil vakıah

yani "vakıa vuku bulduğu zaman" demektedir. halbuki vakıa ile aynı anlama gelen kıyameh kelimesini kullanarak "iza vakıatil kıyameh" de diyebilirdi ve aynı anlama gelirdi. fakat vakıa kelimesi ile vuku bulma kelimesi yanyana daha beliğdir. tabi Kur'an' ı yalnızca bu yönüyle değerlendirmek doğru değildir.
tevrat'ın çok kötü bir kopyasıdır, ki kuran'ın yaklaşık %40'ı tevrat'tan ve musevi efsanelerinden yapılan alıntılardan oluşur. alıntılar da bölük pörçüktür. kitap genel olarak 7. yüzyıl çöl arabı erkeğine hitap eder; çöl arabı erkeğinin yaşamını düzenlemeye çalışır.
"içinden ırmaklar akan" (ali imran suresi 15. ayet); "altlarından ırmaklar akan" (ali imran suresi 136. ve 198. ayet); zemininden ırmaklar akan (nisa suresi 13. ve 122 ayet) (maide suresi 12. ve 119. ayet); "içinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar" (muhammed suresi 15. ayet) bulunan, "çeşit çeşit ağaçlarla dolu" (rahman suresi 48. ayet); "koyu yeşil" (rahman suresi 64. ayet) cennet tasviri bile çölde yaşayan insana yöneliktir. kadına düşkünlüğü ile bilinen çöl arabına bir de "Memeleri tomurcuklanmış, Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış cennet kızları" (nebe suresi) vaat edilmiştir.

çok eşliliğe; akraba evliliğine ve kadının darp edilmesine izin verir. nisa suresinde mirasın nasıl paylaşılacağı anlatılır, ki o hesaba göre miras paylaştırmaya kalkışıldığında mutlak kaos çıkar. çünkü nisa suresindeki talimata göre miras mirasçılara yetmemekte, paylar toplandığında ana toplam mirastan daha fazla çıkmaktadır. tanrı'nın sözünün değişmezliğini vurgular lakin kuran'da tanrı sözü sık sık değişir.

bu kitabın allah / tanrı'sı, yarattığı kulları olan insanlara pek çok surede hakaret ve küfür eder. örnek:

1. "Canı çıksın o insanın, o ne nankördür." (Abese suresi 17. ayet)
2. "Onları (yahudileri, hristiyanları) Allah yok etsin!" (Tebe suresi 30. ayet)
3. "Yalancılığı itiyat edinenlerin, bilgisizliğe saplanıp kalanların canları çıksın!" (Zariyat suresi ayet: 10)
4. "insanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kıblelerinden onları çeviren nedir? diyecekler..." (bakara suresi 142. ayet)
5. "Sonra siz ey sapıklar, yalancılar!" "Susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz." (vakia suresi 51. 55. ayetler)
6. "...Onun durumu tıpkı köpek'in durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur." (araf suresi 176. ayet)
7. "Ebu Leheb'in elleri kurusun! kurudu da..." (Tebbet suresi)
8. "...Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidir... Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hale geliyorlar? (münafikün suresi, 4. ayet)

9. "(Böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir." (şuara suresi 55. ayet)
10. "Böylece bizi öfkelendirince onlardan intikam aldık, hepsini suda boğduk." (zuhruf suresi 55. ayet)

kuran'daki allah / tanrı, işte böylesine öfkelenip deliye dönebiliyorken, yarattığı kullarına sakin olmasını ve öfkelenmemesini buyurur.*
örnek:

1. "Ve onların (müminlerin) kalplerinden öfkeyi gidersin" (tevbe suresi 15. ayet)
2. "O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. (ali imran suresi 134. ayet)

kuran ı kerim, -kendi içinde geçen bir tabirdir- eskilerin masallarıdır.
"Ona ayetlerimiz okunduğu zaman o, 'Öncekilerin masalları!' der." (kalem suresi 15. ayet)

nihayetinde ben, allah / tanrı'nın yoktan var edip yarattığı kullarına bu şekilde hitap edebileceğine, kulları ile böylesi insani duygu eseri hakaretamiz hitaplarla muhatap olacağına inanmıyorum. kullarına gönderdiği bir kitapta "allah onları yok etsin; elleri kurusun; beyinsizler; sapıklar" ve sair aciz ifadeler kullanmayacağını düşünüyorum. yine dinsiz yarattığı kullarını sonradan gönderdiği bir dine dahil etmek için "Memeleri tomurcuklanmış, Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış cennet kızları" vaat etmiyeceğini de tahmin edebiliyorum. (nebe suresi)
sonsuz güç sahibi bir yaratıcının, yine sonsuz bir yücelik ile donatılmış olacağını, böyle insani acizlik ve kusurlardan soyutlanmış bulunacağını da elbet biliyorum.
insanlığa değil erkeklere gönderilmiştir.

misal bakalım nisa suresi 34. ayet ne diyor:

" erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. çünkü allah birini diğerinden üstün yaratmıştır. bir de erkekler mallarından harcamaktadırlar. iyi kadınlar, itaatkar olanlar ve allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince: önce kendilerine öğüt verin, yataklarından ayrılın. bunlar da fayda vermezse dövün. eğer size itaat ederlerse kendilerini incitmeye başka bir bahane aramayın. çünkü allah çok yücedir, çok büyüktür. "
ben de en basitinden bir misal vermek istiyorum. ama scurtel hocam varken bana ne kadar düşer onu da çok düşündüm.
neyse hatamız olursa affola..

aslında erkeklere indirilmemiştir. insanlara indirilmiştir. ama böyle düşünen kişi kadınları insan olarak görmüyorsa kuran'ın yapabileceği bir şey yoktur.

"Ey insanlar sizi tek bir nefisten yaratan, ondan eşini yaratan ve her ikisinden birçok erkek ve kadın türetip-yayan Rabbinizden korkup-sakının. Ve (yine) kendisiyle, birbirinizle dilekleştiğiniz Allah'tan ve akrabalık (bağlarını koparmak)tan sakının. Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözeticidir." (NiSA SURESi / 1)
sevgili kardeşlerim. kuranı kerim indirilmesi tamamlandıktan sonra defalarca resullulaha baştan sona kadar cebrail aleyisselam tarafından söylenmiştir,anlatılmıştır.

kuranda belirtildiği gibi "biz onu peyder pey indirdik" furkan32 yani onun parça parça indirildiğini, yavaş yavaş açıklandığı söylenmek isteniyor.

sevgili kardeşlerim

bunun sebebide şöyle açıklanabilir: kuranın söylediği kuralların, tam zıttını yaşam şekli haline getirmiş bir topluma ,bunca kural birden söylendiğinde , kuralların kavranması benimsenmesi gerçekten daha da zorlaşacaktı..

örneğin içki önceden haram olmayan bir içecekti ama daha sonra haram olarak nitelendirildi.

"......... .ne oluyor size? nasıl hüküm veriyorsunuz?" yunus35

kuranı okumdan araştırmadan kardeşlerim lütfen değerlendirmeler yapmayalım.

burada yazılar yazdığınıza göre belli bir kültür birikimine sahip kişilersiniz. bu kadar yazı yazıyorsunuz bunca tahsiller yaptınız ve belkide binlece kitap okudunuz ama bir kere olsun kuranı kerimi tefsirleri ile baştan sona sabrederek anlamaya çalışarak, kestirip atmadan okumayı denediniz mi yada denedik mi? hepimize bu soruyu yöneltmek istiyorum.

arkadaşlar bu o kadar zor bir şey değil, ufak şeylerde takılmayınız. once resmin tamamına bakmaya çalışalım ondan sonra teferuatlara bakalım. tabiki kuranın nasıl kitap haline getirldiği önemli ama bunlar çok ufak hadiseler..

"allah insanlara zülüm etmez ancak onlar kendilerine zülüm ederler" yunus44

"kim gözünü açıp hakkı idrak ederse kendine, göremezse kendi zararına" enam104

kardeşim oyle bir sistem ki , yaptıklarının karşılığını göreceksin. bu söylenenleri açıklananları.belirtilenleri yaparsan sonuçları şunlar,, yok eğer belirtilenleri yapmazsan sonuçlar bunlardır.

aslında ne kadar basit değilmi kardeşlerim,elimizin altında veya hemen ulaşabileceğimiz kadar yakın olan bir kitap ama biz onu anlamaya bile çalışmıyoruz.

son olarak anlamak istemeyen arkadaşlara
"ya bu söylenenler doğru ise"
ramazan ayının kadır gecesinde indirilmis kutsal kıtap...
insanlik tarihinden beri en fazla tartisilan kitap en az tartisilmasi gerektigi halde. zira kimse gidip de hiristiyanlara "bu ne bicim kutsal kitap kardesim azizlerinizin metnini kutsal kitap kabul ediyorsunuz" demez veya yahudilere gidip "talmud'daki bilginlerinizin kurallarini kutsal kitaplarinizdan ve Allah'in kurallarindan ustun tutuyorsunuz bu ne yaman celiski" demez ama Kuran'in gayet mesajlarini aklinca tevil eder satasirlar kustahca. (bunu gercekten anlamak isteyenler ve hakikati kavramak isteyenler icin soylemiyorum)

madem sacma geliyor sana ilisme di mi? ama yok illa spekulasyon cikaracak abim.

tamamen subjektif bi degerlendirme ama kuran'a kustahca laf atanlarin tavirlarinda galileo'ye yargilayan veya aristo'yu mahkum edenlerin tavirlarini seziyorum. cunku hakikat yillar sonra o kadar cok parliyor ki yargilayanlarin toz haline gelmis kemikleri uzerinde. yazik.. kendilerine ediyorlar kimseye degil...
tüm dinsel niteliği bir kenara bırakılacak olunursa; incil ve tevrat ile birlikte tüm bir dünya tarihi'nin "gelmiş geçmiş en çok satan" kitapları arasında yeralan kitaplardan biridir. kaç basım yaptığını düşünemiyorum bile yani bir nevi best seller.
Zamana ve mekana meydan okuyan ilahi bir mucize... bir mükemmelliğin en mükemmel örneği...
bakara suresi
23- Eğer kulumuz Muhammed'e indirdiğimiz Kur'ân'ın doğruluğundan şüpheli iseniz, haydi onunkilere benzer bir sure ortaya getiriniz ve davanızda sadık iseniz, bu hususta Allah'ın dışındaki şahitlerinizi yardıma çağırınız.

24- Eğer bunu yapamazsanız -ki asla yapamayacaksınız- yakıtı insanlar ile taşlar olan ve kâfirler için hazırlanmış olan Cehennem ateşinden korkunuz.
bir sanat eserini* orijinal dilinden çevirisinin yapılması, nasıl orijinali gibi tat vermiyorsa; kur'an-ı kerim'de *sadece* çeviri ile tat alınacak bir kitap değildir*****. bu saye ile arapçayı öğrenmek* yerinde olacaktır.
icinde yazilanlarin hicbirine inanmadigim kitap. fazla tehditkar ve +18 yas bir kitap oldugunu dusunuyorum. kucuk cocuklari korkutabillir ve kotu sekilde etkileyebillir.
hakkında söylediğimiz ve söyleyebileceğimiz herşeyin yetersiz kalacağı kitap...
kendisine saygı gosterilmesini bekleyenlerin diger kutsal kitaplara saygı
duymadıgı,duymak istemedigi kutsal kitap.birden bire şak diye de inmemiş çöle.
nasıl peygamber kırk yasına kadar bekleyip bu meseleye kafayı takmışsa
dinini de yavas yavas uygulamaya koymus,düşünmüş taşınmış uzun uzun.
bu süreç içinde zaman zaman geri çekilmiş,zaman zaman atağa kalkmış.
mucizeye ihtiyacı olan insanlar,zor durumda olan insanlar.
sizin bugün mucizeye ihtiyacınız var mı?kelle koltukta yaşamıyorsunuz.
insan denilen canlı beyni yüzünden doyumsuz olabilir,rahat insana batar.
1500 sene önce arap çöllerinde yaşayan insanlar sizin yaşadığınız hayatın
binde birini yaşamıyordu.kuran zor kosullarda yasayan insanların
ölüm korkusunu dibine kadar somurur.hadi onlar zor kosullarda yasıyordu,
peki size ne oluyor?coğunuz günde üç öğün et yiyebiliyorsunuz.
yediğiniz önünüzde yemediğiniz arkanızda.insanda utanma sıkılma olur.
hz muhammed sizin gibilere sefaat mi edecekzannediyorsunuz "obur tarafta"?
ben olsam etmezdim.

(bkz: gorecelilik)
(bkz: colden gelen din)
hiç bir ayetinde kendisine saygı duyulması yönünde bir emir bulunmayan kitap.

tavsiyeler vardır, bunlara da zaten isteyen uymakta.

daha nedir bunca giriş çıkışın verdiği ses anlaşılmamakta.

ben saygı duymuyorum, bik bik bik...gel madalya takacam!
okuduktan sonra beni ateist yapmis kitaptir.
okuyanların okuduklarından anladıklarını okuduktan sonra beni filozof yapmış kitaptır. halbuki "adl" allah'ın 99 isminden birdir. ama nerede akıl dağıtırken adalet? bak gördün mü çelişkiyi?
genişletilmiş dördüncü baskı olan kutsal kitap.

birinci baskı: zebur
ikinci baskı: tevrat
üçüncü baskı: incil

edit: zebur'u moooooon hatırlatmıştır.
fatiha suresinin türkçe meali

1. Bismillahirrahmânirrahîm

2, 3, 4. Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki Allah'a mahsustur.

5. (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

6, 7. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.
meali de okunması gereken kitaptır.

(bkz: tum sureleri istiyoruz)
(bkz: başarabilirsin)
bakara suresi türkçe meali

1. Elif Lâm Mîm.

2. Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.

3. Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.

4. Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar.

5. işte onlar Rab'lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır.

6. Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar.

7. Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.

8. insanlardan, inanmadıkları halde, "Allah'a ve ahiret gününe inandık" diyenler de vardır.

9. Bunlar Allah'ı ve mü'minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir.

10. Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır.

11. Bunlara, "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde, "Biz ancak ıslah edicileriz!" derler.

12. iyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir.

13. Onlara, "insanların inandıkları gibi siz de inanın" denildiğinde ise, "Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?" derler. iyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler.

14. iman edenlerle karşılaştıkları zaman, "inandık" derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, "Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz" derler.

15. Gerçekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir.

16. işte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır.

17. Onların durumu, (geceleyin) ateş yakan kimsenin durumuna benzer: Ateş tam çevresini aydınlattığı sırada Allah ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.

18. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.
19. Yahut onların durumu, gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak halinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.

20. Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.

21. Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız.

22. O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah'a ortaklar koşmayın.

23. Eğer kulumuza (Muhammed'e) indirdiğimiz (Kur'an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah'tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin).

24. Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o halde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kafirler için hazırlanmıştır.

25. iman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, "Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!" diyecekler. Halbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedi kalacaklardır.

26. Allah bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. iman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, "Allah örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?" derler. (Allah) onunla bir çoklarını saptırır, bir çoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır.

27. Onlar, Allah'a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah'ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşeri ve ahlâki bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.

28. Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah'ı nasıl inkar ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda ona döndürüleceksiniz.

29. O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök halinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir.

30. Hani, Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz." demişler, Allah da, "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" demişti
30. Hani, Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz." demişler, Allah da, "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" demişti.

31. Allah Adem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin" dedi.

32. Melekler, "Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin" dediler.

33. Allah şöyle dedi: "Ey Adem! Onlara bunların isimlerini söyle." Adem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, "Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?" dedi.

34. Hani meleklere, "Adem için saygı ile eğilin" demiştik de iblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, iblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.

35. Dedik ki: "Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."

36. Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, "Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır" dedik.

37. Derken, Adem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb'ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz o, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır.

38. "inin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir" dedik.

39. inkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

40. Ey israiloğulları !6 Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Yalnız benden korkun.

41. Elinizdeki Tevrat'ı tasdik edici olarak indirdiğimize (Kur'an'a) iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki olmayın. Âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının.

42. Hakkı bâtılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin.

43. Namazı kılın, zekatı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.

44. Siz Kitabı (Tevrat'ı) okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz?

45. Sabrederek ve namaz kılarak (Allah'tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah'a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.

46. Onlar, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten ona döneceklerini çok iyi bilirler.

47. Ey israiloğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın.

48. Öyle bir günden sakının ki o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiçbir kimseden herhangi bir şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz.8 Onlara yardım da edilmez.

49. Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı.

50. Hani, sizin için denizi yarmış, sizi kurtarmış, gözlerinizin önünde Firavun ailesini suda boğmuştuk.
51. Hani, biz Mûsâ ile kırk gece için sözleşmiştik. Sizler ise onun ardından (kendinize) zulmederek bir buzağıyı tanrı edinmiştiniz.

52. Sonra bunun ardından şükredesiniz diye sizi affetmiştik.

53. Hani, doğru yolu tutasınız diye Mûsâ'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) ve Furkan'ı vermiştik.

54. Mûsâ kavmine dedi ki: "Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilah edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin). Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü o, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir."

55. Hani siz, "Ey Mûsâ! Biz Allah'ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız" demiştiniz. Bunun üzerine siz bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı.

56. Sonra, şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik.

57. Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. "Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin" (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize zulmetmediler fakat, kendilerine zulmediyorlardı.

58. Hani, "Şu memlekete girin. Orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin. Kapısından eğilerek tevazu ile girin ve "hıtta!" (Ya Rabbi, bizi affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. iyilik edenlere ise daha da fazlasını vereceğiz" demiştik.

59. Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de haktan ayrılmaları sebebiyle o zalimlere gökten bir azap indirdik.

60. Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, "Asanı kayaya vur" demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. "Allah'ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın" demiştik.

61. Hani, "Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O halde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin" demiştiniz. O da size, "iyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! istedikleriniz orada var" demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah'ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi, onların; Allah'ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı.

62. Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir grubun kendi şeriatında) "Allah'a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükafat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır" (diye hükmedilmiştir).

63. Hani, (Tevrat ile amel edeceğinize dair) sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağını da tepenize dikmiş ve "Sakınasınız diye, size verdiğimiz Kitab'ı sıkı tutun, onun içindekileri düşünün (gafil olmayın)" demiştik.

64. Bundan sonra yine yüz çevirdiniz. Allah'ın bol nimeti ve merhameti olmasaydı herhalde ziyana uğrayanlardan olurdunuz.

65. Şüphesiz siz, içinizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, "Aşağılık maymunlar olun" demiştik.

66. Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara da bir öğüt kıldık.

67. Hani Mûsâ kavmine, "Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. Onlar da, "Sen bizimle eğleniyor musun?" demişlerdi. Mûsâ, "Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" demişti.

68. "Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın." dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi emrolunduğunuz işi yapın."

69. Onlar, "Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın" dediler. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır" dedi.

70. "Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz" dediler.

71. Mûsâ şöyle dedi: "Rabbim diyor ki, o; çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, kusursuz, hiç alacası olmayan bir sığırdır". Onlar, "işte, şimdi tam doğrusunu bildirdin" dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı.

72. Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı.

73. "Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun" dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) işte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir.

74. Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı, taş gibi; hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir.

75. Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden bir takımı, Allah'ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi.