bugün

kişinin kendi egosunu ve kendi ruhunu; dışardan kendi gözleriyle görmek istemesidir.

marcel proust tan gelsin,burda usta dururken bana bok yemek düşer.

--spoiler--
Sevdiğimiz zaman, aşk o kadar büyüktür ki bir bütün olarak içimize sığmaz; sevdiğimiz insana doğru yayılır. Onda kendisini durduran, başlangıç noktasına geri dönmeye zorlayan bir yüzey bulur. işte karşımızdakinin hisleri dediğimiz şey, kendi sevgimizin çarpıp geri dönüşüdür; bizi gidişten daha fazla etkilemesinin, büyülemesinin sebebiyse, kendimizden çıktığını fark etmeyişimizdir.
--spoiler--
mutlak içgüdülerden biri, yıllar önce jefferson airplane'in dediği gibi need somebody to love.
muhtemelen bir onceki iliskisinde icinde kalmis sozleri soylemek, gotunde patlamis davranislari yapabilmek adina boyle hissetmeye kendini dikte eden insandir. goruldugu kadariyla buyuk ve uzun bir boslugun ardindan gelir. yalnizlik tak etmistir. sevgiye ihtiyaci vardir. sevmeye ve sevgisini gostermeye.

- ya kanka cok fenayim bildigin gibi degil.
- olum derdin ne?
- ya ben asik olmaliyim.
- ... ne .. nasil. asikmisin anlamadim? kime ?
- ya yok mk daraldim sap gezmekten birine ihtiyacim var.
- himm e bul o zaman?
- 1 sene once de boyle diyordun...

alingan ve hassastirlar bir de bunlar.
ihtiyaçlar zorunlu ve zorunlu olmayan ihtiyaçlar olarak incelenirse, bu ihtiyaç bir insanın yaşayabilmesi için gerekli olan ihtiyaçlardan değildir fakat giderildikçe şiddeti artan ihtiyaçlardandır. yani bir kez aşık olduysan daha çok aşık olma isteği olabilir. hayati bir sebebi olmamakla birlikte giderildiğinde insana mutluluk ve huzur verebilir.
aşkın henüz net bir tarifi yapılamamıştır. Yapılmasına da gerek yok her halde. Çünkü, kişinin yaşadıklarına, aldıklarına ve verdiklerine göre değişebilecek göreceli bir kavramdır. Fakat, şurda hem fikiriz sanırım. insanın ayaklarını yerden kesen, tüm olumsuzlukları bir kenara bıraktıran bir duygu olması sebebi ile ihtiyaçlar katagorisinde yerini alması en doğrusudur. Karşılanmadığında hayati bir tehlike arz etmez. Ama malesef ikamesi yoktur.
son günlerde etrafıma bakıp bakıp çevremdeki arkadaşlarıma dert yandığım bir durum.
ağrımaz başını ağrıya sokmak gibi birşey. böyle bir ihtiyaç duyulduğu an tehlike sinyalleri çalıyor demektir.
bu ihtiyacın farkında olmak bir dert olmamak başka bir dert kişi için bir dert etrafındakiler için bin dertdir. ihtiyaç duyulduğuna ve hayati bir zorunluluk içgüdüsel bir şey olmadığına göre daha önce aşk tanınmıştır ki ihtiyaç duyuluyordur o boku bir kere yiyen tadını özler meredin rahat batar, huzur rahatsızlık verir, gözler gözyaşı ister, bünye mazoşist kaşınmalara başlar...

aşık olmuşsundur olmamıştır mutlu son, aşkta mutlu bir son olacağının hayalindesindir hala * denemiş yenilmişsindir bir daha deneyeyim bu sefer daha güzel yenileyim dersin...

belki yıpranmış ruhun bir daha aşkı kaldıramaz diye kendini hazırlıyorsundur ya da tam sevilecek biri vardır tanıdığın ama şimdiye kadar nerde hayırsız, işe yaramaz ona aşka düşmüşsündür o yüzden böyle birine kuruyorsundur kendini proust'un dediği gibi yaş geçmiştir ve artık sana kalbini verene aşık olma vaktidir kendi kalbinin gittiğiyle aşk yaşama macerası zamanları geçmiştir...
(bkz: rahat batması)'ndan mütevellit gelişen istektir.
aşkın temellinin üreme dürtüsüne, üreme dürtüsünün insanın temeline dayanması sonucu ortaya çıkan durum.