bugün

" farklı düşünenler daima yalnızdırlar. " bu yolda yalnızlık bir kaderse eğer; farklılığımızdan faydalanan insanları etkilediğimizi düşündükçe, böyle yalnızlığa şapka çıkartmak gerek; üzülmek değil.
(bkz: howard roark)
taviz vermek ile yalnız kalmak bir terazinin iki kefesine otursa elbette ilkeli insan her ne olursa olsun yalnızlığın ağırlığını tercih ederek meseleye bir şarkı sözü tadında yaklaşır.
yalnızlık benim en vefalı yarim,
ben onu kimler için terkettim?
o beni bırakmıyor.
diğerlerinin. onların, senin dışındakilerin seninle olmak, yanında olmak için istedikleri sevgi rüşvetine kayıtsız kalmaktır. seni tamamladıklarını söyleyip her daim bir parça koparırlar senden. her gelen bir parçanı alır. eksilirsin. birlikteyken yalnız olursun.
yıllarca her tanıdığı insanın yükünü kendi küfelerine yükledikten sonra, nefes almak için bu küfeleri yere bırakan insanların artık kabul etmek zorunda kalacağı durumdur. şimdi sıra kendi küfesinde kendi çöplüğünü taşıyan diğer insanlara gelecek. onlar da durumlarının farkına varıp kendi taviz duvarlarını örecektirler. ve hiç bir zaman, hiç kimse yanlızlığı tatmamış olmayacak. umalım ki yükü taşımayı bilenler kadar şanslı olsunlar.
hayatındaki her şeyi sadece "mantık" ile yapmmış insanın sonu. belki doğrudur, başı da diktir; ama ilerde birgün gerçek seveni olmadığında "niye kimse beni sevmiyor" diye ortalarda yakınmayacaksa... gayet iyi. ya peki ilerde kişi yaşlandığında mesela mantık olarak yaşlı ve kırışık birini sevmek genç torunu için *"taviz vermek" olabilirse...

o zaman iki şartname var;

1)
taviz vermeden dik kaldığında kendinin hakkından gelmek.
kimseden medet gelmeyince yakınmamak.
mantığı etkilenmesin diye duygular da nedir bilmemek...

2)
taviz vererek alttan almak.
yeri geldiğinde dostları için ezilip büzülebilen.
herkes birbirini sevsin de dünya işleri öyle idare edilir bir şekilde demek.
belki çok üzülen...
ama sevdiği için ilerde sevilebilme ihtimali olan... *
hayatta yapayanlız kalmamak için, biraz hoşgörülü ve yapıcı olmakla kimsenin incileri dökülmez. aksi halde her insan birgün yanlız kalmaya mahkumdur. ama bunun adı kendinden taviz vermek değildir, uyumlu ve yapıcı olmaktır. insan, iç dünyası ve dış dünyası arasındaki dengeyi kurabiliyorsa zaten sorun yok demektir ama bu da zamanla ve deneyimlerle olgunlaşarak kazanılır.
kendinden taviz vermeyen insan yalnız kalır; çünkü insanlar kendisi gibi düşünen, kendisi gibi davranan, kendisini asla eleştirmeyen insanları çevrelerinde görmek isterler. kendinden taviz vermeyen yani ona buna dalkavukluk yapmayan, kendi düşüncelerini sonuna kadar savunan ve yapmacık sevgilerden kaçınanlar yalnızlığı tercih ederler. kendinden taviz vermeyen insan yalnızdır belki ama en azından kendisine olan saygısını kaybetmemiştir.
hayatı paylaşmak, kendinden taviz vermeyi değil de uzlaşmayı gerektirir.
etrafında dürüstlüğü ve sağlam bir karakteri kaldıramayacak, yalancı ikiyüzlü ve kaypak insanların olmayacağı anlamına gelir. acı da olsa böyle kişilerin çok çok fazla olmasından dolayı yalnız kalması değil ama ortamların aranılan insanı olmaması muhtemeldir. zaten arayıp sormasın ikinci bir emirde arkasına bakmadan seni satacak adamlar. *
sadece olaydan özet...
kahramanlar: iamblue, x iamblue'nun arkadaşı, y iamblue'nun diğer arkadaşı.
günlerden bir varmış bir yokmuş günü ve y yoktur. konu y'den açılır.
iamblue: y iyi zayıfladı takdir ediyorum.
x: aman onun yanında zayıflık kavramını anma sakın, o böyle mutlu. önceden dikkat et sağlığın gidecek derdim baktım olmuyor, anlamıyor. y zayıflamam gerek dediğinde evet zayıflamasın beş kilo ver yapıyorum. zayıflığa takmuş o. ben öyle değilim, sağlık önemlidir bık bık bık. ayrıca zayıflama konuşmalarından diyet konuşmalarından bıkkınlık geldi bana yaaa ufff..
günlerden diğer gün, aradan bir kaç gün geçmiş gün.
iamblue x ve y birlikte.
x ve y'nin konuşması.
y: zayıflamalıyım.
x: evet evet zayıflamalıyız, bak şu halime kesin pazartesi diyete başlıyoruz.
iamblue:(x'ın dönekliği ve birkaç gün önceki sözlerinin tutarsızlığı yüzünden.) ama ama mavi ekran,??.
eninde sonunda insanların bir kısmı toplumun içinde kalabilmek için veya arkadaşının yanında kalabilmek için kendini törpülüyor. insanların bir dakika önceki sözleriyle, şu anki sözleri birbirini tutmuyor.
susmak ve etrafı dinlemek en iyisi. o zaman anlıyorsunuz ne iki yüzlüler var, kendi dediklerini yutanlar var.
yanlış olma ihtimali yüksek olan önermedir . taviz vermeyi değil fedakarlık yapmayı bilmeyen , sevmeyen insan yalnız kalır ancak . taviz ve fedakarlık ise ince bir çizgiyle ayrılan topraklar gibidir.
"çünkü kimse kimseyi çıkarı olmadan sevmez, insan anne babasını, kardeşini, sevgilisini falan da kendisi için sever zaten." diye düşündüren genellemenin ta kendisi.

Gerçekten öyle mi ki?
ya da terk edilir. insan sosyal bir canlıdır. yalnız kalmamalıdır. en azından yalnız olduğunu belli etmemek için rol yapmalıdır.
Bu sebeple yalnız kalacaksam bundan onur duyarım.
Yalnız kalmak güzel bir şey diyenlerle yaşlandıklarında bir sohbet etmek isterim.
Uzun ilşkinin sırrıdır taviz vermek. Ben taviz vermem, çizgim nettir, dersen ya sap gibi kalırsın ya da attığın büyük tükürüğü şerbet tadıyla yalarsın.
Doğru önerme. o yüzden yalnızım ve yalnız kaldım hep arkadaşım falan hiç olmadı.
Tam aksine. Sınırları ve çizgileri olmalı insanın. Kendinden taviz ve ödün verdikçe daha fazlasını verir, tüm iyi niyeti sömürülür, kandırılır.
Her halükarda yalnız kalacaksak, onurlu bir yalnızlığı tercih ederim.
Etrafım kalabalık gözükürken içeride yalnız kalmaktan iyidir. Her kim olursa olsun yanımda olacak kişi beni olduğum gibi kabul etmeli.