bugün

düşündüm düşündüm bulamadım. hiçbir kitabın hiçbir sözü bende iz bırakmamış onun farkına vardım.

o zaman bir kitap açtım.

altını çizdiğim yere baktım:

Yara aldığımızda ya da bir kayıp yaşadığımızda yaşadığımız duygunun amacı kişiyi geçmişin anılarından özgürleştirmek ve yenilemektir. Nası ya?!

Devam edelim:

Haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüz zamanda da kızgınlık destekli üzüntü yaşarız. Üzüntümüzü dile getirecek ortam ve kulak bulmak iyileştiricidir. Tabii bu dile getiriş kendini sürekli tekrar eden bir şikayet ve kendine acımaya dönüşmezse.

iyimiş.

Tıkanmış su borusu gibi, üzerine diğer olumsuz düşünceler yığılmaya başlar. Kimseyle paylaşılmayan üzüntü bastırıldığında umutsuzluğa dönüşür.

:)
Peki.
Hiçbir şey hissetmemek.
Bazen huzur verir.
görsel
babalar ve ogullar-turganyev

"....bir kadın hoşuna gitti mi; Muradına ermeye bak. Başaramazsan hiç üzülme, vazgeç ondan. Denizde balığın âlâsı kaynıyor..." **~

bu sözü hayat felsefesi edindim lan.
(img:#1)
iz bırakan kitap cümlesi denilince bu aklıma geliyor. Baba sevmemezliğin sebebi biraz Dostoyevski biraz da Kafka'dandır.
"aylak olmak, dünyanın en güç işiydi."
aylak adam/yusuf atılgan
Daha çok anlat, dedim.
Hoşuna gidiyor mu?
Çok.Elimden gelse,seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.
Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?
"Gider gibi yaparız."
insan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.
-Ben çocuk büyüttüm, bilirim nedir tadı
Sütümü emen bir yavrunun. Öyleyken,
Mememi çeker alırdım dişsiz damaklarından,
Beynini ezerdim kendi yavrumun,
Senin ettiğin yemini etmiş olsaydım.

W. Shakespeare- Macbeth
görsel
' Din, doğa hakkında nerede bilim ile çatışmışsa, Kopernik teorisinin, Galile'nin fikirlerinin ve Darwin'in görüşlerinin tarihinden bildiğimiz gibi, hep bilim galip gelmiştir.
Mustafa Kemal boşuna mı "Hayatta en gerçek kılavuz bilimdir, ilimdir." demişti? '

-Bilgiyle sohbet
sezen aksunun gitme şarkısını dinlediğimde bile aklıma kimse gelmiyor, vura vura hissizleştirmişsiniz oruspu çocukları.
çocukluk sadece belli bir yaşa kadar süren bir dönem değildir ve belli bir yaşı da yoktur.çocuk büyür ve çocukça şeyleri bırakır.çocukluk hiç kimsenin ölmediği bir krallıktır. edna st. vincent millay
"az yaşıyoruz, az görüyoruz, az biliyoruz; bari hayal edelim."
-sana bir defa dokunmak için üç defa ölüyordum biliyor musun?
-söylemen yeterdi ölmene gerek yoktu...
-dokunsam yeterdi ölmeme, söylemeye gerek yoktu...
... ve birden bir kez daha hayatlarımızın geri zekalıların elinde olduğunu görüyoruz, bombalar patlayabilir, bombalar patlamayabilir...

charles bukowski
Öldür kendini, diyorum. Öldür kendini. Öldür kendini. Kızın biri arayıp, "Ölmek insanın canını çok yakar mı?" diye soruyor.
Bak tatlım, diyorum, evet yakar ama, yaşamaya devam etmek çok daha fazla acıtır.

Gösteri peygamberinden.
Başlığı gördüğünüz gibi aklınıza gelen cümlelerdir. En azından benim için öyle oldu.
"Mutsuzluğunun farkında olmayan kendini mutlu sanan insanları gördükçe ürperiyorum" (bkz: huzursuzluğun kitabı)
hayat, ölene kadar hissedilen zevklerden, çekilen acılar çıkarıldığı zaman geriye kalandır.
hayat = zevk - acı.
sonuç pozitifse yaşamışsındır hayatı. negatifse ölmüşsündür doğduğun gün. tabii birde sıfır ihtimali var. bu durumda ise zamanın yetmemiştir hayatı anlamaya. erken ayrılmışsındır partiden, göremeden sonunu…
sorular çinliler gibi. milyarın üstünde.
Baya iz bıraktı evet.
görsel
"her neyse, hep, büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüne. binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta -yetişkin hiç kimse, yani- benden başka. ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum; nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor, onları yakalıyorum. bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. ben, çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim. çılgın bir şey bu, biliyorum, ama ben yalnızca böyle biri olmak isterdim. biliyorum, bu çılgın bir şey."

holden - çavdar tarlasındaki çocuklar (
j. d. salinger
"insanlar kötülüğü, arzuları güçlü olduğundan değil, vicdanları zayıf olduğundan yaparlar."
Bazen en büyük öfkeyi en çok sevdiklerimize duyarız....
Bazen en yakınlarımız en çok acıtır canımızı...
Bazen en tutkulu aşkla bağlı olduğumuzdan en vahşi intikamı almak isteriz...
Bazen kendi duygularımdan bile kuşkuya düşeriz...
Bazen sevdiğimiz kuşkulandırır bizi...
Bizim yaşadıklarımızı başka yaşayanlar var mı merak ederiz...
ne de olsa en derin yaralar zamansızca kanamaya meyilli olanlardır.
Karikatürden başka bir şey değil...
(img:#1)