bugün

nazım hikmet'in karısının mektubu. zamanı, şartları ve kişilikleri düşündüğümüz zaman gerçekten hüzünleniyor insan.

canım
uzandığın yerde yazıyorum
yorgunum pek
aynada yüzümü gördüm adeta yeşil
havalar soğuk yaz gelmeyecek
haftada otuz liralık odun lazım
basa çıkılır gibi değil
sofada demin iş görürken battaniyemi aldım sırtıma
camlar çerçeveler kırık
kapılar kapanmıyor
burada barınmamız imkansız artık
taşınmalı
ev yıkılacak üstümüze
kiralar da pahalı mı pahalı

sana bunları ne diye anlatırım
üzüleceksin
derdimi kime dökeyim
kusura bakma
ısınsa iyice ısınsa ortalık ama
hele geceler
bıktım usandım üşümekten
rüyalarımda afrika'ya gidiyorum
cezayir'deydim bir sefer
sıcaktı
alnımı bir kurşun deldi
bütün kanım aktı ama ölmedim
bana bir hal geldi
çok ihtiyarladığımı hissediyorum
halbuki biliyorsun
henüz kırkıma basmadım.
çok ihtiyarladığımı hissediyorum söylüyorum da
söyleyince de kızıyorlar konferans dinliyorum herkesten
her neyse
bu bahsi kapat

paraguay halk türkülerini çaldı radyo
bunlar dikenli bir yaprağın üzerine
aşkla güneşle insan teriyle yazılmış
acı da umutlu da
bayıldım paraguay türkülerine

adviye'den mektup aldım
beni çok göresi gelmiş
beni hiç unutamıyormuş
şaştım da kaldım
yıllardır
sen memleketten gittin gideli
ne kapımı çaldı
ne bir haber yolladı hatta
hatta sokakta karşılaştık bir bayram sabahı
başını çevirip geçti
en yakın arkadaştık
ama arkadaşlık ağaca benzer
kurudu mu yeşermez artık

ben cevap yazmadım
neye yarar
evime bile gelse simdi söyleyecek lakırdım yok
düşmanlığım da yok elbet
otursun güle güle
zengin bir koca bulmuş
hastalıklı bişeymiş adam manyağın biri
halbuki adviye ne canlı kadındı
gidip baktım oğlumuza
pembe kumral uyuyor mışıl mışıl
yorganı açılmış örttüm
bir kara haber de verdi bu akşam radyo
irene joliot curie ölmüş
daha gençti
yıllar var
bir kitap okudumdu
ölenin anası üstüne yazılmış
bir yerinde iki kız çocuğundan bahseder
satırlar gözümün önüne geldi
sarışın iki yunan heykeli gibi der
işte bu çocuklardan biri öldü
bilmem ki nasıl anlatsam
büyük bilgin
büyük adam
ama şimdi lösemiden ölen o sarışın kız çocuğu da
bu ölüm bana çok dokundu
irene joliot curie için ağladım bu akşam

ne tuhaf
irene deselerdi irene
öldüğün zaman deselerdi
istanbullu bir kadın hem de hiç tanımadığın
ağlayacak arkandan deselerdi şaşardı

kocası geldi aklıma
bir mektup yazsam başsağlığı dilesem diye düşündüm
adresini bilmiyorum ama
paris frederic joliot curie desem gider miydi

bir de fransız yazarı öldü
gazetede okudum
adını bile duymamışındır
çok ihtiyardı zaten
üstelik de egoist sinik cenabet herifin biri
herşeye alay etmiş ömrü boyunca
hiçbirşeyi hiç kimseyi sevmemiş
bir köpeklerle kedileri
ama yalnız kendininkileri
mülakat vermiş ölmeden bir kaç gün önce
ölümü alaya alıyor aklınca
ama belli dehşetli de korkuyor
resmi de var
büyük annemizi erkek yap
tepesine bir takke koy, iste herif
korkunç bir yalnızlık içinde sıska bir ihtiyar
ona da acıdım
belki büyük annemize benzediğinden
belki de yalnızlığına

sana bir müjdem var
okumayı öğreniyor tembel oğlun
ebeyi söktü kereta
tut koş kitap kalem çanta
mükemmel değil mi
her harfi bişeye benzetiyor
a bir evmiş
b göbekli bir adam
t bir keser
ödüm kopuyor diye tembel olacak diye
hep ona is yaptırmak istiyorum
kız olsaydı kolaydı
kadınların her yasta her is gelir elinden
ama beş yasında bir oğlan ne is becerebilir
ah bir ısınsa havalar
ısınacak
uzadıkça uzadı mektubum
kendine iyi bak
bana hemen cevap ver
beni unutma
bana hemen cevap ver
akıllıdır münevver
nasıl olsa ne yapıp eder falan filan diye kendini avutma
sensiz perişanım
beni unutma
kendine iyi bak
gözlerinden öperim canım
güzel geceler
kendine iyi bak
bana hemen cevap ver
dertlerimi aklında tutma, unut
beni unutma...