bugün

Malum yazarın sözlükte sık sık yaşadığı durumdur.
bir yerde durmama sebebidir.
insanın aslında kendi kendine yeteceği, kimseye ihtiyacı olmadığını fark edeceği şeklinde de sonuçlanabilecek bir durum.
üzücüdür.
istenmeyen yerde durmamak lazım çünkü insana fazlasıyla koyar bu durum.
yaşayan için üzücüdür heralde.
Istenmediginiz yerde durmayınız. Her istemeyen de istemiyorum demiyor gerci bu noktada da şöyle düşünün. sizle mutlu olan, sizi isteyen biri ne yapar ne eder olmazları oldurur. Sürekli bahane bulan, kaçan, mazeret sunan biri varsa bilin ki sizi istemiyordur.
Sadece tek bir kişiyi umursayacaksınız o da her daim yanınızda olandır. insanlar sizi anlamaz onları görmezden gelin. Bunun farkına varırsanız isteniyormuşsun yok kimse sizi sevmiyormuş falan zerre umrunuzda olmaz.
Yüzsüzlük yapmadan çekip gitmesini bilmek gerekir.
Ego’larımızı öyle şişiriyoruz ki, birinin bizi istemiyor olması tüm dengelerimizi yerle bir ediyor. istemek zorunda değildi, ben de bazen birilerini reddediyorum diyip devam edemiyoruz.
üzücü bir durumdur. evet.
Zor bir durum.
bulunduğum yerin yanlış olduğunu kendime öğretmek zor ve sancılı bir dönem olsa da, bu sana da bana da iyi geldi!
istenmediğiniz yerde kalmak zorundaysanız çok mutsuz oluyorsunuz.
bazen isteniyoruz bazen istenmiyoruz, olağanı da bu zaten. sürekli istenmek algısı holywood tarafından işlenen sinsi beyin yıkama opersayonu.
Az önce kaldığım durum.Çok koyuyor insana niye böyle bir şey bu anlamıyorum abi insan bunla yaşayamaz yeminle.
insanı ne yapacağını bilememelere sürükleyen, kan bağı ile bağlı olduğun yakın akrabalar tarafından sezdirilmesi daha bir içe dokunan acı şey.
Uzucu bir durum.
böyle bir şeydir;

görsel
istenmemek koymaz adama, istemeyenin zavallılığının yanında...
düşmanımın bile başına gelmesin.
agırmış bee...
eziyormuş bee...
kafanı egip, kaldırmaz oluyormuşssun bee...

herşeyi gördüm dememek gerekiyormuş.
acıların en büyüklerinden biridir. istenmemek. hayatına girememek. onunla tekrar olmamak. acı çekmektir. tedavisi yoktur. çözümü yoktur. istenmiyorsundur. yapıcağın bir şey yoktur. istenmediğini anladığın zaman olduğun yerde çivilenir kalırsın. neden ben diye sorgularsın kendini neden beni istemiyor diye kendini sorgularsın. hatam neydi diye kendine pay biçmeye çalışırsın. ama o çıkmaz sokaklardan, dehlizlerden aydınlığa feraha çıkamazsın. o karanlıkta boğulursun.
acı'ya yol açar.

özellikle de kuyruk acısına.

sonra da sözlüklerde entry olur okuruz bu kuyruk acılarını.

biraz hazım, olmadı bol bol soda.
insanın yapısını bir anda bozabilecek derecede yerle bir edebilendir. gururun yerlerde süründüğünün hissedilmesiyle hepten dertlenir insan. düşüncelere boğulur, boş bakışlarla etrafa bakınır, etrafta olup bitenleri algılamaya çalışırken bile neyi anlamaya çalıştının farkına varmaya çalışır bir yandanda*... geliyim dersin, gelme denir. öpyim dersin öpme denir. istiyorum dersin ses çıkmayacak kadar umursanmaz falan... adamın ömründen ömür gider bir anda. yaptığın aptallığın farkına varıp "yer yarılsa da yerin dibine girsem" dersin bir anda. seviyorsundur ama istenmiyorsundur bir yerde... vazgeçmek için kafana vurulmuş bir balyozken hala; "acımadı ki" der gibi mallığa devam etmeye kadar gidebilir. o saatten sonra durum sevgiden ziyade "yüzsüzlük" adını alır zaten. ama oldu ki "yok ben akıllanmadım hala aptallığa devam edeceğim" dersen o da hayatında kara bir leke olarak kalacak mallığının belirtisidir.