bugün

dream tv ana sahne sunucusu.

dünkü konuğu üstat/ samimi ozan/ gönül adamı cenk taner 'di. cenk taner ve karabataklar'ın 4 kişilik grubunda 2 kişinin ismini bilememesi daha sonra da blue grubuyla yersiz mukayesesi ve pot kırışını geçelim, bunlardan da önemlisi cenk taner gibi bi adamı yakalamışken derli toplu birkaç soru soramaması ve diyalog yetersizliğiyle kafama kazınmış ve konuyu twitter'la olan haşır neşirliğiyle ziyadesiyle kilitlemiş hatun. bence 20-25 yıldır bu müzik piyasasının içinde hatta aynı zamanda kalitesiyle dışında olan ve özellikle düşünselliği(edebiyat ve felsefe) ön plana çıkaran bir müzisyen ön hazırlığı fazlasıyla hak ediyor diye düşünüyorum. yani bunları yapamadığında ve çıkan grup elemanlarının ismini hatırlayamadığında program yavanlaşıp gidiyor. konuklarının ağırlığına rağmen.

dün kendisine dair tek güzel şey, beatles tişörtü giymesiydi. üstatın gülümseleri,el kol hareketleri(mimikler), kadıköy 'e dair bizim sevgimiz dostane- kadıköy milliyetçiliği değil demesi, leonard cohen esprisi,şarkıyı teknik formda hazırlamak demek onun samimiyetini alır götürür söylemi, son derece leziz canlı performans bize fazlasıyla kafi geldi. tek sorun ziyadesiyle hazırlıksız ipek atcan'dı maalesef.
http://www.hurriyet.com.t...-tekmeli-saldiri-40292008

tekme yiyen hemşire olayıın aynısı yine oldu...

şimdiden ben şöyleyeyim....

yine bişe olmayacaktır...

yine suçlular ceza almayacaktır...
Metroda bacak bacak üzerine attığı için tekmelenen sunucu bayan.

http://www.posta.com.tr/m...li-saldiri-haberi-1245890
yine şerefsizin biri tarafından tekme olayına maruz kalan sunucu. kişisel blogunda anlattığı şey halkımızın psikolojisini gösteriyor.

"...Bugün akşam saatleri, metrodaki bankta oturmuş metroyu bekliyorum. Gelmesine 3 dakika var. Sağımda solumda insanlar, yanımda tatlı bir teyze. Bir adam yürüyor, sağa sola bakmadan, kendi halinde. Ben adama bakıyorum. O adama da bakıyorum başka insanlara da. Severim insanları seyretmeyi. Herkesin göz göze gelmekten çekindiği şu günlerde hala ve de inatla severim. Sonra göz göze geliyoruz, 'Ne oturuyorsun lan öyle bacak bacak üstüne?!' diyor ve atıyor tekmeyi. Ben de teyze de şok geçiriyoruz. Birkaç insan görüyor. “ck ck ck”lar, 'ne hale geldikler' havada uçuşuyor, 'Biz n’olduk lan?' diyorum içimden, yürüyüp giden adam ve ardından bakan bizler. Tepki bile veremedim. Belki de ilk defa. Sanmayın ki dayak yedim. Sanmayın ki bacağım mosmor. Ama ruhum dayak yedi, kalbim de mosmor."

o yaratığı kamera kaydından falan bulsalar da bi temiz dayak çekseler keşke, başka türlü düzelmez bu kansız pislikler. geçmiş olsun diyorum...
Ruh hastalararıyla birlikte yaşıyoruz, aynı metroya biniyoruz, aynı yerden alışveriş yapıyoruz, aynı okullara gidiyoruz, aynı işyerlerinde çalışıyoruz ne yazık ki...
Kabalığın, rezilliğin, kural kaide tanımaz zontaların kurbanı olmamız an meselesi...
Ne toplumdan, ne yasalardan, ne yaptırımlardan, ne kurallardan hiç ama hiçbirşeyden korkmayan, çekinmeyen, suç ve ölüm makinaları burnumuzun dibinde...
Eğitimi, ilimi, bilimi, sanatı geri plana atıp, hatta yok etme noktasına getiren sorumlu her unsura kına gönderiyorum... En koyusundan...
Amuda kalkıp dursa bile göz göze geldik diye sevineceğim, gene göz göze geldik diye istemsizce gülümseyip selam vereceğim nadir guzellıklerde ki insanlardan biridir ipek atcan. Tekme atıp yürüyüp gitmek nedir ya? Onu da geçtim, neden kimse müdahale etmiyor artık bu tür gereksizlere anlam da veremiyorum.