bugün

NBA takımlarından Toronto Raptors'un koçu. NBA'deki ilk Kanadalı koç olan Triano 80'li yıllarda oyuncu olarak Fenerbahçe forması da giymiştir.
toronto raptors'un 1958 doğumlu koçu. ligin en kötü koçlarından birisi olduğu aşikar. belki toronto'nun kadrosu çok kaliteli değil ama ligin dibinde olacak kadar da kötü değil. açık ara ligdeki en kötü koçlardan. 2010-2011 sezonunu toronto'nun koçu olarak bitirmesi sürpriz olur.
toronto raptors'tan ayrılmıştır. raptors'ta koçluk yaptığı süre içinde takıma herhangi bir katkı yaptığını görmedim şahsen. iyi bir koç seçimiyle raptors yeniden play-off yarışına dahil olabilir. tabii ki kadronun da büyük kısmının değişmesi şart.
“(…) iyi oynadığım bir maçın sonuna doğru serbest atış çizgisinde seyircilerin arasında bağıran birini duydum: “Jay Triano, Türkiye’de oynamak ister misin?” Teklifi reddedip şutumu soktum. Sesin geldiği tarafa bakınca koltuğundan kalkmış Türk yöneticiyi gördüm. ikinci atışı soktuktan sonra onu tekrar duydum: “Sana 40 bin dolar öderim!”

Savunmaya dönüyordum ama daha orta alana gelmeden kararımı vermiştim. “Varım” diye bağırdım.

Sonraki hafta sonu istanbul’a uçtum, bana şehri ve tesisleri gezdirdiler. Başta şüpheciydim, Türkiye’de yaşamak büyük bir değişim olacaktı. Ama koç bana organizasyonun ne kadar iyi olduğunu gösterdi. Kontratı önüme koyduklarında bu maceraya hazırdım. Aynı Eylül ayında Fenerbahçe forması giymeye başladım, dünyanın en ünlü spor kulüplerinden biriydi.

istanbul’a kısa sürede aşık oldum. Boğaz şehri ikiye bölüyor, tarihsel açıdan burası Asya’yla Avrupa’yı ayıran su yoluydu. Doğu tarafında, Asya yakasında yaşıyordum. Ama Avrupa tarafında maçlarımızı oynuyor ve antrenman yapıyorduk. Her gün beni karşı tarafa götüren vapura binip kalabalığa karışıyordum.

Şehir ve içindeki insanlar gördüğüm en dost canlısı, sıcak ortamı sunuyordu. istanbul coğrafyası ve tarihiyle dünyanın merkezi gibiydi. Yiyemeyeceğiniz yemek yoktu. Hem geleneksel kıyafetleri hem de güncel Avrupa modasını giyinen insanlar vardı. Bana heyecan veren bir yaşantım vardı.

Türk basketbolu o dönem daha yeni büyümeye başlıyordu, yabancı oyuncular asilzadeler gibi karşılanıyordu. Evin yanı sıra kulüp bana bir de araba verdi. Daha fazla bir şey istemem imkansızdı.

Tabii ki bu cömertliğin yanında başarı için baskı da geldi. Evden çok uzaktaydım, aynaya her baktığımda orada ne yaptığımı kendime soruyordum.”

görsel

https://www.eurohoops.net...tasinda-transfer-etmis/?u