bugün

sadece anayasa da yer almasıyla sağlanabilecek bir olgu mudur? diye düşündüren, bağımsız yargının olmadığı bir ülkede "hukuk devletiyiz" ifadesi her kullanıldığında acı acı tebessüm ettiren, 21. yüzyıl türkiyesinin belki de en ciddi sorunsalı...
(bkz: guguk devleti)
devlet bir organizasyondur. tabi hayattan devletli yaşama geçilirken "cebir tekeli" devlete devredilmiş, bireyler bu sayede güvenceli bir yaşamı ve hem diğer bireylere karşı hem de devlete karşı korunaklı bir alana sahip olmayı amaçlamışlardır. işte devlet, bireylere adalet, eşitlik, refah sunabildiği ve temel hak ve hürriyetleri güvence altına alabilecek kapasitede olduğu sürece devlettir bu yüzden.

hukuk devleti, hukuka saygılı değil hukuka dayanan bir devletse hukuk devletidir. hukuk devletinin somut kuralları, olanı değil "olması gerekeni" düzenleyebiliyorsa adaletten söz edebiliriz. bağımsız yargı, akli yasama ve yürütme erkleri, tahammül, hukuk devletinin olmazsa olmazlarındandır.

şu da unutulmamalıdır ki devlet, her ne kadar bir organizasyon da olsa muhakkak ki aynı zamanda bir organizmadır. yaşar, büyür, olgunlaşır ve en önemlisi devleti devlet yapan, ona yön veren o devletin hükmü altındaki bireylerdir.

hukuk devleti olmak ya da olamamak bizim meziyetimiz ya da hezimetimizdir, altında bireylerin imzası vardır.
anayasada yazılı olan her şeyin uygulanıp uygulanılmaması sorunsalına takılıyor herkes, ama şunu es geçiyor: uygulandığını düşünelim, bu insanın doğasına yapılmış olan büyük bir adaletsizlik değil mi? bu aslında bizi pozitif hukuk ve doğal hak karşıtlığına götüren ilk sorudur. umarım gideriz.