bugün

son içilmiş şarap şişelerinin hala aynı yerde olması.
son kalan koku kırıntıları gitmesin diye çarşafları yıkamamak.
Ona alınmış fakat verilememiş hediyeleri göz önünde bulundurmak.
Kafanı kaldırdığında oturduğu yerde görememek.
Sabahları sana kahve yapayım mı cümlesini duyamamak.
4 sene evvelden saklanmış karton bardaklara bakmamak için evden uzak kalmaya çabalamak.
yolculuk fişini çantadan çıkartıp bi daha bakmak.
son yolculuktan kalma pijamayı poşette saklayıp koklamak.
ben seni çok özledim demek için delirmek ama söyleyememek.
benim yokluğunu bile sevdiğimi bilir mi
varlığını sevdiğim kadar
ve seyrettiğimi hayalini açık gözlerle
yemin ederim kalbim asla yorulmaz
o yorulduğunda beni aşk arzusuyla
ah! nasılda susadım
onun parlayan serabına

biz sarhoşken
henüz üzüm yaratılmamıştı

(bkz: ibn farıd)
tercih yapmak.
gecenin karanlığında iç geçirerek eskileri düşünmek. ağlamak ve ağlamak. daha sonra yalnızlığın aklına gelip yine ağlamak. daha sonra susmak. o değilde yıldızların arasında birisi var. keşke şu anda bende onun yanında olsam. keşke kısacık saçlarımı okşarken eline saç battığından alnıma şaplak atsa.
ölen eş dost ve akrabalarımızı unutmak, arada bir de olsa dua etmemek.

( evet ya sende bu yazıyı görünce aklına geldi, haydi yargıla şimdi kendini, en son ne zaman yad ettin )
(bkz: asgari ücret)

asgari ücret için bütün gün çalışıp, didinen ve alnının teri ile kazandıkları paraları ile çocuklarına istediklerini alamayan aileler.
facete arkadaşlarımın murat boz - hayat öpücüğü şarkısını paylaşıp altına da şu yorumları yapması.
ama ben buna ölürümm *
bende ölürümm aşmış kendinii
bncede son şarkılar harikaa .d
adamın kendisii harikaa :d
aynn ya .d
edit: eksileyin eyy liseliler ve hep liseli kalanlar.
Roland Garros ve Nba finalinin benim final sınavlarıma denk gelmesi.
1 ay önceki doğum günümü kimse hatırlamamışken benim diğer insanlar için süprizler hazırlıyor olmam.
aşağı yukarı aynı yaştayız acaba bunlar sizi mutlu ederken beni etmez miydi keşke biri de benim için yapsaydı uktesi.
günlerinin uyanık olduğun yarısı onu düşünmekle geçerken, onun seni hiç düşünmüyor olma ihtimali. tabi bir yerden sonra detay olmaktan çıkar bu durum. bütün aşk şarkıları onun olsun o zaman.
iki gün boyunca hiç uyumadan "söylem çözümlemesi" dersinin final fınavına çalışmak, ama hayatınızda daha önce hiçbir derse çalışmadığınız gibi... sabah 9'daki sınava 2 saat kala, 5 dk uzanayım diye yatağa girmek ve sonrasını hatırlamamak... ve elbette sınavı kaçırmak!
hayat çok acımasız...
yaz geldi diyerek, şimdi herkes buzdolabındaki dondurma kutusunu açıp içinden ' bezelye ' çıkmasıyla hayal kırıklığı yaşayacak.
toz bezi satmak için, şirket kapısını tıklatıp içeriye giren lise çağlarında bir erkek çocuğuna, 'aferin, babana yük olmuyorsun, en azından okul masrafını çıkartıyorsun' dedikten sonra, 'abla babam yok, zaten olsa burda bunu satıyor olmazdım' demesidir. hay dilimi eşek arıları. neyse. bu da böyle bir anımdır.
öğrenci işi bir lokantada oturuyorum. asık suratlı bir garson tahminen 30 yaşında-40 gösteriyor-, sert bir şekilde masaya vuruyor çatalı kaşığı. belki azar işitmiş patronunda. gözleri hafiften dolu, kimse olmasa ağlayacak belli.
yanına diğer garson arkadaşı geliyor. kulak misafiri oluyorum.

-bir oğlum olsun çalıştırırsam şerefsizim.
+öyle deme abi. büüyk konuşma.
-lann oğlum çalıştırırsam anamı siksinler. okusun gezsin 50 yaşına kadar. 11 yaşından beri çalışıyorum. bıktım oğlum bıktım.
+abi şu masa servis bekliyor.
olsztyn'de üniversite şenliğinde 4-5 yaşlarında küçük kız çocuğunun gözlerini açacak hali kalmamış sarhoş anne babasının başında ağlayarak kendilerine gelmesini beklemesidir. çoğu zaman anne babalarımız bizler için gurur kaynağı hatta bazen idol olabilmişken bir anne babanın çocuğun gözü önünde böyle aciz bir duruma düşmesi içler acısı. o manzarayı görünce bir kez daha şükrettim türkiye'de yaşadığıma.
ankara'nın varoş semtlerinden birinde yıkık dökük bir gecekonduda yaşayan aileye borcunu ödeyemediği için hacize gidiliyor.evin reisi '' alın götürün ne yapayım ödeyemiyorum'' diyerek cebindeki 10 lirayı gösteriyor.eşyalar birer ikişer evden çıkarılıyor.olaylardan bihaber 5-6 yaşındaki kız çocuğu televizyonun karşısında çizgi film izliyor.görevlilerden biri gidip televizyonun fişini çekiyor.kızın gözleri doluyor ağlamaya başlıyor.
(bkz: protez bacak karşılığında transfer olan futbolcu)
ve yine her zaman ki ortalaman 70'in üzerinde olmasına rağmen sayısal derslerden en fazla bir tanesinin 1 düşecek ihtimalinin olması ve enin bu yüzden yusuf yusuf etmem.

tabi o teşekkürün veya takdirin sonunda telefon falan olmasa olur mu hiç şeyim?
rüyadan uyanmadan 1sn. önce rüyada eski sevgiliyi görmek akabinde uyanılan anda küfür etmek. ya hiç görmeseydim ya tam görseydim olayı.
elde edilene kadar peşinden koşulması, elde edildikten sonra bir öneminin kalmaması. (bkz: bilindik hayat işte)
şu sıralar herkes siyasetten konuşuyor ve bir şeyler almak için girdiğim büfede, yine siyaset konuşan amcalar. şu kaset skandallarını konuşuyorlar. büfeci: "ben kasetleri açığa çıkanlardan korkmuyorum, hâlâ görevde olup da, kaset şantajlarıyla kimbilir ne işlerin yaptırıldığı milletvekillerinden çok korkuyorum"
hayata dair bir iç burkan detay daha öğrenmek belkide..
çok yakın bir arkadaşının, başka bir arkadaşının anne ve babasının cenazesine giderken son anda bindiği otobüsün kaza yapması ve devrilen otobüste bacağını bırakması belkide.. reşit olmandan ötürü izinsiz kesemiyecekleri bacağını kesmek için sana verilen kağıda imza atmak zorunda kalmak.
evet olay gecesini unutmak mümkün değil sözlük, hadise çıkmış bir programa en kısa kıyafetini giymiş bacaklarını sergiliyor ve dans ediyor, mal gibi televizyona bakıyorsun. isterse soyunsun umrunda değil, kafetaryada onu açmışlar onu izliyorsun. beklediğin sadece "başka bir çaresini bulmuşlar" cümlesi. hadise soyunmuş, ülkemin bütün erkekleri izliyorlar zevkle "nede çok severdi hadiseyi" diye düşünüyorsun ama önemsiz artık, arkadaşın yoğun bakımda...
ayşe özyılmazel başka kanalda. beğenirdin, güzel derdim belki ama şuan umrunda değil. bana ne kime ne? arkadaşım organın kaybediyor o kadının bütün organları güzel olsa, hepsi dibimde dursa bana ne.. ona da mal gibi bakıyorsun.
kafayı dağıtmak için kaza yaptığımız şehrin meşhur bir yerinde yemek yedirelim diyorlar sizi misafir eden dostlar. gidiyorsun, kaza haberini alıp apar topar yola çıkıncaya kadar ne kadar açtın ama üzerinde 8 saat geçmiş o yemeği yiyemiyorsun, miden bulanıyor. insanlar mutlu ama, kimisi sevgilisini almış geziyor, kimisi anne babası ile kimisi kankası ile. herkez mutlu belki ama biri organından oluyor, enteresan geliyor dünya!
gözyaşı döküyorsun bir köşede çaktırmadan bazen çaktırmakta istiyorsun "bak ağlıyorum ey insanlar, herşeyin geçici olduğunu bilin" diye.
fenerbahçe şampıyon olmuş, beraber kutlayacaktık ama sevinemedik bile.. anlıyoruz ki "beraber olamadıktan sonra güzel olan hiçbirşey yok"...
şükrediyoruz herşeye rağmen daha kötüsü olabilirdi diye, allah onu bize bağışladı diye.
uyandığında ilk anda inat etse de imzalıyor ve kesiliyor.
ama hayatın en güzel şeyi arkadaşının ilk telefona gayet iyi bir ses tonuyla çıkması ve onu hastaneye ziyarete gittiğinde seni güleryüzle karşılaması...
(bkz: tahtacı fatma)
baktığınız elbiseyi göbeginiz oldugu düşüncesiyle yavaşca yerine geri bırakmak. *
güncel Önemli Başlıklar