bugün

bir insanı yazdıkları ile, okudukları, inançları, etnik kimliği gibi yüzeysel, bir iki defa görmek gibi görsel ve dedikodularla tanıyacak kadar utanç verici olaylarla hakkında bilgi sahibi olma veonun hakkında söz söyleyebilme haline denir.

peki bir insanı tanıyıp hakkında hüküm vermek gerçekten bunlar mıdır? bir hikaye paylaşacağım;

<alıntıdır>

iş adamı tıraş olurken bir yandan da berberiyle sohbet etmektedir.Derken, kapının önünden ağır ağır geçmekte
olan paspal bir çocuk görürler.Berber, iş adamının kulağına fısıldar;'Bu çocuk var ya, dünyanın en aptal
çocuklarından biridir! Bak; dikkat et şimdi...'Berber çocuğa seslenir: 'Ali, buraya gel!'Bunun üzerine çocuk sakince dükkâna girer ve yüzündeki aptalca sırıtmayla berberi selamlar.Berber işadamının kulağına sessizce, 'bak şimdi'
diye fısıldar ve bir elinde 5 liralık, diğer elinde 50 liralık bir banknot olduğu halde çocuğa sorar: 'Hangisini istiyorsan alabilirsin? Çocuk dalgın dalgın bir 5 liraya bir de 50 liraya bakar ve sonunda 5 liralık banknotu hızlıca
çekerek berberin elinden alır.Berber işadamına döner ve gülerek: Gördün mü? Sana söylemiştim. der. Tıraş bitince işadamı sokağa çıkar ve az ileride kendi kendine oynayan Ali'yi görür. Yanına giderek, neden 50 liralık değil de, 5
liralık banknotu aldığını sorar.Çocuk hiç de aptalca olmayan bir sırıtmayla yanıt verir:'Eğer 50 liralığı alırsam oyun biter!'

Tanrı'nın bile insanlar hakkındaki hükmünü,ömürleri sona erdikten sonra verdiğine inanırken, biz kim oluyoruz da insanları
birkaç kez görmek, iki-üç yazı okumak, birkaç dedikodu dinlemekle yargılama hakkına sahip olabiliyoruz!"
(bkz: yargısız infaz)
çok kolaydır. hele bir de yapmaya cesaret edilemeyen şeyleri yapacak gücü ve cesareti olanları.
kendi açıklarını kapama yöntemlerinden biridir.
yeni anayasa* paketinin referandum ile geçmesi halinde artık farklı bir boyut kazanacak olan hadisedir.

soyguncular, kalpazanlar yargılanmayacak; hakimler kafasının estiğine seyahat yasağı getirebilecektir de o yüzden.
insan dogasinda olan bir seydir. her insan mutlaka bir baskasini yargilamistir, yargilamadim diyen yalan soyler.
bazı insanların meslek edindikleri şey. (bkz: yargıç)
Sadece tanrı'ya bırakılması gereken eylemdir. Dünyanın hiç bir yerinde adil mahkemeler yoktur.
yargılamak her zaman kolaydır ve insanlar hep kolayı seçer.
önemli olansa yargılamadan önce insanları anlayabilmektir.
anlayamadığım bir durumdur bu! elimden geldiğince yapmamaya gayret gösteriyorum herkesin stiline yaşam tarzına saygı duymaya çalışıyorum ve bunu başarıyorum da ama öyle bir zaman oluyor ki ben bile yargılamadan edemiyorum.

ya en basit örneği dinsel yargıdan gelmekte misal yok şöyle günah yok böyle kabul olmaz da cartta curtta abi haşa adamlar sanki allah gibi kulları yargılıyorlar bu konuda.

veya bir insanın kişiliğini yargılamak ne kadar densizce bir şey yahu. o adam bu yani değişecek ve yapacak bir şey yok, kendini eleştir daha iyi.

türkiye de kaç insan egolarını yenip kendini eleştirmeye başlamıştır? kendi açığını bulmaya çalışmıştır?

bu konuda en çok başarılı olunan bölüm ise tiptir. aman yarabbi bu nasıl bir şey, millete "yok be nerem güzel, yok be nerem yakışıklı" deyip karşıdan iltifat bekleyerek 2. kez egoyu ortaya çıkaran vatandaş neden kendini yargılasın ki?

bu vatandaştır ki başkalarının sözüne inanarak kendini hint kumaşı modunda hissetmesi neticesinde "megan fox dışında bir tene temas etmem, edemem" diyebilir.
Allah bile insanlar hakkındaki Hükmünü ömürleri sona erdikten Sonra verdiğine göre...

Biz kim oluyoruz da insanları Birkaç kez görmek, iki üç yazı okumak, birkaç dedikodu

dinlemekle yargılama hakkına sahip olabiliyoruz !
Tanrı nın bile haddi degildir. Eger tanri varsa onu ben yargilayacagim.

Bu da ötekileştirilerden alinti bir yazi:

Bugün görme engelli bir kadın arkadaşımla kuaföre gittik. Ankarada yaşıyoruz ve metroyla gittik kuaföre. Arkadaşımın adı Selma. Otuzlu yaşlarda, kestane rengi saçları olan çok güzel bir can. Zor ikna ettim onu kuaföre götürmek için. içine kapanmıştı nicedir...Ben seçtim ne giyeceğini, makyajını ben yaptım...Saçını boyatacak ve fön çektirecekti Selma. Metroya kadar yürüyerek gittik yol boyu sohbet ederek, şakalaşarak...Metroya bindik; saç rengi hakkında konuşuyoruz. Üç yıl kadar önce gözleri görmemeye başladı Selmanın, renkler hakkında bilgisi var. Karşımızda bir adam ve kadın oturuyor. Sohbetimizi dinliyorlar, kulaklarına bir şeyler söyleyip gülüyorlar. Görüyorum ve sinir oluyorum! Kadın dedi ki, "kızın saçını mora boyasalar haberi olmayacak ama yok şöyle olsun, yok böyle olsun diyor!" Nasıl kahkaha atıyorlar öyle...Selma da duydu ve farkında olan biteni...Kadına bağırdım, "bir de kadın olacaksın, terbiyesiz!". Kadından önce adam diklendi, "terbiyeni takın!" "Hem terbiyesizlik yapıyorsunuz hem de üste çıkıyorsunuz" dedim! iyice çirkefleştiler..."inelim" dedi Selma...Daha vardı kuaförün olduğu durağa. indik..."Beni bir daha dışarı çıkartma" dedi... Ağladı.... Sakinleştirmem gerekirdi onu. Yapamadım...Ben de ağladım... Bir kadın, bir kadını niye acıtır, bir insan bir insanın canını niye yakar... Selma aylar sonra dışarı çıktı;hevesle, coşkuyla dışarı çıktı...Ne istediniz beni arkadaşımın hayata bağlılığından...Ne istediniz şerefsizler!!!! içim dolu inanın... Selma`ya bir şey söylemek ister misiniz? Ona okuyacağım mesajlarınızı... Biz iyiler çoğuz ama niye yalnızız bilmiyorum ben...
insanları yargılamaktan çok,
yargısız infaz yapan zihniyet daha fazla.
Çok tehlikelidir, yargıladığını yaşatmadan öldürmeyendir. insanların ne yaşadığını bilemezsiniz, neler hissettiğini, yaptığı hareketin altında yatan sebebin ne olduğunu. O yüzden yargılamamamak gerekir.
son zamanda akpliler çok fazla yapıyor bunu.
Hepimizin yaptığı şey.
Ama gerçekten güzel olmayan şeyler de var bu ülkede. Bunu da söylemek gerekiyor.