bugün
- risale i nur12
- mühendis erkeklerin genel özellikleri8
- beni özlediniz mi9
- tc'yi atatürk değil ingiliz ve yahudiler kurmuştur18
- selahattin demirtaş14
- avrupanın zenginliğini hırsızlığa borçlu olması14
- temiz oje sürmek8
- icardi190518
- arda güler13
- her türk vatandaşına türkiye gezisi9
- sizi cuma saflarında göremedim sözlük9
- iki adım atınca kan ter içinde kalmak10
- türklerin ingilizce konuşamama nedenleri28
- allaha küfür etmek10
- türklerden adam çıkmaması17
- bir müslüman olarak filistin benim meselem değil36
- bir gün önce tanışılan kızın yazlığa davet etmesi14
- ruh varsa neden görünmüyor13
- anın görüntüsü16
- sevdiğiniz sözlük yazarları17
- çocuğunuzu özel okulda okutur musunuz14
- uludağsözlük'ün ölmesi ve gömmeyi unutmaları10
- selahattin demirtaş'ın 42 yıl hapis cezası alması12
- okula bikiniyle gelen kız9
- sözlükteki erkek nüfusu9
- türklerin çok kolay devlet kurması12
- filistin'in türklere ihanetleri sıralı tam liste24
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı10
- üstteki yazarla nereye gitmek isterdin8
- mesajın altlarda kalmış kusura bakma diyen kadın10
- karadeniz bölgesinde yaşamak13
- arkadaşlar bu alınır mı8
- buluşunca sürekli derslerden konuşan erkek8
- bu başlıkta konya'yı övüyoruz16
- yemek yemeyi sevmeyen insan8
- ileride evleneceğiniz kişi şuan ne yapıyor9
- nişanlı kalmanın saçma olması12
- akp chp yakınlaşması12
- tayyip erdoğan'ın israil anadolu'ya girecek demesi21
- 15 mayıs 2024 türkiye japonya voleybol maçı13
- karşı cinse giyim önerileri16
- iyi bir insan olmak için ne yapmam lazım20
- maca sekiz10
- en obez özelliğiniz17
- mauro icardi'nin karısı8
- larisalisa'nın parayla şukulatması8
- namuslu erkek bulmanın çok zor olması16
- herkesin merak ettiği o piç erkeğim soru alayım18
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi8
- sütyen takmaktaki inanılmaz mantık hatası19
anne sevgisine hasret bir çocuğun isyanıdır...
Kapıdan içeri girer girmez neşeyle bağırdı:
"Anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu?"
"Görmüyor musun? Telefonla konuşuyorum."
Hiç kimsenin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu. Herşey erteleniyordu telefon ve araba söz konusu olduğunda.
Bir de eve misafir gelecek oldu mu kendisine hiç yer kalmıyordu. Nerelere gitsindi?
Annesi kapattı telefonu. Mutfaktan tencere kaşık sesleri geliyordu. Koşarak yanına gitti.
"Sana yardım edeyim mi?" dedi en sevimli halini takınarak.
Annesi manalı manalı baktı.
"Hayırdır. Bir yaramazlık filan. Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum zaten."
Yorgunluk nasıl bir şeydi. Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır
"Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni" diyerek alnına bir öpücük konduruverirdi.
Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, ne diye annesi kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu.
"Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor."
"Uykuya dalayım da gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum."
Bu kelimeden nefret ediyordu. Yorgunum. Yorgun olduğumdan. Böyle yorgun yorgunken...
"Anneciğim sen yorulma diye..."
"Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz."
"Hani siz yoruluyorsunuz ya..."
"Eeee...."
"Ben de oynamaktan yoruluyorum."
"Ne yapayım?"
"Bilmem..."
Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç bilmiyorlardı.
Işıklar söndü birden.
Annesi öfkeyle söylenmeye başladı.
"Mum da yok" diye diye karıştırdı dolapları el yordamı.
Çocuk sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli tavşan masalını anlatışını. Deli tavşanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki elini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak tavşan kafası yaptı.
"bak deli tavşan" diyerek parmaklarını oynattı.
Yoldan geçen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine hür dolaştı sağda solda. Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki görüntü o minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça kanepeden aşağı sarktı.
Neden sonra ışıklar geldi. Kadın çocuğun hiç konuşmadığını akıl etti birden.
Kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı.
Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini.
Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu.
Çocuk sanki bu öpücüğü bekliyormuşçasına
"Işin bitince beni sever misin anne?" dedi.
Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı.
alıntıdır.
Kapıdan içeri girer girmez neşeyle bağırdı:
"Anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu?"
"Görmüyor musun? Telefonla konuşuyorum."
Hiç kimsenin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu. Herşey erteleniyordu telefon ve araba söz konusu olduğunda.
Bir de eve misafir gelecek oldu mu kendisine hiç yer kalmıyordu. Nerelere gitsindi?
Annesi kapattı telefonu. Mutfaktan tencere kaşık sesleri geliyordu. Koşarak yanına gitti.
"Sana yardım edeyim mi?" dedi en sevimli halini takınarak.
Annesi manalı manalı baktı.
"Hayırdır. Bir yaramazlık filan. Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum zaten."
Yorgunluk nasıl bir şeydi. Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır
"Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni" diyerek alnına bir öpücük konduruverirdi.
Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, ne diye annesi kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu.
"Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor."
"Uykuya dalayım da gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum."
Bu kelimeden nefret ediyordu. Yorgunum. Yorgun olduğumdan. Böyle yorgun yorgunken...
"Anneciğim sen yorulma diye..."
"Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz."
"Hani siz yoruluyorsunuz ya..."
"Eeee...."
"Ben de oynamaktan yoruluyorum."
"Ne yapayım?"
"Bilmem..."
Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç bilmiyorlardı.
Işıklar söndü birden.
Annesi öfkeyle söylenmeye başladı.
"Mum da yok" diye diye karıştırdı dolapları el yordamı.
Çocuk sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli tavşan masalını anlatışını. Deli tavşanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki elini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak tavşan kafası yaptı.
"bak deli tavşan" diyerek parmaklarını oynattı.
Yoldan geçen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine hür dolaştı sağda solda. Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki görüntü o minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça kanepeden aşağı sarktı.
Neden sonra ışıklar geldi. Kadın çocuğun hiç konuşmadığını akıl etti birden.
Kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı.
Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini.
Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu.
Çocuk sanki bu öpücüğü bekliyormuşçasına
"Işin bitince beni sever misin anne?" dedi.
Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı.
alıntıdır.
sevdiklerinden çok işlerine vakit ayıran birine söylenebilecek ender sözlerdendir. yanlız bunu söylemeden önce iki kere düşünmek gerekir kanaatindeyim zira söylendiği kişide kalıcı hasarlar bırakabilir...
- baba
+ ne var?
- baba ne yapıyorsun?
+ sana ne lan, işim var şimdi, git odana yat.
- baba işin bitince beni sever misin?
işi hiç bitmedi...
+ ne var?
- baba ne yapıyorsun?
+ sana ne lan, işim var şimdi, git odana yat.
- baba işin bitince beni sever misin?
işi hiç bitmedi...
insanın içini dilim dilim eden sözdür. belli ki sevgiye ilgiye ihtiyacı vardır ki bunu söyleyecek hale gelmiştir. boş zamanlarda sevilen çocuklar büyüyor şu zamanlarda. *
ikimiz için, geleceğimiz için çalışıyorum bahanesiyle, geceleri mesaiye kalan, eve gelir gelmez yolda geçirdiği zaman zarfında gelen maillere bakmak için bilgisayarın düğmesine basan, bilgisayarın açılış süresi içinde hal hatır soran, ve bunu yeterli gören temel insani ihtiyaçlarını gördükten sonra gözlerinize bile bakmadan, size ayıracak enerjisi kalmadığı için uyuyakalan, hasta olduğunuzu, ilgiye şevkate ihtiyaç duyduğunuzu anlayabilecek kadar bile size odaklanmamış, her şeye rağmen, hiç birşey söylemeksizin terketmeye kıyamadığınız sevgiliye yollanan kalbi kırık kadın cümlesidir. * *
işimiz bittiğinde sevdiklerimiz, vakit ayıramadıklarımızın isyanıdır.
sevgi insanidir. genelde anneme kurdugum annemin duymaktan bikmadigi ve her duyusunda tebessum ettigi cumle.
insanı öldürebilecek bir söz..ilerde bunu çocuğumdan duyarsam intihar edebilirim.
Kariyer mi,çocuk mu diyenlere mükemmel bir cevap.
Hiç öyle bakmayın,'ama kadın da iş güç sahibi olacak,ama hayat şartları,bilmem ne' diye..
Evet kadın da üretime katılacak,çalışacak,ama çocuğu olunca biraz durup düşünecek ve herşeyi ama herşeyi bir kenara bırakıp onu mutlu etmeye çalışacak.Hayat çok zorsa kendi masraflarını azaltacak,mağazadan değil pazardan giyinecek ama o çocukla dolu dolu yaşayacak.insan ömrü en fazla kaç yıldır?80-90?
Bu kadar sene içinde bir çocuğun anneye muhtaciyeti ne kadardır.6 yıl.
Anasınıfına başlayıp da kendi sosyal ortamını kurduğu andan itibaren bu 'ana kuzuluğu' da biter.
Peki çok mu bu koca ömürde 6 yılı ona ayırmak.
Bakıcı,anneanne,babaanne anne yerini tutar mı?
Oynamadan çocuk büyür mü ve çocukluğunun en büyük oyun arkadaşı annedi gecenin köründe eve geldiğinde o çocuğun ruhsal gelişimine nasıl bir katkıda bulunabilir.
Evet,bunun için hükümetlerin de sosyal ve ekonomik politikalar üretmesi gerek.Kadının 5 yıl sonunda yeniden iş hayatına katılabilmesi gerek.
Ama bir durup düşünelim..
Hırs,kariyer..vs derken doğuruğ bakıcı kucağına attığımız ya da artık senelern yorgunluğu ile başbaşa kalmış ve çocuk peşinden koşacak enerjisi tükenmiş anneanne ve babaannelere emanet ettiğimiz çocuklarımız çok mu özgüven sahibi...
Hiç öyle bakmayın,'ama kadın da iş güç sahibi olacak,ama hayat şartları,bilmem ne' diye..
Evet kadın da üretime katılacak,çalışacak,ama çocuğu olunca biraz durup düşünecek ve herşeyi ama herşeyi bir kenara bırakıp onu mutlu etmeye çalışacak.Hayat çok zorsa kendi masraflarını azaltacak,mağazadan değil pazardan giyinecek ama o çocukla dolu dolu yaşayacak.insan ömrü en fazla kaç yıldır?80-90?
Bu kadar sene içinde bir çocuğun anneye muhtaciyeti ne kadardır.6 yıl.
Anasınıfına başlayıp da kendi sosyal ortamını kurduğu andan itibaren bu 'ana kuzuluğu' da biter.
Peki çok mu bu koca ömürde 6 yılı ona ayırmak.
Bakıcı,anneanne,babaanne anne yerini tutar mı?
Oynamadan çocuk büyür mü ve çocukluğunun en büyük oyun arkadaşı annedi gecenin köründe eve geldiğinde o çocuğun ruhsal gelişimine nasıl bir katkıda bulunabilir.
Evet,bunun için hükümetlerin de sosyal ve ekonomik politikalar üretmesi gerek.Kadının 5 yıl sonunda yeniden iş hayatına katılabilmesi gerek.
Ama bir durup düşünelim..
Hırs,kariyer..vs derken doğuruğ bakıcı kucağına attığımız ya da artık senelern yorgunluğu ile başbaşa kalmış ve çocuk peşinden koşacak enerjisi tükenmiş anneanne ve babaannelere emanet ettiğimiz çocuklarımız çok mu özgüven sahibi...
biten işler sevilir çünkü hepsi güzel bir anı oluyor.
sevişme öncesinde sorulur. verilen cevap genellikle teminat niteliğindedir. bayanlarca kullanılır:
- aşkım işin bitince de beni sever misin?
+ severim aşkım... sabahlara kadar severim...
- aşkım işin bitince de beni sever misin?
+ severim aşkım... sabahlara kadar severim...
(bkz: müsaitsen sevişelim mi)
bir kedi tarafından söylenebilecek bir cümle.
(bkz: bugün seni sevecek gücüm yok)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar