bugün

etrafinizda ki insanlarin muhabbetinin bos oldugunu anladiginiz zamanda gerceklestirdiginiz olaydir. o anlarda sadece kitap okumak, icine girip yasamak isterseniz. etrafinizda ki seslere duyarsiz kalirsiniz, karin acliginizi soyleyecek kadar enerjisiz hissedersiniz. ta ki kitabin bitip, gozlerin arka kapaga dikilip tatli tatli gulumsemenin sona erdigi ana kadar.
muhteşem bir tespit. kitap okudukça ne tuhaftır ki kitaplardan ve insanlardan uzaklaşılır. zira kitap okudukça çok değerli yazarlarla tanışırsın ondan az değerli yazarı tanıyıca kitaptan uzaklaşırsın. ama insanlardan uzaklaşmak için tek sebep bu değildir. insanları tanıdıkça ve varlığınızın değerini anladıkça insanlardan uzaklaşmak istersizin. onların içinde yerinizin olmadığı anladığınızda içiniz cızlar insanlardan kaçmak istersiniz ama maalesef ki onlarsızda yapılmaz. bakkalda çarşıda heryerde insanlar varlardır. kitap okudukça bilgi sahibi oldukça herşeyin boş olduğunu anlayınca insanlardan uzaklaşmak kaçınılmaz bir esarettir. hür olmak istersiniz ama varlığınız ruhunuzu hapseder.
(bkz: varlığın ruhu haps etmesi)
-/ harun abi hayırdır uğramıyorsun hiç kahveye?
+/ offfff.. yine mi bu kahve.. biraz zenginleştirin hayatlarınızı azizim..
-/ ?
+/ bak ismet.. seni severim.. ama sen bir mahkumsun, anlıyor musun beni? sadece içine tıkıldığın kodesin farkında değilsin.. o kodes ki, zaten doğumumuzdan itibaren değersiz hale gelen hayatlarımızın anlamını çalıyor, insanın ruhunu öldürüyor.. gizliden gizliye.. günlük hayatın gereksiz koşuşturmaları, anlık sevinçler, sahte hüzünler beni çekmiyor artık anlıyor musun? artık hayattan beklentilerim okey atmaktan fazla.. zihnimi zenginleştirmek, yeni yerler görmek, belki evet belki de aşık olmak istiyorum.. kahve diye tabir ettiğin yerde ki o zombileşmiş toplumla beraber seni, evet dostum öyle, seni görmek istemiyorum hayatımda her gün.. sen de yol yakınken kurtar kendini derim evladım..
-/ ne okuyon sen ya ? kaa-maa-suut-raa.. oha o porno kitap değil mi bu?
+/ he ya.. çıplak görmekten aklım çıktı amına koym..
Bilmek hep mutluluk getirmez. insanların derilerinin altını görmek neyi neden yaptığını anlayabilmek en büyük yüktür omuzlarda. Kitaplarda bunu sağlar.
(bkz: kitap okudukça kendine yakınlaşmak)
hangi kitapları okuduğunuza bağlıdır efendim bu husus. kalkıp da 'şu çılgın türkler' ya da 'musa'nın çocukları' gibi ne niyetle yazıldığı belli olan, ve ucuz tribünlere oynayan kitaplar okursanız insanlardan uzaklaşmak bir yana hamasetle tefessüh etmiş bir insanlığın içine batar kalırsınız bizden söylemesi.
(bkz: antisosyal)
kitap okumaktan vakit bulamamak anlamında da olabilir. ama genelde kitabın dostluğunun yerine konacak dost az bulunuyor.
kitap okumak öncelikle çok yönlü düşünebilmeyi sağlar, düşünceyi zenginleştirir. kitap okumayan ise, hep sınırlı kavramlarla düşünen insandır. o yüzden herhangi bir konuda bir sonuca varması bir fikir yürütmesi daha yüzeysel, bu anlamda daha kolaydır. bu sebepten belkide daha sabit fikirlidir. kitap okuyan ise daha çok bilmenin kafa karışıklığı içindedir ve çevresinde bilmeyip de bilir gibi görünen, her konuda yalan yanlış yorumlar getiren, yüzeysel insanlara tahammmül etmesi, iletişime geçmesi giderek zorlaşan insandır. çünkü insanların aslında bilgiyi aramadığını, sınırlı düşünmenin onlara yettiğini, insanların çoğunun bilmediğinin bile farkında olmayan kişilerden oluştuğunu farketmiş insandır.
alamut kitabını okumuş olanlar bilirler; hasan sabbah kendince gerçeği bulduktan sonra büyük bir şevkle insanlara anlatmaya çalışmış, fakat insanların neyin doğru olduğu ile ilgilenmediğini görüp hayalkırıklığına uğramış, daha sonra insanların aptal olduğuna hükmedip onları kullanmaya başlamıştı.
sözün özü, en büyük yalnızlık insanların çevresindekilerden daha çok farkında olmaya başladığı anda başlar. kitap okumak da bunu sağlar.
bir ileri aşaması kitaplardan da uzaklaşmaktır.

şems hazretleri mevlana'nın kitaplarını bahçedeki havuza atar tek tek. hazret "ne yaptın?" diye dertlenecek olur, şems cevabı hemen verir:

"aşk kitaplardan öğrenilmez."

goethe de buna benzer bir şey demişti:
"hayata güven, o kitaptan da hatipten de iyi öğretir."

sokaklardan kütüphaneye, kütüphaneden gönül sokaklarına giden bir yolculuk...

hep tek başına olur.
sosyalleşmenin önündeki en büyük engel farkındalıktır.
(bkz: alternatif kitap okumama bahaneleri)
(bkz: kendini bir bok sanmak)
köylüyü, halkı, i$çiyi kurtarmak için okuduğun kitaplar sonrasında dağa çıkıp, uğruna dağa çıktığın köylü tarafından ihbar edilmektir. uğruna hayatını toprağa gömdüğün insanlardan kur$un yemektir ağaçların arasından. uğruna aileni, arkada$larını, sevgilini bırakmak ve aç kalıp, it gibi titremektir devrim ate$inin içinde. özetle, halkı anlamaktır okumak, halkın cehaletini görmektir.
sana gul bahcesi vadetmedim tarzı deliliğe övgü sunan ve deliliği iyi betimlemiş türden, okuyanı kendi içine çeken kitapları okurken yaşayabileceğimiz durumdur. hatta kitap bittikten sonra 2-3 hafta gelemez insan kendine. sorgular durur.
çünkü,

(bkz: ignorance is bliss)
gerçeklerin acımasızlığından kaçıştır.
(bkz: tıp bilgisi edindikçe hastalanmak)
kitap okumanın insanlardan uzaklaştırdığı doğru olabilir bir gerçektir fakat bilmek gerekir ki kitaplarla yalnızlığını kapatmak, bir nevi yalnızlığını kitaplarla gideriyor olmak da söz konusu olabilir durumdur.
cümleleri değil satır aralarını okumaya başlayınca; insanların söyledikleri değil, isteklerini anlamaktır.
sadece fiziki anlamda uzaklastirir -malum kitap okumak genellikle tek basina yapilan bir eylemdir- ruhi anlamda insanlara kesinlikle yaklastirir. kitap okudukca kendiniz de dahil olmak üzere, insanlari daha iyi tanir, anlamaya calisirsiniz ve kendinizi diger insanlardan ayri tutmamaya baslarsiniz.

demem o ki; kitap okuyarak insanlardan uzaklasmak gibi bir tehlikeyle karsilasmazsiniz, insanlardan uzaklastikca aslinda "onlara" yakinlasirsiniz.
(bkz: insana dair hicbir sey bize yabanci degildir)
yükselmek, yükselmek ve kaabinde zirveden asağiya bakip asagidaki insanlarin karinca gibi gözüktüğünü farketmektir. güliverin cücüler ülkesindeki hali gibi karamizah tarzi bir alaycilikla olanlara bitenlere kayitsiz kalmaktir.

ota boka birbirine giren cücelerin saklabanliğini görüp onlarla dalga gecmektir. insanliğa karsi derin bir nefret hissiyati duyup mutluluk denilen dravdan mahi hülyanin olmadiğini ve bu ugurda helva olanlarla içten içe dalga geçmektir.

armutun sapi, üzümün çöpü diyenleri yürü ense trasini görelim diyip unutmaktir.

elbette lanetlenmektir, cünkü bilmek ve ögrenmek ucu bucaği olmayan koskocaman lanetlenme deryasidir.

bu deryayi içtikce kanamazsin, içtikce icesin gelir. gün gelir beynin bu yuku kaldiramaz. ya kalp sektesinden ya beyin kanamasindan güm diye ansizin ölüm denilen dönülmez diyarlara hicret edersin.

gelgelim ki mutlu bir siğir olmaktansa böylesi evladir elbette.
kitabın bize sunduğu apayrı bir dünyaya kendini kaptırma halidir.
kitap okurken bazen kendinizden bile uzaklaşırsınız, değil insanlardan kendinizden bile! bunun nedeni ise; kendinizi roman kahramanının yerine koymanızdır şüphesiz...
kitabı kıçıyla okuma durumudur. uzun süre kitap okumayan biri kitap okuduğunda böyle çarpıyor, şahit oluyoruz. hemen insanlar maske takıyor dan giriyor, pragmatizmden çıkıyor.
yapmayın, etmeyin.