bugün

B harfine b yerine gözlük demediğim,s harfine s yerine yilan demediğim için ve söylememekte direndigim için ilkokul öğretmeninden birinci sınıfta yediğim azar.
Mahalledeki ablama sevmeyen benden de büyük kızlar vardı. Çişim geldi. Eve gidersem annem eve sokar Bidaha dışarı salmaz beni dedim. Apartmana işe nolcak dediler. Çocuğum uydum. Sonra annemden dünya kadar dayak yediğimi hatırlıyorum hiç unutmam.
Ilkokuldayken Okulun önünde seyyar tatlıcı olurdu. Bütün arkadaşlarım alır yerdi, hijyenik annem ve babam asla izin vermezdi yememe. Nasıl kiskanirdim iştahla yiyenleri. Artık bi gün nasıl yalvardiysam mecbur kaldılar, aldılar bana da. Ertesi gün sarılık oldum. Tıbbi olarak bağlantısı var mı bilmiyorum ama baya da uzun sürmüştü okula gidememistim. Bu da bana ders oldu.
Küççükken her kız gibi barbie bebeklere bende meraklıydım hep dergilerini alırdım okurdum en arka sayfasında barbilii bavullar vardı cokkk ucuk fiyatlara satılan.. hep bi tane isterdim annemle babamdan.
Birgün taksici olan babam eve bu bavuldan getirdi ben deli gibi zıplıyorum nasssıl mutluyum ama babama tesekkur ediyorum tam içini accam babam gercegı soyledi meger bunu takside bir kız unutmuş babam içini actırmayı bırak dokundurtmadı bile. Baskası benim hayallerimi yasıyordu bense izliyordum.
sene 2004...

abim, ben ve amcamın oğlu bisikletlerle köyde geziyoruz. lakin şöyle bir durum mevcut, iki bisiklet var! haliyle en kucugumuz olan amcazadem abimin arkasına biniyor ve öyle dolaşıyoruz. derken bir yerden esiyor ve hurda toplayıp hurdaları satalım diyoruz.

abim yetenekli idi. bisikleti için arkasına takılan kasa yapmıştı. evden o kasayı aldık. abim ve amcazadem önde, arkalarina bağlı kasa ve en arkada ben köyü turlamaya başladık. böyle demir teneke bira şişesi falan ne bulursak koyuyoruz kasaya. kasa dedimse de öyle kocaman değil. üç beş bira şişesi bir kaç da teneke parçası koyunca doluyor. biz de gidip satalım diyoruz. yine önde abimler gidiyor, arkada da ben. düşen olursa toplayıp kasaya atıyorum.

köy küçük zaten. varıyoruz hurdacı abinin evine. kasadakileri satıyoruz ve toplamda altıyüz bin tl* kazanıyoruz. abimin önderliğinde bakkala gidip bir tane dondurma alıp üçümüz sırayla yemeye başlıyoruz. ve bu arada farkediyoruz ki demirin kilosu çok ucuz, biz bira şişeleri bulalım. aynı şekilde iki defa daha toplayıp satıyoruz ve onlarla da dondurma alıp sırayla birlikte yiyoruz.

kendi emeğimiz ile kazandığımız için de ayrı bir tatlı geliyor tadı. sonra camiye gidip şadırvandan su içiyor ve akşam ezanı okunmadan evlere dağılıyoruz.
12 13 yaşlarındayken gittiğimiz bir cenaze ortamında komiklik olsun diye babamın oturacağı sandalyeyi çekmiştim.

garibim babam yerde kıvranırken ben gülmüştüm, asla ne kızdı nede bir fiske vurdu eve geldiğimizde bile unutmuştu olayı.

onun o yerdeki hali hala içimi burkar. kendimden soğurum.
Hepsi iç burkan anılardır.
Yoklukla geçen yıllardır.
Bizi o günlerden bu günlere getiren rab'bimize nihayetsiz şükürlr olsun.
ilk okul 5'e gidiyorum, arkadaşım filan yok. Zaten okulda popüler biri değilim ama arkadaşlıkta kuramıyorum, böyle silik bir tipim işte. Okulun ilk gününden beri 6'cı sınıftaki serkandan hoşlanıyorum, ne hoşlanma ama! Koridordan geçince triplere giriyorum, yüz yüze gelince elim ayağıma dolanıyor. Uzaktan seviyorum yani, bi de bu serkan garip çocuktu. Bazen selam verir hatır sorardı, bazen beni farketmeden çekip giderdi. Tüm dengesizliklerine rağmen seviyordum ama, bir gün onun da beni seveceğini düşünüyordum. Neyse efenim, günlerden cuma serkan beni arka bahçeye çağırdı. Baktım yanında benim sıra arkadaşım fahriye var, dedim lan ne iş? Bunlar bana nispet falan mı yapıyor yoksa? Yanlarına varınca, fahriye gülümseyip gitti. iyice ayar olmuştum ki, serkan lafa girdi.

Serkan: sen benden mi hoşlanıyorsun?
Ben: kim dedi onu ya!
Serkan: fahriye söyledi, utanıyormuşsun
Ben: şey ya ben işte, yani biraz öyle şey ettim ama sen bakma fahriyeye (öyle özgüvensizim ki sormayın)
Serkan: tamam
Ben: ha işte onu diyorum, zaten senin hoşlandığın tipe uymuyorum unut gitsin
Serkan: ben de hoşlanıyorum
Ben: zaten kızlar sana hasta, benden hoşlanacak halin yok ya (sanki onu duymuyorum, kendi kendime konuşup duruyorum)
Serkan: kızım hoşlanıyorum diyorum!
Ben: ney? Nasıl? Şimdi biz baya sevgilimiyiz? (Sanki rüyadan bir anda tekmelenerek uyandım)
Serkan: evet
Ben: kantinde beraber oturup, yan yana yürüyen, el ele tutuşan çiftlerden mi olduk?
Serkan: onlardan olduk, ver elini.

Hala şoku atlatamamıştım, okulun en havalı çocuğu ile sevgili olmuştum. Çok mutluydum çok, ilk kez sevgilim olmuştu çünkü. Artık okul bile cennet gibi görünüyordu, elimi tutan biri olacaktı! Beni seven biri vardı artık! Ders çıkışı eve koşup yarın için kıyafet seçtim, okula yeni öğrenciler geldiği için forma zorunluluğu yoktu henüz. Saçıma, kıyafetime özen gösterdim, sabahın köründe kalkıp aynanın karşısında saatlerce hazırlandım. Evden çıkıp okula geldiğimde serkanı göremedim, okul çıkışı kapıda beklediğini görünce çok mutlu oldum. Hemen yanına koştum.

Ben: durağa kadar gidelim mi?
Serkan: ayrılmak istiyorum (şerefsiz giriş gelişme yapmadan direkt çat diye söyledi lan)
Ben: yanlış bir şey mi yaptım?
Serkan: galiba hoşlanmıyorum ya (pişkin pişkin yüzüme bakıyor bide)
Ben: o zaman dün neden sevgili olalım dedin?
Serkan: hoşlandığımı sandım, yeni sevgilim var o gelicek
Ben: kim? (Kafasını kopartacak kadar sinirliyken bastırmaya çalıştım)
Serkan: sınıfımıza yeni kız geldi dün, hatice ismi. Onunla çıkıyorum.

Sinirden elim ayağım titredi ama ona sövecek halim bile kalmamıştı, daha o yaşta şiddetli bir acı geldi oturdu kalbimin ortasına. Uzaklaşınca bir ağacın altında oturup dakikalarca ağladım, ulan nasıl görmemişim nasıl körmüşüm diye kendime kızdım. Tarihin en kısa ilişkisini yaşadım resmen, bana sevgili olalım dedikten sonra yeni gelen kızla çıkmaya başlamış. Yani 2 saat sevgili kalmış sayıldık..

Alacağın olsun fahriye! ilk heyecanım gözyaşına dönüştü sayende, çeneni tutamadın! Ben uzaktan seviyordum iyiydi böyle, bazı şeylere fazla yaklaşmak acıdan başka bir şey vermiyor işte. O günden beri travma oluştu bende, hoşlandığımı öldür allah söyleyemiyorum..
12 yaşımdayken 19 yaşında kız tavlamıştım aldatmıştı. çok üzüldüm şimdi hatırlayınca...
Ben çocukken ekmeğin içini çok severdim, hep içlerini yer kenarlarını sofrada bırakır giderdim. Üstelik yoksul bir aileydik, ama çocuk olduğum için israfı falan düşünmezdim. Ne zaman görsem annem ekmeğin kenarlarını kendisi yer, içlerini bana ayırırdı. Çok mutlu olurdum, bir gün annemle babam konuşurken onları duydum ve o günden sonra ekmek içi yemiyorum yiyemiyorum.

Annem hazımsızlık çektiği halde, ben seviyorum diye, ekmek alacak paramız yok diye ekmeğin kenarlarını yiyormuş. Ben dahil hiçbir evlat annesinin hakkını ödeyemez, allah tüm annelere uzun ömürler versin!
Atv anahaberin eskiden guguklu saati olan bir animasyonu vardı.
onu çizgi film sanar sevinirdim, sonra haber görünce üzülürdüm.
rabbim kimseyi kimseye muhtaç etmesin.
tam bir şeytan yavrusu olduğum icin her türlü manipülasyonla anne babamın içini burum burum burktuğum anılar onlar.

iyi ki büyüyoruz.
Babam eve gelmişti. Dizinde oturmuştum. Aylardan şubat olmalı. Annemle konuşmak istiyor, annem konuşmam die odaya kilitlemiş kendistievde kaos var. Babam diyor ki " bak sayıl, geldim, konuşalım. Şimdi gidersem bir daha hiç gelmem"
Beş yaşındaydım. O yaşa kadar babamı hiç görmemiştim. Sonra işte bir akşam vakti çıkmış gelmiş. Geldiği an filan yok aklımda tek hatırladığım annemle olan bu konuşması ve salondaki tekli koltukta sol dizinde oturuşum. Ne istersin diye sormuştu. Bisiklet ve karpuz istemiştim. 4 martta doğum günümü kutlarken amcamın karısı elinde bir karpuzla çıkıp gelmişti. Nasıl mutlu olmuştum anlatamam. Mart ayı. Daha yazv gelmemiş ama babam bana karpuz göndermiş. Çocuk kafası işte. "O pezevenk bunu neden kendi getirmedi böyle bir günde" diye düşünemiyorsun.
Annemle olan kapı arkası konuşmasından sonra çıktı gitti. Bir daha babamı 18 yaşında anneannemi kaybettiğimizde bizim evde gördüm. Annemin yıllar önce saklandığı odada 3ümüz konuşuyorduk. (Bunu şimdi farkettim) hayat ne garip...
Annem de bir tuhaf hem herifle konuşmak istemiyorsun, hem adamdan 11 sene boyunca boşanmıyorsun. Ayrı bir kafa. Ayh neyse öyle işte. Çok darmadağın anlattım farkındayım. Ama bazı içburkan anılar öyle dümdüz, giriş gelişme sonuç olarak anlatılamıyor maalesef. Vaktiyle içini burkanlar gün gelip içini skiveriyor, şimdi olduğu gibi.
Ne güzel keyifli keyifli seramik yapıyordum lan ben. Nereden gördüm başlığı.
güncel Önemli Başlıklar