bugün

dünya'da sadece türkiye'de gerçekleşen olaydır. sağlıklı bir siyasal yapı kurduğunu ya da kurmaya çalıştığını iddia eden akp bellidir ki siyaset bilimi disipliniyle uzaktan yakından hiç ilgilenmemiştir.

düzeltme: suç akpdedir ya da benzeri birşey demedim sadece akp sağlam bir sistem kurduğunu sanıyor dedim zira akp'yi alkışlamak lazım bu sistemi bozan tek sağ parti olarak.
Milliyetçiliğin her daim adına sol - bilimsel sol diyen siyasi partilerde sendikal düzeyde de egemen olmasından dolayı işçi sınıfına liderlik etme görevini kendilerine layık gören kadroların kemalist-bürokrasi batağından birilerine gösterdiği çarpık yoldan kaynaklanmaktadır. Bunun farkına varan işçi zaten oy kullanmamaktadır.
Sol'un yanlış politikalar güderek işçi'den halktan uzaklaştığını ve bir üst sınıf ideolojisini yansıttığını gösteren durum.

(bkz: chp)
işçilerin düşüncesizliği ve çaresizliğidir. düşüncesizliği, kendilerine kapitalist sistemde zaman ayırmaya fırsat bulamayan işçilerin gündelik hayat sorunlarını allah' a havale ederek soldan uzaklaşmaları; çaresizlikleri ise ortada adamakıllı bir liderin olmamasıdır.
(bkz: lümpen)
işçi sınıfının 'sağcı solcu' ayrımıyla kaybedeceği zaman yok. işçi sınıfı ortak emek mücadelesinde buluşmalı ve sermayecilere karşı gücünü birleştirmelidir. bunun dışındaki tartışmalar burjuvazinin 'bölücülüğü'ne su taşır.
türkiye, daha da geriye gidersek osmanlı devleti, sanayi devrimi'nden nasibini alamamış bir toplumdur. sanayi devrimiyle makineleşen üretim süreçleri büyük fabrikaların açılmasına ve bu fabrikalardaki üretim araçlarını kullanacak bir işçi sınıfının oluşmasına yol açmıştır. osmanlı devleti yıkıldığı güne kadar doğru dürüst bir ekonomi sistemi bile yoktu. para bile kullanılmıyordu. takas ekonomisi vardı hala. cumhuriyetle birlikte, geç kalınmış bazı devrimler yapıldı ve türkiye sanayisini halkın içinden gelen bir çığlıkla değil, tepeden inen diretmelerle oluşturdu.

türkiye'de işçi sınıfı yoktur. fransa'daki, ingiltere'deki işçilere bakacak olursak, 4, 5 hatta 6 kuşaktır işçi olan aileler görürürüz. istanbul'daki bir işçiye baktığımızda ise, o işçinin 30 yıl önce istanbul'a göçtüğünü görürüz. bu yüzden işçi kesimi oluşmamıştır. bir fabrika'da adam çalıştıracağımız zaman, kısa bir süre önce köyünden gelmiş adamı istihdam ediyoruz. işçiler henüz tarihsel bir şekilde sınıflarının ve benliklerinin farkında olmadıkları için, sendikal haklarını savunamıyorlar. ya da 'maden ocaklarınız satılıyor, uyumayın.' dediğimiz zaman doğru dürüst bir tepki göremiyoruz.

var olan, okumuş, eğitimli bir işçi kesimi ise türkiye'de uzun yıllardır süren oyunlarla 'geçim derdine düşmüş insan' modeliyle bütünleştiler. tek dertleri aman abi bize bir şey olmasın, işimizi kaybetmeyelim, üç kuruş para alalım, yolumuzu bulalım düşüncesi.

80 sonrası ise daha da çok ezildi bu bahsedilen kesim.

evet, yoksulların sağa oy verdiği bir ülke burası. sebebi de bunlar. sadakayla satın alınabiliyor bu kesimin oyları. bana kömür verme, buzdolabı verme, haklarımı istiyorum diyecek kadar aydın bir kesim yok.
din halkların afyonudur

karl marks
nedeni açık olan sorundur. Bu ülkeyi Milliyetçiler kurmuştur, bu milliyetçiler Halkçılık ilkesini benimsemiştir, Bu milliyetçiler devletçidir de Bu milliyetçiler toplumun bütün değerlerini savunur da, AKPye oy verdiklerinden de anlayacağımız şekilde işçileri pek ilgilendirmese de bu konu işçilere Hakkını da Milliyetçi Kemalistler vermiştir.

E şimdi Türkiye sağı da işçileri Biz Milliyetçiyiz, Milli değerlere sahip çıkıyoruz diye uzun süre kandırmıştır Haliyle oyları da kapmışlardır.

Gönül ister ki Gerçek Manada Milliyetçi Gerçek manada Halkçı gerçek manada devletçi yani Emeğin, emekçinin, köylünün hakkını veren Sağcılık ve solculuk gibi kavramları bir kenara atan parti çıksa da ona oy versek.

Solcuların işçiye emeğini verdiği geyiklerine ise sadece gülüyorum, teoriye değil pratiğe baksınlar diyorum.
Gerçek anlamda sosyalizmi benimsemiş sol bir partinin olmadığı burjuvazi parlementer sistemi ile yönetilen kapitalist ülkelerde her zaman ortaya çıkabilecek bir gerçekliktir. Bu bakımdan Lenin Ne yapmalı adlı eserinde durumu sınıf partisinin(proleterya)kolunu sıvayarak işçilere dışarıdan ideolojiyi pompalamasını ve onları sosyalist örgütler altında toplamasını öğütlemişlerdir. Kısaca sosyalizme giden yolun " kendiliğindenlik " halini ortadan kaldırmak ve sınıf partisi altında örgütlenmek amacıdır bu. Mussollini faşizmi döneminde dahi çoğu solcu işçinin gidip korporasyonlarda sağcı burjuva bürokratlara ve onların sunduğu göreceli refaha sarıldığını Togliatti'nin faşizm üzerine dersler adlı kitabında okuyabiliyoruz. Bir diğer sebep olarak ülkemizde 80 darbesini dar kapsamlı yorumlayarak gerçek anlamda amerikan emperyalizminin etkisini abartarak asıl yerel burjuvazi oligarşi partilerini ve onların sermaye tekellerine gerekli tepkiyi vermeyen sekter sol partilerin yıllardır süren it dalaşıdır. Oysa bizi sömürenler amerikadan ve avrupadan gelmiyorlar , bilakis sermayenin patronları uzanmış bizi kendi yataklarımızda bekliyorlar.
Asgari ücretin düşük olmasının en büyük sebebi.