bugün

böyle komutanlar her zaman gelmediği için, varolan iyi komutanın da kıymetinin bilinmesi, kaybedilmemesi gerekir. bazen sadece dehalık gerekir bir orduya, zeka, fikir gerekir. bu nedenle bu komutanların önde gidip cesaret vermesi değil, yapılması gerekeni düşünüp yaptırması evladır.
üzerinize ingiliz donanması 12 inçlik toplarıyla şarapnel atışı yaparken pek mümkün gözükmez. bu sebepten cepheyi seyredebileceği bir yerde bekler komutan ve direktiflerini verir. gerekirse bataryalardan donanmaya cevap verilir. (bkz: intepe bataryası) fakat bu komutan savaşa en önde koşsa ve ölse bir zenta bozgunu daha olur.
Aptallık denebilecek bir durumdur, arkasında durup strateji belirleyip 500 kişinin ölümüne sebep olunacağına önde gidip kendisiyle birlikte bütün 1000 kişinin ölümüne sebebiyet verecek IQ ve askeri bilgi yoksunu savaşların hala kılıç kalkan oyunu olduğunu sanan bir insanın yapacağı bir durumdur. Zaten böyle bir dönemde(savaşların cereyan ettiği) komutan olabilmişse birçok kez olümden dönmüştür yani orada ölmekten korktuğundan durmuyordur ordu arkasında dedirten omurilikle dahi anlaşılabilecek olgudur.
Leonidas gibi komutanların cesaretidir. Şimdikilerde nerde o cesaret?
(bkz: kenan komutan).
günümüz tabiriyle gaza getirmek deyiminin askeri konuşma tarzıdır.
askerliğin a'sından haberi olmayan, askere gitmemiş ergenlerin koca götlerini yaya yaya oturdukları sandalyede hayalini kurduğu durumdur.

efendim yok öyle bir şey, uyarayım. onbinlerce askeri yöneten komutan tutup da önde saldırmaz. öyle bir gerizekalılık yapıyorsa o onbinlerce kişinin ölümünden de sorumlu olur.

ha, askeri bilgisi 300 spartalıdan ibaret olan liseli aklıevveller için pek fantastik olmaması doğal, o ayrı bir durum.

edit: 1) bu arada hz. muhammed de hiçbir savaşta en önde yürümemiştir.

2) bu başlığı atatürk'ü eleştirmek için açan aklıevvel'e geliyor:

"mustafa kemal alayı doğrudan savaşa sürdü. kendisi atıyla en önde gidiyor ve askerleri sarsılmaz bir enerjiyle sırtın yukarısına gönderiyordu. harekatı kendi güvenliğine hiç önem vermeden, ufuk çizgisinin üstünden yönetiyordu" kinross, 12. basım, s.102.

10 ağustos 1915, mustafa kemal anlatıyor:

"askerler! karşımızdaki düşmanı mağlup edeceğimize hiç şüphe yoktur. fakat siz acele etmeyin. evvelâ ben ileri gideyim. siz, ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birden atılırsınız!"

aynı savaştan başka bir anı:

"bir keresinde yeni kazılmış bir siperin dışında duruyordu. avcılarımızın yoğun ateşi altındaydı. bir ingiliz bataryası da o sipere ateş açtı. toplar menzili ve hedefi buldukça şarapneller gitgide daha yakınlarına düşmeye başladı. vurulması matematiksel olarak kesindi. kurmayları sipere girmesi için yalvarmaya başladılar. dürbünle görüyorduk. fakat o sigara yakıp gayet sakin bir şekilde sigara içmeye başladı. ne yakınında patlayan şarapneller , ne de yoğun avcı ateşi... mustafa kemal'e bir şey olmuyordu. çünkü o'nu vuramıyorduk. o, zaman zaman eline bir tüfek alıp yoğun ateş altında, siperden dışarı çıkıyor, avustralya siperlerine dikkatli, telaşsız ve isabetli atışlar yapıyordu. bu kısa menzilde bile avcılarımız onu vurmayı başaramıyorlardı. vurulmuyordu... onu vuramıyorduk."

h.c armstrong, bozkurt, 5.baskı, s.47.
Rohan kralı Théoden'in yaptığıdır.
atatürkün ömür boyu yapamadığı bir cesaretlik örneğidir tam zıddı olarak ilklerden yaklaşık on beş padişah en önde savaşmıştır. öyle gidin ölün demekle olmaz ölmeyi deneyerek örnek olmakla olur.
cesaret'mi gaza'mı getiriyor takdiri size kalmış.