bugün

yanınızdan geçen güzel kızı tekrar görmek için arkanıza bakarak yürüdüğünüzde küttt diye elektrik direğine çarpmak.
mastürbasyon yaparken anne babaya yakalanmak.
sevdiğiniz kızın parmağında yüzüğü gördüğünüz an.*
Elektronik denen mal ders yüzünden fizik bölümünü zamanında bitirecekken 1 yıl geç bitirmektir.
manda gibi uyuduğunuz için. sabah bütün çalan alarmları duymamak. 8:30 da durakta olmak gerekirden tam 8:30 da uyanmak.
karlı bir kış gününde sokakta kızıl saçlı, mavi gözlü 7 yaşlarında bir çocuk ile göz göze gelirsiniz, çocuk elini açmış titreye titreye dileniyordur. gözlerinizi kaçırıp aynen devam edersiniz eve doğru. sonra eve gider sıcak odanızda eşiniz ve çocuklarınızla tv başında keyif çatarken o gözler aklınıza gelir ve bir türlü gitmez hayalinizden.
tuvelete girdikten sonra penisinizin fermuara sıkışmasıdır ...ve sıkıştıktan sonra acil 112'i arayalım demelerinin ardından 112 görevlilerinin gelmesi sanırım..
en yakın arkadaşın, dostun, kardeşim dediğin, dertlerini dinlediğin şahsiyetin suratına bakmaması ve kazığı atıp suçlu olarak seni çıkarması.
okula geldiğinde pantolonunu giymemiş olduğunu fark etmek. (bkz: yaşanmıştır)*
duygusal boşluktan hiç aşık olmadığım kıza başarısız yazılma çabalarım sonucunda kızdan 'yaa bu kadar sık gorusmek zorunda değiliz lütfen anla beni' cümlesini duymam.çok bozuldum a dostlar çok.ama bunlar işte hep gerçek sevginin yakınımda gezinmemesinden.
son dersi boş zannederken hocanın birden çıkagelmesidir.
(bkz: çoşkun sabah anılar) dinleyiniz efendim. benim hafıza problemlerim var hatırlayamıyorum.
abur cuburları önüne dizip,koltuga uzanıp keyif yapmaya baslıycagın anda kumandanın diğer koltukta oldugunu farketmektir.
Dışardan eve sıkışmış şekilde gelirsin ve tüm tuvaletler doludur. Batsın bu dünya.
espri yaptıktan sonra kimsenin sallamadığı o ilk 3 saniye.
tüm ömrünüzü adamayı düşündüğünüz kimsenin hayatınızdan aniden çıkıp gittiği andır. bir nevi ölüm anı gibidir.
sakatlanmak. Tüm çalışmaların boşa gidiyor ve zamanın boşa akıp gidiyor.
Miras yüzünden tüm ailenin birbirine girdiğini, onca yıldır içlerinde biriktirdikleri pislikleri tüm acımasızlıklarıyla kustuklarını görmek.
Bir kaç sene önce bayram ziyaretleri için memlekette babamın amcasına gittik. Bizim aile ve amcamlar. Benden 3-4 YAŞ küçük kuzenimle oturduk yan yana yeni gelin edasında. O ara amcaların kedilerinden birisi önümüzden geçti. Kuzene bak şu kedi geçen ay 5. Kattan atlamış dedim. Tam o Sırada babam da yengeye başınız sağolsun dedi. Olayı ben biliyorum, yengenin kardeşi vefat etti. Ama kuzen bilmiyormuş. Muhabbeti dinliyoruz.

Yenge;
- seveni çoktu ya cenazesi çok kalabalıktı. Napıcaksın işte, kader.. Hayat bu kadar kısaymış. Birbirimizi çok severdik, bakışlarını hala unutamıyorum..

Derken kuzen kulağıma eğildi, kediler hani 4 ayak üzerine düşüyordu dedi. O an kendimi tutamadım "puah" diye bi ses çıktı. Hayır normalde o kadar gülmem de. Kuzen yengenin kardeşini bilmiyo, o hala kedi mevzusunda.

(bkz: anlatınca komik olmadı ama o an komikti)
sevilen birinin ölümü.
Sabah metrobüs çok kalabalıkken miden bulanır. inmek istersin inemezsin yetişmen gereklidir. Kusmak istersin kusamazsın. Başın döner. Bayılırsam cantamı alıp giderler deyip kendi sınırlarını zorlar ve iyi olmaya çalışırsın.
hızla giden dolmuş şöförüne "müsait bi yerde inebilir miyiiim ?" feryadını duyuramadığın anlar...

dipnot: belki de burada hayata dair küçük, şirin bi metafor vardır.

daha dipnot: belki de yoktur.
ilişkinin başlarında içinizin kıpır kıpır olduğu o tarifsiz zamanlar..
sevgiliniz dışarı çıkar telefonu masadadır ve mesaj gelir, ön bildirimden görürsünüz yazılanları;
"- kocacım seni şimdiden çok özledim, kızımız da çok özlemiş".
o an kaybolmak istersiniz, bir anda yok olmak.
anne babanın kavga ettikten sonra hangimiz haklı diye sormaları.
işte oldugum anlar. o kadar nefret ediyorum ki işten ve bayat insanlardan, kafa dengim birini bulsam da kaçsam dağlara denizlere ormanlara diye geçiriyorum aklimdan.