Ben en çok ülkücü mafyadan korkuyordum küçüklüğümde. Garip garip hikayeler anlatırlardı. Ve bu korkuyu yenemiyor insan. Onlar da Amerika denen bir korku nesnesi yaratmislardi.
baskıcı rejimlerin yarattığı, insanları yönetmenin ve en önemlisi kontrol etmenin pek kolay olduğu toplumlardır.

çoğu distopyada karşımıza çıkar, keyifle okuruz.. ya da izleriz, sonra kendi hayatlarımızı düşünmeye başlarız, toplumumuzu, yaşananları. nasıl bizleri korkuttukları aklımıza gelir, elbet bir kez olsun susmuşuzdur ya da bir gün susturulacağımızı içten içe biliyoruzdur. peki ya inandıklarımız? yok olmaya yüz mü tutacaktır derinlerde?

karanlıkta bir mum olmak kolay mıdır? bazen isteriz, bazen o gücü buluruz içimizde ama "korku" ağır basar çoğunlukla. çünkü korku toplumlarında kişi de yalnızdır.

yalnızdır ve hep bir paranoyası vardır, izlendiğine-dinlendiğine dair. bir gün onun için geleceklerini hisseder..

--- paranoya ---

Ayağa kalktı ve kapıyı kilitledi. Evde kimsenin olmadığını biliyordu ama yine de gözü sürekli sol tarafa, koridora bakmasın diye kapıya kilit vurdu. Bilgisayarını açtı. Artık emin gibiydi, artık biliyordu bu gerçeği. Bu onun kafasından uydurmuş olduğu o aptal illüzyonlardan olamazdı, olmamalıydı. Gerçekti, inkar edemeyeceği kadar gerçek. Bunu biliyordu ve hemen şimdi gösterecekti, kanıtlayacaktı kendine ve dünyaya. Bilgisayarın kamerasını düzeltti, kendisine doğru çevirdi ama tamamen değil, yan ve biraz dar bir açıdan kamera onu görebiliyordu. Telefonunu çıkarttı, birkaç numara tuşladıktan sonra, telefonu kulağına götürdü ve beklemeye başladı.

-Alo, bana söylenenleri harfiyen yaptım. Tarikata olan bağımı son sözümle birlikte göstereceğim. Hı? Hıhı, pekala. Emredersiniz. Anlaşıldı.

Telefonu kapattı, birden bir şey unutmuş gibi hemen bilgisayarın mikrofonunu aradı, rahatlamış ifadesi, mikrofonu bulduğunda ve açık olduğunu anladığında ortaya çıktı. Kendi kendine konuşmaya devam ediyordu;

-Hayır, bunu yapmalıyım. Vazgeçemem. Şu an değil. Dün vazgeçebilirdim ama bana bir köpek gibi davrandılar ve şimdi onlara bunu ödetmeliyim. Kinimin önünde can vermeliler. Onlar beni küçük ve hor gördü ama, ama---

Fareyle oynamaya başladı, arama motorunu açtı ve şu başlıkları arattı.

-Ev yapımı bomba nasıl yapılır?
-Cesaret verici haplar.
-istanbul’un en büyük ve kalabalık alışveriş merkezi.

Yazılanları yarım saat, bir saat okuduktan sonra “Tamamdır!” dedi ve kapattı bilgisayarı.

Az önce boncuk boncuk terleyen ve stresli olan adam gitmişti, kahkaha atıyordu şimdi. Kendine bir içki aldı ve beklemeye başladı sokak kapısının önünde. Gülüyordu ve emindi. Kendini tutamıyordu istemsiz kahkasını bastıramıyordu. Gülerken çirkin olduğuna inanmıştı hep ama yine de her şeye rağmen gülüyordu.

Knok, knok.

iki defa çalındı kapı ve ayağa kalktı, artık halüsinasyon görmediğini ve tahmin ettiklerinin gerçek olduğunu biliyordu.

Knok, knok, knok.

Üç defa çalındı bu sefer, bekliyordu, kapının ardındaki adamın “polis” diye seslenmesini duymak istiyordu. Bunu duymalıydı ve öyle açmalıydı kapıyı. Yahut kırmalıydılar. Ama artık emindi, bilgisayarına bile güvenemezdi, çünkü yaptığı her şey izleniyordu. Arattığı yazılar için bile muhtemelen bir süzgeç kullanılıyor ve bu süzgece takılan her yazı inceleniyordu. Özel hayat diye bir şey olmamıştı ve yoktu. Hepimiz izleniyor, dinleniyor ve gözleniyorduk.

Knok, knok, knok, knok!! “Kimse yok mu? Kapıcı geldi.”

Hay aksi!
eğer nefes aldığın her an acaba duyuyorlar mı, ne yapsam gözönünde olmam gibi endişelere kapılıyorsan tam da ortasındasındır bu toplumun.
mevcut gücün, kendisinden korkan insan sayısı ile ilgili olduğu fikrinden ortaya çıkar. psikolojik bir sorundur. her şeye rağmen kısmen doğru kabul edilebilir. patronundan korkmayan işçinin yaptığı iş bir boka benzemez. sıkıntı ise, kişiyi yalan söylemeye teşvik eder. denge kurmanın oldukça zor olduğu, yönetim becerisi ile ilgili bir hadisedir. dengeyi kuramayan kötü yönetici değildir; fakat dengeyi kurabilen iyi yöneticidir. net.
medya kanalları tarafından yaratılır. meyvesi "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" toplumudur.
devletin; egemenlik gücüne güvenerek halk üzerinde oluşturduğu baskı rejimidir. Devletle bitmez aile, okul gibi kolları da bulunur.

Türkiye toplumudur.

Telefonumuz mu dinleniyor diye paranoyak olduk
Evde babamız döver mi yoksa ağaya gelin mi verir diye depresif olduk
Babamızdan kurtulduk hadi, ya ağabeyimiz? diye düşünür olduk
işçimizi işe gönderdiğimizde akşama inşallah ölüsü çıkmaz diye dua eder olduk, malum işçi ölümleri..
Sokakta yürüsem, biri bana dur diye bağırsa, korkup kaçsam, acaba arkamdan ateş eder mi? diye korkar olduk.
Gazetelere dur ihtarına uymayan öğrenci manşeti olmaktan korkar olduk
Hakkımızı aramak için meydana çıkıp ses çıkartmaya korkar olduk
Birileri kuyruğumuzu bacak aramıza kıstırmamızı söyledi diye ağlar olduk..hep korkudan
Ay sonunda vergiler toplandığında boyumuzu aşar mı diye korkar olduk
Devlet bizi de bugün mü z.ker yoksa sabaha mı bırakır diye düşünür olduk
Abarttık, düşünmekten korkar olduk..içeri falan alınırız, balyoz ergenekon derken gençliğimiz çürür dedik
Korkmadığımız bir şey de kalmadı diye korkar olduk.

Söylemezsen, düşünmezsen, düşündüğünü uygulamazsan, tepkisiz kalırsan, kuzu olup güdülürsen, bir kaval sesine tav olursan, yazmazsan, haklılığını savunmayıp haksızlığa göz yumarsan, ezilmeye müsade edersen... şu yoldaki taştan farkın mı kalır? insanlığın mı kalır sanıyorsun? o zaman sen, sen olmaktan çıkmaz mısın?