bugün

islami kurallara göre yasak. geleneksel islama göre sık sık yaşanan durum dur. (bkz: yemezler hacı)
milletin banka cuzdanlarimi inceleniyor acaba diye sorma ihtiyaci hissettiren tespit.
islami bankacılık ayağıyla parayla para kazanan tayfadır.

(bkz: asya bank)
faizle hacıya gideni de vardır ki, bu onun bir üst modelidir.
hacıya beleş deyip kendisinin önemsemeyeceği durumdur. (bkz: arabada beş evde on beş)
(bkz: tövbe de bey çarpılcaksın)
hacılığın şanındandır...
faiz kelimesinin "katılım payı" adıyla süslenmesi sonuncu olandır. nasıl olsa faiz değildir. o yüzden caiz oluyormuş.*
islama göre kesinlikle yasak olan bir şeyi yapmaktır. ama aynı zamanda parasının değerini koruyacak oranda faiz yiyebilmek için mantıklı açıklamalar aramaktır.

hayber’in fethi sırasında (7/629) inen aşağıdaki âyetlerle de kesin faiz yasağı getirilir:
"fâiz yiyenler (kabirlerinden), ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. bu, onların, alış-veriş de fâiz gibidir, demeleri yüzündendir. halbuki allah, alış-verişi helâl, fâizi ise haram kılmıştır. bundan böyle, kime rabb'inden bir öğüt gelir de yaptığından vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve işi de allah'a kalmıştır. kim de yeniden (fâizciliğe) dönerse, işte onlar cehennemliktir, onlar orada sürekli olarak kalacaklardır."
"ey iman edenler! allah'tan korkun. eğer inanıyorsanız fâizden arta kalanı bırakın. eğer böyle yapmazsanız, allah'a ve peygamberine karşı savaşa girdiğinizi bilin. şayet tevbe ederseniz, anaparanız sizindir. böylece ne haksızlık etmiş ve ne de haksızlığa uğramış olmazsınız."

fakat, şimdi buna yeni bir yorum getirilmiştir:
"ne haksızlık etmiş ve ne de haksızlığa uğramış olmazsınız" sözünden yola çıkarak; paranın değerinin düşmesi karşısında anapara alım gücünü yitirip de haksızlığı uğramış olacaklarından*, paranın değerini sabit tutacak miktarda faizi kabul ederek, haksızlığa uğramamayı garantilemeye çalışmaktadırlar.

bunun için de söz konusu ayetlerin, altın ve gümüş gibi sağlam paralar için indiğini; o zaman kullanılan ve fels adı verilen bakır, nikel, kalay vb. madenî paraları kapsamadığını, dolayısıyla kağıt parayı da kapsamayacağını iddia etmektedirler. ayrıca mal takası, vade farkı ya da iki ülkenin parasının değişimi için de ayet ve hadislerden yola çıkarak çözüm yolları aramaktadırlar.

islami iktisat diyebileceğimiz bu çabanın asıl amacı; islam ülkelerinin birleşip değeri düşmeyecek, dolayısıyla değerini korumak için faiz almak zorunda kalınmayacak bir para birimi bulması ve kullanıma sokmasıdır.*
ilgilenen olursa, ilahiyatçı ve iktisatçı prof. dr. hamdi döndüren'in kendilerince gerçekten mantıklı ve kapsamlı açıklamasını okuyabilir:

http://tinyurl.com/26zu3mf