bugün

deniz ticaret odası başkanı metin kalkavan`ın açıklaması. tuzla tersanelerinde yaşanan işçi ölümlerine gösterdiği hassasiyet takdire şayan doğrusu. zaten işçiler kefen paralarını ve içine girecekleri tabutu önceden ayarlamıştı sayın başkan.

http://www.sabah.com.tr/h...43D4AE5E79D583C7BA20.html
Hepimiz faniyiz düşüncesinin kar elde etmek amacıyla işçilere kendi paralarıyla baret aldırılmasına kadar gidebilecek açıklama. *
Daha önce de işçilerin ölümlerini kürt işçilerin siyasi bir propagandası olarak gören yine bu faşist zihniyetti. Birileri de çıkıp yılda 5 işçinin ölmesi normaldir açıklaması yaparak işçi ölümlerini insanlara kanıksatmaya çalışmıştı. Kaç beş işçi lan şerefsiz! *
Aldıkları kanın, aidsli olduğunu farkında olmayanlar da biliyor ölebileceğini, kanser olanlar da, tıpkı benim de ölebileceğimi bildiğim gibi, şu dünya üzerinde yaşayan her zeka sahibi yaratık bilir ölebileceğini, doğarken ondan ağladık belki de kimbilir. Kimsenin sonsuza dek yaşama umudu yok zaten, kimsenin kazık çakmaya da niyeti yok içine ettiğiniz dünyaya. ölümsüzlük iksirinin ancak masallarda, fantastik romanlarda olduğunu öğrendi bizim nesil.
Yaşamak için, karnını doyurabilmek için, birileri daha fazla viski içsin, daha çok ülke gezsin, kasaları dolsun taşsın diye en basit eğitimden kaçınıldığı, en ufak güvenlik önlemlerinin hiçe sayıldığı bir işe girdi diye üstüne bir de öldü diye, en büyük nezaketsizliği yaptı bu işçiler. Koltuklarında kıpırdadı, birilerinin rahatı kaçtı, olan yine biizm işçiye oldu. Öleceğini bilmeliydi, bu düzenin bu çarkın herkesi ölüme mahkum edeceğini bilmeliydi. Çaresi yok ya açlıktan ölecek ya da düzen öldürecek.
Edit: tanım yapalım. tanım yapılamayacak kadar aymazca açıklama.
o kadar çok büyüyorlarmış ve kazandırıyorlarmış ki o yüzden bu kadar işçi varmış tersanelerde. ondan bu kadar ölüm varmış. be kifayetsiz muhteris bir bak tuzlada çalışan işçinin profiline, bir bak açlığın ne boyutlara ulaştığına ve sonra bak işçi öldüren iş kollarına. kimse memleketinden tuzlada 3 kuruş fazla kazanayım diye gelmiyor. memleketinde aç kaldığı için geliyor. tuzla bir cehennem, bunu bilerek geliyor.

bunun yanı sıra işledikleri pamuk değil,çelik olanlar ölebilir. diyen bir zihniyetin elbetteki tekstil sektöründeki ölümlerden bihaber olması normaldir.
(bkz: öldüren işkolu kot taşlama)

işçinin kanıyla umulmadık gelişme gösteren sömürü düzeninin tersaneleri, oğluna beachler alan patronları yine aynı kanın içinde boğulacaklardır birgün.

(bkz: 16 haziran 2008 tuzla tersaneler bölgesi grevi)
tek bildikleri boğaza nazır sırça köşklerde barbekü partileri verip viskilerini yudumlamak olan bazı muhterem insanlar sonunda işçileri ölüme de layık gördü sayın seyirciler..

işçiysen ölürsün, fakirsen zaati ölürsün, gariban fukara adamın zaaten ne işi var ki hayatla? onlar ancak seçim dönemlerinde gerekli bizlere..

dağların başından bir tanım; olmadı başkan olmadııı.

istanbul dolmuş seferleriyle ilgili önemli bir hatırlatma; saray değil başkanıım aksaray aksaraay aksaraaaay..

(bkz: yaşasın işçiler)
Gün gelir, devran döner.
işçilerin bildikleri de değişir.

Gün gelir, ölmek için değil; bu barbarlık düzenini yıkmak için çıkarlar evlerinden.

(bkz: ya sosyalizm ya barbarlık)
deniz ticaret odası'nın haziran ayı 'olağan' meclis toplantısında sarfedilmiş efendim bu özlü söz; olanca olağanlığıyla. toplantı esnasında duygusal (timsah mimsah, olacak o kadar!) anlar da yaşanmış. mesela toplantıya katılan sayın bakan zafer çağlayan, tersanelerde hayatını kaybedenlere allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı diledikten sonra (muhtemelen gözleri dolu dolu) "tersanelerde hayatını kaybeden her insan benim canımdan kopan bir candır," demiş. sayın kalkavan'sa serzenişini, "siz bir işverenin bilerek ve isteyerek birisini öldürebileceğini düşünüyor musunuz? biz ölüm taciri olduk! benim 58 yaşında ağabeyim var, gece uykusu kaçtı!" şeklinde ifade etmiş.

günün (ve dahi her günün) sözü: "bu memlekette her şey olunur, rezil olunmaz."
sorumsuzca bir açıklamadır. işçiler alnının teriyle en zor şartlarda çalışırken, üzücü kazalar başlarına gelirken yapılması çok yanlış ve üzücüdür.
(bkz: işveren dayak yiyebileceğini bilmeli)
yıllar sonra, şöyle bir test sorusu gelse...

"işçi öleceğini bilmeli" size neyi hatırlatıyor?

a. azılı bir seri katili.
b. mezarlık kapısı yazısını.
c. adolf hitler'i.
d. deniz ticaret odası başkanını.

a'lar çoğunluktaysa, abd'de polisiye roman okuyan birisiniz,
b'ler çoğunluktaysa, zincirlikuyu'da oturuyorsunuz,
c'ler çoğunluktaysa, almanya'da yaşıyorsunuz.
velev ki d'ler çoğunlukta diyelim, bu bir problem midir?

bıktım artık lan.
kapitalist ve burjuva insanına bile illallah dedirtecek kadar çirkin bir cümle.
bir insanın bunu söyleyebilmesi için vicdanı olmaması gerekir. adam demek istiyor ki tershanelerdeki çalışma ortamları harika ama işçiler mal durup dururken heyecen arayıp ölüyorlar. allah allah orada insanları köle gibi açlıştırıp aldıkları değer hizmetlerinin yarısı kadar bile değilirken şimdi ölürken de insanları suçlayabilmek nasıl bir anlatışla söylenebilmiştir.
hey adamım orda çalışan insanlar olmasa o g.tünüze giresi paranız da olmasa senin görevin o insanların çalışması için en iyi ortamı sağlamak. işçilerin suçlamak değil.