bugün

insanların nasıl giyindiklerine bakarak modernite algısı yaratmaya çalışan yobaz kemalistlerin yıllardır alışık oldukları birtakım siyasi ve sosyal üstünlerinin sona ermesiyle beyinlerinde oluşan tanımlanamayan virüs. türban takanlar cipe binmesin, 3 duadan fazlasını bilenler makarnayla hayatını devam ettirsin gibi abuk sabuk bilinçaltı fantezilerine sahipler. sanki zenginlik ve lüks onlara has bir şeymiş gibi. sanki zenginsen dinin olmadan yaşamak zorundaymışsın gibi.
islamı peçe edip peçavraya çevirmeye çalışanlar da sevinsin *
islamcı demeyin şunlara. islamla alakaları yok. kendi kurallarını kendileri koyar olmuşlar. gerçek islam ı yaşayanlar hiç bir tarikata bağlı kalmadan dini öğrenendir. sadece kuran a bakanlardır. başkalarının ağlamasıyla hareket edenler değillerdir.
bunların islamla alakası yoktur ki her şeyden önce.

olsaydı zaten insan öldürmezlerdi. allah'ın verdiği canı allah alır zira...

bunlar emevicidir.

bunlar sıkmabaşcıdır.

bunlar alavere dalaverecidir.

bunlar takıyyecidir.

yoksa saf anadolu dindar insanının başlar üzerinde yeri vardır.
böyle bir anlayış varsa batıda vardır. kemalistlerde bulunmayan anlayıştır.

(bkz: yobaz kemalist) *
Helal krem piyasaya sürmeyi düşünen bir kirem markasının, sloganı olarak hayata geçirilmeyi beklemektedir.
(bkz: yaşar nuri referanslı yobaz kemalist)
maalesef sertliği kafi miktarda ayarlanamamıştır. ortada kanun koyuculuk talep eden bir kitap ve ona inanan insanlar var. müslümanların(islamcıların değil bak, komple bütün müslümanların) başka bireylerin; bedeni, ahlaki, gelişimsel bütünlüğüne müdahale hakkını(kendilerince) doğuran kitap direkt muhatap alınmalıyken, bunun etrafında dolanılmış, çağdaşı siyasal islamı hedef alıp, islamiyetin kendisini pas geçmiştir.

kemalizm gayet usturuplu ve iyi niyetli bir materyalist hamledir, lakin halkına hak ettiğinden daha fazla güvenmiştir. bedeli günümüzde dahi açık seçik ödenmektedir.

sıra üzerinde namaz kılınan okullara, cinlere inanan bir cumhurbaşkanına ve başbakana sahibiz. bir yerlerde hata yapıldığı muhakkak.
gereksiz bir anlayıştır. çünkü zaten islamcılar sürünmektedirler.

dünya üzerinden değerlendirirsek; tek bir gelişmiş, zengin, huzur ve refah içerisinde yaşayan islam devleti örneğinin bulunmamasından, bu ülkelerde yaşayan insanların da her gün birçok yaptırımla, zorlukla ve faşistçe kurallarla yaşatılıp toplumun büyük bir çoğunluğunun mutsuz ve fakir olmasından, islamcıların süründüğü kanıtlanabilir. bu görüşle bir de, kendilerini kandırdıkları, tüm toplum tarafından uyutuldukları, aslında dinin bir inanış değil bir sömürü düzeni olduğu da kanıtlanabilir. toplumun genelinde dini inancın var olduğu hiç bir ülke gelişmiş değildir ve sürünmektedir. gelişmiş ülkeler ise dinsizliklerinden değil, dine rağmen gelişmişlerdir. onlarda gerizekalı diye de tanımlayabileceğimiz bu dinci kesim en büyük oranla %8'dir. bu da toplumun gelişmesi için tehdit oluşturmayacak kadar küçük bir gericiliktir.

kişi üzerinden değerlendirirsek; sorgulayamadığı, kabullenmek, yapmak zorunda olduğu dini inanışları ve ibadetleriyle, gün boyu minicik kafasını bu safsatalarla dolduran, hayatın ve içkinin tadını hiç almamış, yaşamak ve mutlu olmak nedir bilmeyen, ancak mutlu olduğunu zannedebilecek kadar da saftorik olan kimseler de sürünmektedirler. kişinin bu dünyaya bir kez geldiği, öbür dünya diye bir ödüllendirme ya da cezalandırma sisteminin olmadığı ve kişilerin içlerinde görünmez bir saatli bombayla sürekli ölüme doğru gittiği acı gerçekleriyle birlikte kendini kandıran ve tüm bunlardan hiç mi hiç haberi olmayan, islamcılığı savunup sürünen bu insanların bir düşmana ihtiyacı yoktur. bir düşmanın da bu kişilerin sürünmesini istemeye ihtiyacı yoktur. bu kişilerin asıl düşmanı içlerindedir ve onlara sahip olduğu değerli yaşamı hatırlatmayan, insanın en değerli varlığı olan zamanını gereksiz ibadetlerle harcatıp, en büyük içgüdülerine sansür koyan bir inanış sisteminden daha büyük bir düşman olamaz. kıstırılıp kaldıkları kurallar, yaptırımlar ve günah ölçütleri içerisinde asla zevkli ve mutlu bir yaşam süremeyecek olan, en kötüsü de bu düzenin asla farkında olamayıp, asla baş kaldıramayacak olan bu kimseler, delicesine savundukları inançlarının aslında kendilerini daha boş ve gereksiz kıldığını, doğuştan sahip oldukları "yaşama" hakkını ellerinden aldığının farkında bile değillerdir. işte tüm bu kötü nedenlerden dolayı da aslında bu insanlar son derece acınası, zavallı bir hayat sürmekte, en doğru tabiriyle de "sürünmekte"dirler. bir insanı geri kalmış bırakmak, onu süründürmek için; onu delicesine bir inanca bağlayıp, belirli sınırlar içerisinde tutmak gerekir. gerisi kendi içinde beslediği düşmanına kalmıştır ve kimsenin de bu cahil kesim için "sürünsün" demeye ihtiyacı yoktur.