bugün

insanların sosyal varlık olarak tarih sahnesine çıktığı günden itibaren tanrılar da yaratılmıştır.(allah da dahil) çünkü insan beyni birçok özellik bakımından canlılar alemi içinde en becerikli ve en yaratıcı beyin olma özelliğini taşımaktadır. işte tam da bu noktada ortaya bir sorun çıkmaktadır. doğal hayatın anlam verilemeyen olaylarına ya tapınmak ya da kaçmak. bu ayrım aynı zamanda tanrının yaratılıp yaratılmaması ayrımının da dönüm noktası. çoğu zaman korku kişiye olmadık sanrılar bağışlarken, kaçış bu sanrılaştırma eylemini geciktirmiştir. peki üçüncü bir yol mevcut mudur? yani sanrılara teslim olmayıp insanlığın temel özelliği olan sosyal varlık özelliğini yaşamak zor mudur? kanımca değil. çünkü tanrının bir sanrı olarak yok edilmesi insanlığın da gerçekten insan olarak yaşamaya başladığı andır. Friedrich Nietzsche'nin tanrının öldüğü noktasında belirttiği düşünceleri tam da bu noktaya temas etmektedir. tanrı öldü ve insanlık, zihnine tekrar egemen olmaya başladı. yani insan gerçekten insan gibi yaşama özelliği gösterebildi. Friedrich Nietzsche okuyanlar bunun böyle olduğunu az çok anlamışlardır.

ancak bir başka nokta var ki bu da insan beyninin sanrıyı tekrar tekrar yaratabilme kapasitesi. bu da hayvani bir varlıktan sosyal ve düşünen bir varlığa evrimleşirken evrimin es geçtiği bir nokta. evrimsel süreç korkunun itici gücüyle değil de korkunun esaretiyle süregeldiğinden, korku hep bu durumu yani sanrıların oluşturulmasına fırsat vermiştir. çünkü korkan birey saklanan ve beraberinde hayattan kopan bireydir. işte devreye bu noktada sanrılaştırma ve böylelikle sorundan kısmen de olsa kurtulma yolu devreye girmiştir. evrimsel süreç de hep bu noktadan sonra kesikli aralıklarla devam edegelmiştir. aslında sorulması gereken bu korkunun insan beynine nasıl bu kadar hükmedebildiği ve yine sanrıların insanın sosyobiyolojik evrimindeki rolünün neden bu kadar yadsınamaz olduğu. bu noktada devreye insan beyninin henüz evrimini tamamlayamadığı ve insanlık kimliği için eksik kaldığı gerçeği girmektedir.
(bkz: frederic nietzsche)

üstinsanın kimseye muhtaç olmamasını sağlayarak üstinsanı yaratmaktır.
(bkz: nietzsche is dead)

benjamin kastaryan will die.
aslında insanlığın sorunu tanrı/tanrılar ile değil. insanlığın sorunu din ile (bkz: din/@jackskellington)

din genelde hangi toplum ve tarih olursa olsun bir şekilde var olanve daha kalabalık olan halk/köylü kalabalıklarının, dizginlenmesi için yaratılmış bir şey. yani örgütlü ibadet silsilesi.

kısaca ezilenlerin ortada her zaman var olmuş olan, ezen/ezilen ilişkisinde kendi durumunu konumlandırmasına engel olup, ona ses etme zeus seni görüyor ile başlamış ve sonrasında da temporal lob epilepsisi sağolsun bulundukça bulunmuş olan tanrılar ve tek tanrı ile devam etmiş. yalnız açıkçası kabileler halinde yaşarken çok tanrı olması dert değil de, hiyerarşiyi tek tipleştirdikçe ve devleti bulunca, bu hiyerarşi de herkesin tek bir şeye inanması işleri daha da kolaylaştıracağı için tek bir tanrı bulmak yolun kendi gelişimi. öte yandan bu tek tanrının da kötülük problemi de dahil olmak üzere bazı kusurları olduğundan da bir adet karşıt itaatsiz gerekli. bu da elbette şeytan.

bana kalırsa insanlık tarihinin en büyük buluşu şeytandır. sayesinde tanrının samimi olduğuna inanan 6milyar insan var. o olmasa kimse tanrının samimi olduğuna inanmazdı.

ne yazık ki geniş halk kitleleri bu tuzağa düşüp, ezen/ezilen çelişkisinde kendilerine öğretilen tanrının tarafında ezene göre daha çok yeralıp, ezen ile olan savaşını kendisi yerine öcünü alacak olan tanrısına ve ölümden sonrasına bırakmıştır ki ezen için daha iyisi de şamda kayısıdır. süreç her ne kadar ezen için uygun olsa da ezenlerin arasından zaman zaman çıkıp yahu bir sorun var diyenlere de hem o geniş halk kitlesi hem de hiyerarşik din engel olmuş gerekirse de yok etmiştir.

avrupanın ortaçağın sonlarında aniden kurtuluşunda da, ve floransalı lordların gazı ile başlayıp fransız ihtilali ile sona eren burjuva devrimlerinin en başında da bu geniş halk kitlelerinin, aniden sayısının azalmasına neden olan vebanın çok büyük etkisi vardır. veba bu sayıyı azaltınca ve biçince ortaya çıkmış olan boşluk ve güvensizlik ortamın da burjuva hareketleri kolaylıkla yolunu bulmuştur. demek ki insanlık için tanrıyı öldürmek gereklidir. ve tanrıyı öldürmenin yolu da, dine kendini vermiş geniş halk kitlelerini özgürleştirmekten geçer.

sonuçta kazanan nietzsche olacaktır, tanrı ölecek ve yeni insan yaşayacaktır.

bugünden geri bakarsak, ne zeuslar geldi geçti yerdüzlüğünden, kardeşleri ile dünyaları yönettiler, siktiler sikiştirler, girmedikleri seks alemi kalmadı vakit buldukça insanlara yardım ettiler kızdılar yok ettiler savaşlarda taraf oldular, isimleri değişti değişti zeustu zevs oldu o da jesus oldu, anadolunun kibelesi, suriye de el ilah oldu arabistan da hubel sonra suriyenin el ilahı arabistanın hubeli ile birleşti allah oldu. böyle böyle her seferinde 1 eksile eksile geldi dayandı tanrı sayısı herkes için 1e. 1000 yıl öncesinin binlercesinin taptığı Arianrhod ve anusu çoluk çocuğa karıştılar, kitaplarda elfelere akıl verdiler holywoodda yüzükler dövüyorlar anca. senin tanrının da kaderi bir gün böyle 0 ı bulmak. o sebeple böyle sağa sola vahşice saldırıyorsun. insanlık dediğin dairenin uzak anıları bir şekilde içinde döndükçe sen de "ah benim sevgili allahım da yok olur mu, diğerleri gibi" deyip deyip darlanıyorsun. üzülme sıkılma şurda olsa olsa en fazla 1000 yıl sonra o da uzak zamanın filmlerinde elektronik atlı şövalyelere lazer kılıcını veren eskinin korkulan ay tanrısı olacak en fazla.

ve insanlık, binlerce yıl sürmüş en büyük köleliğine rağmen, dine ve tanrılara rağmen bugün buralara gelmeyi başarabilmiş insanoğlu, daha da ileri gidebilecek, sayısını azalta azalta 1 e indirdiği -1 leri de bir gün nasılsa 0 a eşitleyecek o gün de tümü ile özgür olacaktır.
kesinlikle gerekli bir davranıştır.
(bkz: supernatural)
(bkz: will be dead)

(bkz: will die)

(bkz: no more mr nice guy)
ah ah bi yiğit çıkıp bunu başarasa ne güzel olur.tüm bu rezilliğin sorumlusu...