en rahat yaşam tarzıdır. hatırlatalım fakirin zincirlerinden başka kaybedecek birşeyi yok. hatta belki zincirleri de yok. akşamları tvde izlenen programlarlarla, sabah kahvaltısında kızarmış ekmek üzerine sürülen margarin ve peynirle, sonra babanın işten gelirken getirdiği bi kese kağıdı iğde yada bir halleyle mutlu mesut yaşar gidersin işte.sonra yılbaşlarında sülalece toplanıp çoluk çocuk dansözlü televizyon programları izlemenin o dayanılmaz hafifliği yok mu? bakın münir özkul'lu adile naşit'li neşeli günler'e gülen gözler'e filan. bi de bakın aşk-ı memnu'ya. orda bir çocuk var mesela nerdeyse intihar edecek. şimdi o çocuk jet skiye binse mutlu olmaz. ama fakir çocuğu öyle mi? inşaatın üstünden kuma atlar mutlu olur. yoldan geçen arabanın arkasına takılır mutlu olur. mahallenin çocuklarıyla saatlerce sokakta koşuşturur, düşer, kalkar, kafayı yarar hatta bitlenir ama mutlu olur. çocukluğunu hep mutlu hatırlar.o yüzden hayatı fakir tadında yaşamak, fakirliğinden de utanmamak en iyisidir.
peynir ekmeğe talim etmenin kapitalist versiyonu.
hayatı kapitalizmin değil, insan olmanın getirdikleriyle yaşamaktır. minimalist bir yaşam insanı tatmin edebilecek tek yaşam tarzıdır, insan eğreti olarak gördüğü her şeyden arınabildiği kadar arınmalıdır.
elindekilerle zengin insanlara nasip olmayan mutluluğu yaşayabilmektir.
herşeye sahip olmanın mutlu olmaya yetmediğini görüyoruz.
maddi varlık değil, hayata bakış açısı, gönül zenginliği mutlu ediyor insanı.
kapitalist sistemin mutlu insanlarını göremezsiniz, ama fakir insanların zengin yüreklerini içiniz titreyerek ve hatta biraz da imrenerek görebilirsiniz.
yetinmeyi bilmekle başlayan eylemdir.
yeri geldiğinde bir kuru soğan ve bir somun ekmeğe talim etmektir.

almayalım, alana da mani niye olalım?

+ bugün yemekte ne var hasan?
- b.k var.
+ olsun şekerler yeriz.
- m.na kdmn pollyannası!