bugün

kimlik bir kimseyi başka bir kimseye benzemez yapan şeydir. aidiyet ise kişinin sahip olduklarıdır. maneviyat da o kişinin sahip olduğu kimliğe olan hisleridir.

nedenini bir türlü anlamadığım bir çok iç ve dış çekişmenin temelinde aidiyetlerin ve maneviyatların karıştırılması olduğuna inanırım.

bir arap'a ya da bir türk'e aidiyetleri sorulduğunda müslümanım demesi aslında bunu temellendirir. dahası inançlarının tehlike altında olduğunu hissedenlerce aidiyetler giderek dinsel bir kimlik taşır burada olduğu gibi.

giderek kimliği tek bir aidiyete dönüştürme uğraşı başlar. bu da toplumları hoşgörüsüz ve taraf tutucu yapar. daha kötüsü toplumları katil yapmaya başlar. şayet geçmişten günümüze dünyadaki katliamlara bir göz atarsak sebep çoğu zaman aşılamamış aidiyetler yüzündendir.
Türkiye katı kimlik siyâsetlerinden bir şey elde edemedi. Tam tersine çözülme risklerine savruldu. Gâliba çıkış, kimlikleri ustura kıvamına getiren târihsel-siyâsal teolojileri zorlamak değil. Buradan çıkıp, biraz da mukadderat birliği temelindeki hikâyelere bizi ısındıracak âidiyet bağlarını merkeze koymakta.