bugün

hoş gelmiştir.
(#8934508) numaralı sağlam ayarı ile dikkatimi çekmiş hoş gelen yazar.
güzel başlamış yazar, aynı şekilde devam etmesi temennisi ile başarılar dilerim kendisine...
esprili güzel entry ler giren yazar.ayrıca yiğidinde hakkını veriyor.
(bkz: anladın sen)
şimdi çoğu girdiği entryi inceledim, başlıkları tanımlamaktan çok başlığı açan yazara cevap niteliğinde entryler giriyor. sözlük kurallarına aykırı davrandığına kuşku yok.
(#11725069) entrysi ile güldürmüş 7.nesil yazar.
#14310658 güldürmüştür efenim.
(#16354648) sandalyeden düşmeme neden olan komik yazar. ellerine sağlık.
sayesinde magnum denen dondurmanın hiçbir cacık olmadıgını öğrendiğim yazar. zamanında söylemiştim. deneyim ilk sana haber vericem diye. kısmet bugüneymiş. kendisine selamlarımı sunarım efendim.
kendisine ayna tutulmasına tahammül edemeyen yazardır. Hoş gelmiştir, biz de boş göndermeyelim...
(#18189509) hayatımda hiç gülmediğim kadar gülmemi sağlayan yazar. allah iyiliğini versin.
#20474555 eleştirirken eleştirilmeyi hak etmiş saygıyla eleştirilesi yazar.

eleştirilerine tane tane cevap vermek gerekirse;

--spoiler--
ilk önce bilmesi gereken şey bence tabi, ayet yorumlamak veya dini bir vecibe konusunda fikir yürütmek oyle kuranı kerimi okuyup " dur lan burda bunu demek istiyor galiba" yla olmaz. dini bilgi, ilim ve irfanın yanında nefsin körelmiş, yani kısacası evliyalık diye bir mertebe var hocam. sen bi şeyi düz okuyup ahanda burda bunu demek istiyor diye üfürümezsin.
--spoiler--

demiş kendisi.

halbuki tam da böyle olur. çünkü;

"Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir." enfal 29

eğer iman ediyorsak allah bize iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış vereceğini taahhüt ediyor. şüphesiz ki allah verdiği sözde durur.

Bakın burada "ey iman edenler" diyerek allah'a iman eden herkese seslenmektedir kuran. yani peygamber, halife, sahabe, imam, şeyh, alim, evliya, müçtehit vs. diye bir ayırım yapmamakta herkese iyiyi kötüden ayırt edecek anlayışı vereceğini söylemektedir. tek bir şartı bunu iman etmek.

düz okuyup üfürmeye gelince;

"Andolsun Biz Kur’ an’ ı öğüt alıp düşünmek için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?" Kamer 17

"Biz sana bu Kur’ an’ ı güçlük çekmen için indirmedik." taha 2

daha birçok ayet var ama yeter bu kadar bence.

benim daha ayrıca bir cevap vermeme gerek yok, kuran cevaplamış zaten.

evliya meselesi;

şimdi "evliyalık diye bir mertebe var" demek şu ayetle muhatap olmak demektir;

"Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah’ a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah’ a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler." nahl 116

bakalım evliya diye bir mertebeye kuran nasıl bakıyor;

"Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene inanmış olsalardı, küfre sapanları evliya edinmezlerdi. Ama onların çokları yoldan sapmışlardır." maide 81

"Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden birtakım evliya ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!" araf 3

"inkâr edenler de birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunların gereğini yapmazsanız, yeryüzünde bir karışıklık ve büyük bir bozulma olur." enfal 73

"Yoksa O'ndan başka evliya’mi edindiler? Allah! O'dur gerçek veli. Ölüleri O diriltir. O her şeye güç yetirir. şura 9

"Onların Allah'tan başka kendilerine yardım edecek evliya yoktur. Allah'ın saptırdığı kimse için artık hiçbir yol yoktur." şura 46

görüldüğü kuran evliya mertebesini genellikle olumsuz anlamda kullanır. hatta şura 9 ve 46 da açıkça Allah'tan başka evliyanın olmadığı belirtilmiştir.

ayrıca;

"Allah'ın davetçisine uymayan, yeryüzünde hiç kimseyle yarışamaz/hiç kimseyi âciz bırakamaz. Böylesinin, Allah dışında/Allah'ın davetçisi dışında evliya’sı da olmaz. Böyleleri apaçık bir sapıklık içindedir." ahkaf 32

ayette evliyalara uyanların apaçık bir sapıklık içinde olduğu vurgulanmıştır.

bunun dışında evliya kelimesi kuran'da 39 ayette geçer ve bunların sadece 1 tanesinde evliya olumlu anlamda kullanılır. kalan 38 ayette ise yukarıda ayetlere benzer şekilde evliyalık lanetlenmiştir.

burada şunu belirtmeliyim ki içerisinde evliya kelimesi geçen ayetler ile yaptığım araştırma zaman darlığı nedeniyle kısaca ve birazda aceleyle yapılmıştır. sayısı 39 yerine 40 da olabilir 38 de ancak daha öncesinden hatırladığım kadarıyla sadece 1 ayette olumlu manada kullanıldığı nettir.

gelelim 2. hususa;

--spoiler--
benim hatırladığım en yakın muctehid imamı azam vardı, bu adam ilim öğrendiği adamın evine doğru ayağını uzatmazdı, 5 yaşında hafızlık yapıyor, bilmem kaç yaşında çıkıp cemaate sohbet edip hutbe okuyordu. tekrar soyluyorum bu kişi muctehit mertebesine beş yaşında hafız olduğu için veya diğer ilmi bilgileriyle çıkmadı. ilmin yanında manevi mertebeside vardı.
--spoiler--

şimdi kuran'da sadece ve sadece peygamberlerin cennete gidecekleri söylenmiştir unun dışında isim olarak hiçkimse için böyle bir müjde verilmemiştir.

kişilerin imanı diğer kişilere göre değil allah'a göre önemlidir. siz bir kişiyi istediğiniz kadar yüceltin, istediğiniz kadar iman bahşedin bu kişinin akibetini ve dahi gerçek imanını yalnızca allah bilebilir.

dolayısıyla imanına garanti veremeyeceğimiz hiç kimseye uymak zorunluluğumuz yoktur.

şöyle ki;

"Dinlerini parça parça edip hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Allah onlara yapıp ettiklerini haber verecektir." en'am 159

"Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra çekişmeye girip fırkalar (mezhepler) halinde parçalananlar gibi olmayın." Ali imran 105

şimdi bir kişinin hocasının evine doğru ayaklarını uzatmamasının islam ile uzak veya yakın bir alakası yoktur. olsa olsa abartılmış saygıdır o da sadece kişiyi bağlar. bu duruma bakarak bir kişinin müçtehit olduğunu iddia etmek biraz saflık olur.

5 yaşında hafızlığın da herhangi bir önemi yoktur dinen çünkü 5 yaşındaki insanlar çocuktur ve çocuklara sevap/günah yoktur. anne babası zoru ile 5 yaşında hafız olmak üyüyünce islamı doğru anlayıp doğru yaşayacağı garantisi vermez bir insana. mühim olan ergenlik ve sonrasındaki düşünceleri ve yaptıklarıdır.

benim imam-ı azam'ı önder kabul edebilmem için bana en azından 1 ayetin örnek gösterilmesi gerekir. aksi takdirde benim için islami önderliğinin herhangi bir önemi yoktur çünkü şura 46 da belirtildiği üzere "apaçık bir sapıklık içine" girmek istemem.

en azından imanmetre icat oluncaya kadar bu düşüncelerim bakidir.

icat olduktan sonra ölçtürürüz, kiminki benden yüksek çıkarsa ben o'na uyarım sorun değil.

3. husus;

--spoiler--
ya aklım almıyor bi insan nasıl olurda kuranı kerimin ayetlerini okuyup dur ben şunu yorumlayayım kafasına gelebilir ki, nasıl görür kendisinde o hakkı.
--spoiler--

akıl almayacak bir durum yok. bana bu hakkı kuran vermiş zaten, ben de kuran'ın yani allah'ın bana verdiği bir hakkı kullanıyorum, bunda şaşıracak kızacak ne var anlamadım doğrusu.

kuran'ın ilk emri "oku" dur hemen herkesin bildiği üzere ve insanların sorumlu olduğu kitap kuran'dır ve yüzlerce ayette belirtildiği gibi kuran "apaçık, tertemiz, anlaşılır, kolaylaştırılmış" bir kitaptır. şimdi bu ayetleri tek tek yazmayayım. dileyen google da basit aramayla tamamına ulaşır.

"biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık" en'am 38

görüldüğü bir insanın din adına aradığı her şey kuran'da vardır. başka kaynak aramaya gerek yoktur. dolayısı ile kuran'ı yorumlama ve buradan haram ve helallere ulaşma hakkım sabittir.

eğer kuran'da eksik bir şey olsaydı siz haklı olurdunuz, o zaman bir takım kişi veya kurumlara müracaat edebilirdik ama allah diyor ki eksik yok.

eksik yoksa neden araya aracı sokalım?

"ve şüphesiz o senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir.siz ondan sorulacaksınız" zuhruf 44

bakın burada imam-ı azam'dan falan bahsetmiyor hiç, kuran'dan sorulacağımız söyleniyor. ayrıca allah öteki tarafta "ama şuna uyduk, buna uyduk" bahanelerini kabul de etmiyor.

"Yüzlerinin ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün, “Keşke Allah’a ve Resûl’e itaat edeydik” diyecekler. Yine şöyle diyecekler: “Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar.” ahzab 66-76

o halde kendi yolumuzu kendimiz bulmalıyız. ve bu yolu bulurken esas almamız gereken tek kaynak kuran.

kuran 100 lerce ayette din önderlerini lanetliyorken, yine 100 lerce ayette "ey insanlar, aklınızı kullanın" diyorken hala daha birilerini yüceltmeye çalışmak apaçık bir sapıklık içinde olmaktır.

özetle;

bana ayetlerle gelip de inancımı eleştiren herkesi sevinçle karşılar teşekkür eder, minettar olurum.

çünkü yapılacak her eleştiri benim inancımdaki bir eksikliği veya bir yanlışlığı düzeltmeme vesile olur/olabilir.

fakat benim de tek bir şartım var.

ben nasıl ki islam adına tek kaynağı kuran alıyorsam, hiçbir şekilde hadislere, alimlere, evliyalara girmiyorsam sizden de aynısını beklerim.

bana yanlış anladığım bir ayeti gösterin, doğrusu şöyledir deyin eyvallah.

ama bana örnek olarak ayağını hocasının evine doğru uzatmadığı için evliya olan kişileri örnek göstermeyin lütfen.

kişiler ve kurumlar beni bağlamıyor çünkü.

örnek vermem gerekirse;

yarın ahirette allah bana "orucu neden bu şekilde tuttun derse" cevabım;

senin göndermiş olduğun kitabı okudum böyle anladım" olacaktır.

eki size "orucu neden böyle tuttun " diye sorarsa ?

yukarıda örneğini vermiş olduğum ayetlerde belirtildiği üzere " ona, buna uydum deme şansınız yok.

kuran dışında kaynak gösterme şansınız da yok.

ne cevap vereceksiniz ?

bence bunu bir düşünün.

not: yapılan eleştiriye hakkıyla bir cevap veremedim bazı sebeplerle. o nedenle kusuruma bakılmasın.

daha buraya yüzlerce ayet yazıp uzun uzadıya bir cevap verebilirdim ancak o da başka zamana kalsın.

bugünlük affola.
eleştirilerinden mutlu olduğum, bilgi edindiğim, kendimi geliştirdiğime inandığım güzel insan, iyi yazar.

#20488975 entry sinde yaptığı eleştirilere bir cevap vermek isterim.

iki gündür üzerime çöken eringenlik nedeniyle hiçbir şey yapmama isteği bu cevabın gecikmesine neden oldu.

tembellik, baba tarafından genlerimde olan bir şey. benim pek bir kabahatim yok bu konuda.

geçelim cevaba;

--spoiler--
ilk olarak bir şeyi inceliyorsan ve bu hassas bir konuysa eğer aradan ayetler seçip, kuranı kerimi dayanak göstereceksen, o ayetin içinde geçtiği sure neden bahsediyor, sure bütün olarak hangi konuyu ele alıyor, bir veya bir kaç önceki yada birkaç sonraki ayetlerin manaları nedir, acaba bir konunun içinde geçen bir kısma mı ait yoksa, öyle gelişi güzel bütün bir surenin içerisinde yeşillik olsun diye mi yazılmış ?
--spoiler--

anlaşılacağı üzere ayet cımbızlamaktan söz ediyor kendisi burada. kendisi katıldığım nokta, bir olguya islami yani kurani bir gözle bakmak isterseniz ayet cımbızlayamazsınız. cımbızlarsanız bu sizi yanlışa da götürebilir. bu konuda hemfikiriz.

bir konu hakkında bir yargıya varılmak isteniyorsa ilk dikkat edilmesi gereken husus kuran'ın bütünlüğüdür. kuran'dan bir yargıya varacaksanız sadece ilgili ayetleri veya ilgili sureyi okumanız yetmez, kuran'ın tamamını en azından birkaç kez okumanız gerekir.

örneğin kabir azabıyla ilgiyi yargıya kuran'ın tamamını okumadan varamazsınız. hatta kuran herhangi bir ayeti ile size bu konuda bir cevap da vermez. ancak kuran bütünlüğü içerisinde bu konuyla ilgili bir yargıya varabilirsiniz.

bir konu ile ilgili bir ayeti örnek vereceksek eğer surenin bütünlüğü ile ilgilenmeyiz. kuran'ın bütünlüğü yeter de artar bize.

şöyle ki;

tarık suresi adını ilk ayette geçen tarık kelimesinden alır ve yıldızlardan bahseder genelinde. pek çok tercümede tarık'ın bir yıldız olduğu belirtilir.

surenin tamamını yazmak yazıyı uzatmaktan başka bir işe yaramaz. o nedenle merak edenin okuyacağını varsayarak;

bu surenin 6 ve 7. ayetleri şöyledir;

" Fışkırıp çıkan bir sudan yaratıldı. Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar. " tarık 5-7 (diyanet işleri tercümesi)

sure genel olarak yıldızlardan bahsederken bu ayeti örnek verirsek ve sure bütünlüğüne bakarsak yıldızların fışkıran bir sudan yaratıldığı zannına kapılabiliriz.

oysaki ayetler insandan bahseder. ve sure bütünlüğünden yani yıldızlardan tamamen bağımsızdır.

bir başka örnek;

a'la suresi 19 ayetten oluşur ve surenin genelinde allah'ın tesbih edilmesi gerektiğinden bahseder. tek kelime'ye indirecek olursak allah'tan.

bu surenin 6. ayetinin diyanet çevirisi;

"sana kuran'ı okutacağız ve sen hiç unutmayacaksın"

latince okunuşu, "Senukriüke fela tensa." şeklindedir ve görüldüğü üzere diyanet "kuran'ı" kelimesini zımnen eklemiştir. yaygın yapılan bir hata olmakla birlikte şimdilik konumuz olmadığından sadece belirtmiş olayım.

ayetin geneli allah'tan bahsettiği için bu ayeti "kuran'ın unutulamayacak olmasına" örnek gösterdiğimizde unutmayacak olanın allah olduğu anlaşılır. oysaki allah zaten varlığı gereği unutmaktan münezzehtir.

bir başka örnek;

zilzal suresi kelime olarak sarsıntı,deprem demektir ve 8 ayetten oluşan bu sure adından anlaşılacağı üzere sarsıntıdan bahseder. ancak bu surede bahsedilen alelade bir sarsıntı değil kıyamet zamanı gerçekleşecek sarsıntı yani depremdir.

"1-Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı,
2-içindekileri dışarıya çıkarıp attığı
3-ve insan, “Ona ne oluyor?” dediği zaman,
4-işte o gün, yer, kendi haberlerini anlatır.
5-Çünkü Rabbin ona (öyle) vahyetmiştir.
6-O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır.
7-Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir.
8-Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir."

surenin kıyamet zamanında gerçekleşecek bir depremden bahsettiğini 1, 2, 3, 4 ve 6. ayetlerden anlıyoruz.

7. ayet "fe men" ile başlar. fe kelimesinin türkçe karşılığı "artık" olarak verilmişse de diğer ayetlerdeki kullanımlarından "o zaman, öyleyse" anlamlarına geldiğini görmekteyiz.

şimdi sure bütünlüğümüz: kıyamet zamanı gerçekleşecek sarsıntı

7 ve 8. ayetlerle beraber düşünecek olursak (fe kelimesini de es geçmeden)

kıyamet zamanı sarsıntı gerçekleştiği zaman artık kim zerre iyilik veya kötülük işlerse karşılığını görecektir

yargısına ulaşırız. oysaki bu kuran'ın bütünlüğüne terstir.

hatta muhammed suresi 18'de;

"Onlar kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey beklemiyorlar. Muhakkak onun alametleri gelmiştir (ama öğüt almıyorlar). Kıyamet kendilerine gelip çatınca öğüt almaları kendilerine ne fayda verecek?" demektedir.

yani asıl olarak yaptıklarımızın o zaman bir anlamı olmayacak.

peki biz bu ayetlerden ne anlamalıyız.

doğal olarak kuran'la beraber yani din tamamlandığı andan (maide 3) itibaren kim zerre kadar iyilik veya kötülük yaparsa karşılığını görecektir.

görüldüğü gibi sure bütünlüğü yanıltabilir fakat kuran bütünlüğü yanıltmaz.

yine bir dolu örnek verebiliriz;

adını 18. ayetinde geçen bir kelimeden alan neml (karınca) suresi genel olarak peygamberlerden bahseder. yoğunluk süleyman peygamber olmak üzere musa, davud, lut, muhammed peygamberlerden. yani surenin genel konusu peygamberlerdir.

surenin 4. ayeti;

"Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini biz kendilerine güzel göstermişizdir de o yüzden bocalayıp dururlar."

ne düşünelim şimdi biz.

sure genelinde peygamberlerden bahsettiği için peygamberlerin yaptıklarının kendilerine güzel gösterildiğini mi?

bakın yine sure bütünlüğü yanlışa götürdü.

daha fazla uzatmamak adına bu kadar örnekle yetiniyorum.

birkaç ayetlik sureler hariç tüm surelerde benzer şekilde yüzlerce örnek çıkarabiliriz.

kuran'dan hüküm çıkarmanın temel yolu sure bütünlüğüne bakmak değil kuran bütünlüğüne bakmaktır.

eğer bu gözle bakacak olursak hem birbiri ile çelişiyor gibi görünen ayetlerin çelişmediğini göreceğiz hem de çıkardığımız her hüküm bir bütünden parçalar olacağı için birbirini tamamlayacaktır.

aslolan kuran bütünlüğüdür.

ikinci husus;

--spoiler--
ayeti şöyle düşünün, kuranı kerim bir kitap, surelerden oluşuyor ki bu surelerin hepsi muhtelif zamanlarda, muhtelif şekillerde indirilmiştir. yani bizim kuranı kerimin ilk sayfasını açıp elham suresinden başladığımız sırayla inmemiş, parça parça, yıllar yılı süren bir indirilme söz konusudur.

--spoiler--

burada dikkat çekmek istediğim nokta kuran'daki mevcut sıralamanın nüzul sırası olmaması.

muhtelif zamanlarda muhtelif şekillerde indirildiği konusunda bir sıkıntımız yok. sıkıntı indirilme sırasına uyulmamasıdır.

bu bize ne yarar veya ne zarar getirir?

açıkcası çok fazla yararının da zararının da olacağını düşünmüyorum. netice itibariyle ayetlerin tam olarak yerinde durması yeter bize.

ancak kuran'ın tamamını okuyanların dikkatini çekmiştir, sureler bazen yarıda kesilir ve çok sonra/çok önce o kesilen yerden devam eder.

örneğin;

nisa suresinin son ayeti olan 176. ayetinin diyanet çevirisi;

"Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah, size “kelâle” (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, (erkek kardeşin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir."

surenin son ayetidir. bir önceki ayet ise miras konusundan bağımsızdır ve alakasız.

peki neden son ayette miras konusuna değinip yarıda bırakmıştır?

orası karışık olmakla birlikte ayetin devamı aynı surenin 11 ve 12. ayetleridir.

3 ayet birlikte değerlendirilecek olursa ilk yazılacak ayet nisa 176 dır. "de ki" ifadesi buna açık bir kanıttır. diğer 2 ayeti de yazalım ki görülebilsin. (her iki ayetin tercümesi için diyanet çevirisi kullanılmıştır)

"Allah, size, çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. (Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının hissesi altıda birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." nisa 11

"Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. (Bu paylaştırma, ölen karılarınızın) yaptıkları vasiyetlerin yerine getirilmesi, yahut borçlarının ödenmesinden sonradır. Eğer sizin çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. (Yine bu paylaştırma) yaptığınız vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borçlarınızın ödenmesinden sonradır. Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, ona altıda bir düşer. Eğer (kardeşler) birden fazla olurlarsa, üçte birde ortaktırlar. (Bu paylaştırma varislere) zarar vermeksizin yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borcun ödenmesinden sonra yapılır. (Bütün bunlar) Allah’ın emridir. Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)" nisa 12

nisa 176 de ki ile başlar ve çocuğu olmayanların miras bölüşümünü açıklarken nisa 11 çocukların mirastan alacağı paydan bahseder.

3 ayeti birlikte değerlendirecek olursak açıkça görülmektedir ki nisa 176 nın devamı nisa 11 dir.

nisa 11 den sonra ise nisa 12 gelir.

ilginç bir durum. mantığa göre nisa 10 olması gereken ayet nisa 176 dır.

veya miras ayetinin devamı kendisinden önce gelmektedir.

1 örnek bile yeterince uzun olduğu için başka örnekler vermeyecem ancak şunun bilinmesi gerek ki pek çok benzer örnek bulunmaktadır benzer şekilde.

bu bize neyi gösterir.

nüzul sırasının aslında önemli olduğunu veya elimizde nüzul sırasına göre yazılmış bir kuran olsaydı ayetler içerisinde böyle dağılmış şekilde değilde konu bütünlüğü oluşacak şekilde okuyup daha kolay anlayabilecektik.

ve belki de o zaman gosili'nin dediği sure bütünlüğünün bir önemi olacaktı.

çünkü diğer örnekler bu örnekte olduğu gibi ayetin devamını aynı surede vermeye biliyor.

kaldı ki bu örnekte bile aslında bu konunun başlangıcı bakara 180 dir. yani başka bir sure.

bakara 180 yazıldıktan sonra sırasıyla nisa 176, nisa 11 ve nisa 12 yazılırsa miras hakkında net bir fikir edinebiliyoruz.

yeri gelmişken şunu belirteyim;

yeteri kadar detaylı incelemediğimden ötürü hakkında olumlu ya da olumsuz bir fikir beyan edemeyeceğim şöyle bir fikir de vardır;

kuran'da 19 tane başlangıç harfli sure vardır. (elif-lam-mim, ya-sin, ha-mim gibi)

10 tane de başlangıç harfinin yanında normal anlatım olan ayet bulunur.

"Elif Lâm Mîm Râ. işte bunlar Kitab’ın âyetleridir. Sana Rabbinden indirilen gerçektir, fakat insanların çoğu inanmazlar. rad suresi 1 (diyanet çevirisi)

gibi.

bunlar toplam 29 suredir.

ve bu görüş sahipleri kuran'ın 29 bölümden oluştuğunu ve başlangıç harflerinin o bölümde en fazla tekrarlanan harfler olduğunu iddia ederler.

böyle bir kuran çalışması yapılmış ve ben de okumuştum.

sadece 1 defa hızlıca okumamdan ve iddialarını araştırıp doğruluklarını sorgulayamamdan mütevellit bir yorum yapamıyorum bu durumla ilgili.

ancak konu bütünlüğü bakımından ele alırsak, o şekilde okuduğum kuran'da bir konu bütünlüğü olduğunu gördüğümü söylemem lazım.

en azından sureler birden kesilmiyor, bölümler bittiğinde bitiyordu.

bunların kuran'dan hüküm çıkarmaya bir etkisi var mı?

yok.

günümüzdeki haliyle birazcık daha fazla zaman ayırmamız gerekli o kadar.

ancak şuna dikkat etmeliyiz ki mühim olan kuran bütünlüğüdür, sure bütünlüğü değil. sanırım iyice anlaşılmıştır ki gerek uzun sureler tek bir konudan bahsetmez gerekse de sureler bazen yarıda kesilip başka yerden devam ederler.

şahsi fikrim bunun sebebinin nüzul sırasına uygun bir yazım yapılmamasıdır.

3. konu;

--spoiler--
yani sen bu iniş şeklini bildiğine göre bu gün mantıklı olarak bir ayetin sadece tefsirden anlamına bakıp o şekilde anlamaya çalışır, hangi zamanda hangi şartlar altında veya hangi olayın üzerine geldiğini bilmezsen çok büyük bir yanlışa düşersin, tabi tekrar altını çizmek isterim ki bunlar benim düşüncelerim,
--spoiler--

benim şiddetle karşı çıktığım bir konudur "ayetlerin hangi şartlar ve olaylar karşısında indiği"

bakın bu fikir basit ve masum bir öneri gibi gelse de aslında çok tehlikeli fikirdir, kişinin inancı açısından.

bana göre bu fikir bizzat islam düşmanları tarafından ortaya atılmış ve zaman içerisinde sanki islami bir gereklilikmiş gibi algılanmıştır.

yanlış anlaşılmasın, bugün bu fikri savunanlara islam düşmanı demiyorum. bu fikrin islam düşmanları tarafından ortaya atılmış olabileceğini söylüyorum.

inandığım nokta bu fikri ilk ortaya atanın islamla bir alakasının olmadığıdır.

sebebine gelince;

allah unutkan değildir her şeyden önce.

allah plansız iş de yapmaz.

allah evreni yaratıp gelişmeler karşısında müdahalelerde de bulunmaz.

ne yani şimdi kuran'ın indiği 23 yıl içerisinde herhangi bir tecavüz vakası olmasa tecavüz serbest mi olacaktı?

veya allah hz. muhammed'i peygamber seçtikten sonra gidişata göre mi kuran ayetlerini gönderdi?

hangi ayeti ne zaman ve nasıl göndereceğini bilmiyor muydu?

oysaki kuran'da allah; islam dininin en başından beri parça parça bildirildiğini anlatır.

islamın kuralları taa en başından bellidir.

daha ortada insan bile yokken faizin, alkolün, zinanın, kumarın yasak olacağı belliydi.

ancak ortada henüz kumar keşfedilmemişken kumarı yasaklamak da pek mantıklı olmazdı haliyle.

insanları kuran'dan uzak tutabilmek adına ortaya atılan pek çok şeyden birisidir bu da.

allah hangi ayeti ne zaman indireceğini pek ala biliyordu.

zaten allah'ın sıfatlarından da görülür bu.

kaldı ki elimizde ayetlerin olaylar karşısında mı yoksa ortada henüz vaka yokken mi bildirildiği hakkında belgeli bir kanıt da yoktur.

örneğin miras ayetleri, birileri ölüp de miras konusunda ayrılığa düştükten sonra mı yoksa ortada böyle bir durum yokken mi indirilmiştir, belli değil.

ayrıca kuran'da pek çok ayette gelecekte keşfedilecek konudan haber verilir;

- her şeyin çiftler halinde yaratıldığını bildiren ayet başlı başına bir kitap konusudur ve o şartlarda bilinmesinin imkan ve olanağı yoktur ki sorulsun da ayet insin.

- dünyanın yuvarlak olması,

- insanın embriyodan yaratılması,

- istisnasız her maddenin titreşmesi,

- dünyanın güneşin etrafında dönmesi,

- big bang

- evrim (ki bugün hala tartışılmaktadır ancak işin ilginç tarafı kuran'da evrimde atıf yapılırken evrimi savunanların ateist damgası yemesi, karşı çıkanların veya çürütmeye çalışanların müslüman olması)

- evrenin genişlemesi

- güneşin, ayın ve dünyanın bir yörüngede hareket ettiği,

- atmosfer

- ölüleri diriltme,

- dağların işlevi ve hareket etmesi

- parmak izi

- demir

- rüzgarın işlevi

- duhan suresi (gelecekteki bir olaydan bahseder)

- babasız doğum

- hermafrodite

bunlar ilk anda aklıma gelenler.

bu konuların hiçbirisi o günlerde bilinmeyen, keşifleri yüzyıllar bazıları ise bin yıldan fazla bir zaman sonra hatta bazılarının çalışmaları (ispatı diyelim) günümüzde devam eden konulardır.

bunları bildiren yüzlerce ayetin herhangi bir olay veya soru karşısında bildirilmesi olanaksız, o günün şartlarında.

veya kuran'ın apaçık, eksiksiz bir kitap olduğu neden onlarca kez tekrarlanmış olsun. zaten devrin insanları bizzat peygamberi görmüşlerdir. daha nasıl bir tatminsizliktir ki onlarca ayet kuran'ın mükemmelliğinden bahseder.

bizzat peygamber görmüş insanlara allah neden yüzlerce ayette "her yerde varlığıma dair kanıtlar görürsünüz" minvalinde seslenir insanlara.

ayetleri olay ve şartlara bağlanamak çok yanlış bir tutum bana göre ve bunun mantığımın alacağı bir şekilde izahının olduğunu sanmıyorum.

kişisel fikrim; bu düşüce de tıpkı;

aman abdestsiz okumayın,

aman göbek altı tutmayın,

aman oku(nu)rken yatmayın,

dikkat edin yoksa çarpar,

ağzınız gözünüz yamulur,

hadis bilmeden yorum yapmayın,

fıkıh bilmeden yorum yapmayın,

sebeb-i nüzul bilmeden yorum yapmayın,

kıraat bilmeden yorum yapmayın,

tefsir ilmini bilmeden yorum yapmayın,

gibi insanları kuran'dan uzaklaştırmak adına ortaya atılmıştır.

özetle diyorlar ki;

uzak durun.

ben yıllardır abdestsiz okurum henüz bir tarafımı çarpmadı,

ben yıllardır yatarak okurum henüz bir tarafımı çarpmadı,

ben yıllardır göbek seviyesine hiç dikkat etmem henüz bir tarafımı çarpmadı,

hadislere güvenmem dolayısıyla hadis ilmini hiç bilmem ama aradığım her konuya cevap bulabiliyorum,

fıkıh nedir bilmem ama pek ala hüküm çıkarıyorum kuran'dan,

kaldı ki kuran "oku" ile başlar, şartsız.

sonra "yaratan rabbinin adıyla oku" der.

yani sen ateistsen de, müslümansan da, hristiyansan da, uçan spagetti canavarına tapıyorsan da, neye taptığını bilmiyorsan da oku bir önce.

inanırsan veya kalbinde bir şeyler hissedersen yaratan rabbinin adıyla okursun, öğrenirsin.

ama oku önce.

inkar edeceksen de oku.

en azından neyi inkar ettiğini bileceksin.

uzak durma kuran'dan.

yaklaş.

şartsız yaklaş.

müslümanların tek hedefi olmalıyken okumak, okumamak ve okutmamak adına ellerinden geleni geri koymamaları ne ilginçtir.

aslında insan olarak allah'ın dinini ne denli çarpıttığımıza en güzel örneklerden birisidir ya-sin suresi.

"diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kur’an’ı indirdik." ya-sin 70

bakın şu insandaki cürete.

kuran'ın ölülere değil dirilere geldiğini bildiren ayeti barındıran ya-sin suresini bugün biz ölülere okuyoruz.

ya-sin suresi denildiği zaman akla gelen ilk şeydir, ölülere okunması.

halbuki allah bu surede belirtmiş kuran'ın dirilere geldiğini.

cürete bakar mısınız.

böyle çarpıttığımız bir dinin hakkıyla öğrenilmemesi için gereken tek şey milyonlarca hadisler uydurup insanları kuran'dan uzak tutmak.

oysaki kuran'da eksik yok.

oysaki kuran'da yanlış yok.

oysaki kuran'da bilinmezlik yok.

apaçıktır diyor allah.

biz de diyoruz ki; hayır, şunu, şunu, şunu bileceksin yoksa anlamazsın.

eksiksizdir diyor allah.

biz de diyoruz ki; hayır. hadisler olmadan eksiktir.

dirilere indirdim ben onu diyor allah.

biz de diyoruz ki; hayır, sen bilmezsin tam da o sureyi okuyoruz ölüye inatla.

ne diyeyim ki ben buna

açıkçası ben de kuran'dan uzaklaşacak ya da ölüye ya-sin okutacak kadar cesaret yok.

olanları tebrik ederim, büyük cesaret.

4. konu ;

benim allah ile bir konuşma örneği vermemi cesaret olarak tanımlaması.

bakın allah vahşi bir varlık değildir. birçok ayette "merhametinden" bahseder. yaygın kanının aksine korkutarak değil, varlığına kanıtlar sunarak inandırmaya çalışır insanları.

böylesine merhamet sahibi bir varlık ile konuşmam da bir sakınca olacağını düşünmüyorum (ahirette)

ahirette bir sorgudan bahseder allah. ve sorguda da mutlaka cevaplar olacaktır.

istesek de istemesek de bir takım cevapları verme durumunda kalacağız.

ve o durumda benim;

" allah'ım senin gönderdiğin kitaba uydum" demede bir sakınca olacağını da sanmıyorum.

varsa da artık katlanırız sonucuna, yapacak bir şey yok.

5. konu;

--spoiler--
ama düşünsene hacı 23 senede inen bir kitap, parça parça, emek emek, derin ve bilgi gerektiren bi şey gibi durmuyor mu sizcede ? bence makam falan fıstığı geç hocam, benim bu şekilde inmiş bir kitaptan çıkarım yapmak için kırk fırın ekmek yemem değil, hayatım boyunca ocağın başında durmam gerek, ne bilim en ince ayrıntısına kadar öğrenmem demek veya bilmek demek.
--spoiler--

burada gosili'nin atladığı nokta şu bana göre;

kitap 23 yıl boyunca her gün her saat inmedi. zaman oldu ki yıllarca beklenildi 2 vahiy arası (rivayete göre)

burada önemli olan kısım kuran'ın ne kadar zaman da indiği değil, ne büyüklükte bir kitap olduğunda yani içeriğinin büyüklüğü.

kendisinin verdiği örneği vereyim;

5 yaşında hafız olan kişi örneğini yani.

5 yaşında çocuğun ezberleyebildiği bir kitabın en azından ana fikrini öğrenebilmen en fazla en fazla 1 ayını alır.

detayları da öğrenmek istiyorsan birkaç yılda en ince detayına kadar öğrenebilirsin.

şöyle izah edeyim kendimden örnek vererek;

bana sorsan "kuran'ın zekat hakkındaki yargısı nedir" diye.

ben şu surenin şu ayetinde şöyle der ve zekat şudur diyemem.

ama zekat şöyledir çünkü kuran zekattan şöyle bahseder derim.

yani kelime kelime aklımda olmasa bile genel itibariyle aklımdadır hep.

aslında basittir zekata kuran'ın bakışı;

"malının artanıdır zekat"

hangi surenin hangi ayeti olduğunu bilmiyorum şuan, google a yazıp bulmam 30 saniyemi alır fakat günlük konuşma olsaydı bu vereceğim cevap yukarıdaki gibi olurdu.

merak eden google dan bakabilir, bakarsa görecektir böyle olduğunu.

daha ne diye hadisleri işin içine sokup 1/40 oranına inanayım. açıkça belirtmiş işte kitap "artandır" diye.

konuya dönecek olursak;

eğer sen gerçekten öğrenmek istiyorsan geceni gündüzünü ayırırsan birkaç ayda, boş vakitlerini ayırırsan birkaç yılda kuran'ı detaylarına kadar öğrenebilirsin.

kaç sayfadan oluştuğunu bilmiyorum, o sayfa yapısına, boyutuna vs. göre değişir ama maksimum bin sayfalık bir kitaptan bahsediyoruz.

ne kadar zor olabilir ki?

araçaya gelince, bilmemek sıkıntı değil.

oku.

şartsız bir emir.

bildiğin dilde oku sen de.

ama şuna dikkat et (kişisel fikrim)

bir meale takılıp kalma.

elinin altında internet var.

zaten kendin de biliyorsun siteyi (kuranmeali.org)

alt alta yaklaşık 20 kişinin tercümesi ve kelimelerin anlamları var.

bak kendi tefsirini kendin yap.

ya da tercüme sahiplerini oku, araştır hangisi güvenilir ise sana göre onun tercümesini oku.

şüpheye düşersen arapça bilen çok insan var bu ülkede, sor bir bilene.

olmadı daha güzeli (bence)

arapça kelimelerin kökenini araştıran bir dünya insan var bu ülkede.

onların yazılarını da oku.

mutlaka doğruyu bulursun.

yeter ki iste.

çobanın gönlü olsa tekeden süt çıkarır

derler ya, o misal.

gönlün olsa seneye alimsin.

bugün piyasa alimlerinin senden tek farkı var;

onlar ayetin önce arapçasını sonra türkçesini söyler,

sen ise sadece türkçesini söylersin.

onlar arapça biliyor mu ki.

bilseler emin ol bu kadar yanlışa düşmezlerdi.

örnek vereyim;

nihat hatipoğlu.

geçen gün kendisine soruldu: "odama justin bieber posteri asıyorum, günah mı?"

soran 10-12 yaşlarında bir kız çocuğu.

kim olursa olsun gerçi.

kıvırdı da kıvırdı.

ama doğru cevabı söylemedi.

e bu da alim sözde.

cevabı çok basitti oysa ki;

günah değil.

neden mi?

çünkü günahı da sevabı da belirleme yetkisi sadece allah'tadır. ve allah günahı da sevabı da kuran'da eksiksiz açıklamıştır. poster asmanın günah olduğuna dair tek ayet yoktur, dolayısıyla günah değildir.

peki bu alim ne yaptı kıvırmaktan başka.

iyi değile getirdi.

youtube da bulabilirsiniz bunu, nihat hatipoğlu- justin bieber diye aratarak.

neden bunu yaptı peki?

cevabı basit aslında; çünkü toplumsal kanıya göre poster asmak günah, ve bu sözde alimler toplumsal kanıların aksi yönde konuşurlarsa artık tutulmazlar, tutulmazlarsa kazandıkları milyonlar uçar gider.

toplumsal kanının aksi yönde konuşanları görüyoruz;

zekeriya beyaz, yaşar nuri, ihsan eliaçık, edip yüksel vs.

hiçbirisi ramazanlarda iftar veya sahur programı yapamıyor, yapamaz da.

çünkü beklenti farklı.

çünkü toplum gerçeğin değil duymak istediğinin söylenilmesinden hoşlanır.

yukarıda saydığım isimler alim midir?

onlar da değildir.

en fazla kendi fikirlerini beyan eden kişilerdir.

ki 4 ü hakkında kişisel olarak olumsuz yargılarım vardır.

ama yine de gerçeği dile getirme adına hepsi bugün iftar veya sahur programı yapanlardan daha cesaretlidir.

diyeceğim;

bırakalım bu alim-evliya işlerini.

bireysel olarak kuran'dan sorumluyuz ve bahaneleri bırakalım.

netice olarak sadece ve sadece kendimizi tanıyabilir, kendimizden emin olabiliriz.

bize en yakın olan ana-babamızın bile kalbini okuyamıyorken hiç tanımadığımız kişilerin fikirlerinin ardına takılıp gitmek bizi batağa götürebilir.

haa, doğruya da götürebilir. o ihtimal de var.

ama akılda hep bir şüphe olacaktır.

şüphe de her zaman insanı yanlışa sürükler.

konudan konuya saptım ve kendimi yeterince ifade edemedim, ayrıca da biraz yoruldum çünkü sanırım 3 saattir yazmaya çalışıyorum.

kendimi ifade edemem konusunda benim yine fazlaca bir suçum yok.

bir mühendis adayı olarak "mühendisler asosyal, tipsiz, konuşmaktan aciz kişilerdir ve kendilerini ifade edemezler" ilkesine sığınıyorum.

buradan "mühendisler her yerde mühendis olduğunu belirtir, kendilerini çok beğenirler" sonucu çıkarılmasın ama

özellikle son çıkarılan "tef lilere mühendislik yolunun açılması" saçmalığı nedeniyle zaten ayağa düşmüş olan mühendislikler, şimdi ayakaltı olma yolunda hızla ilerliyor.

aslında cevap vermek istediğim bir iki nokta daha vardı ama giderek konuyu dağıttığımın ve yorulduğumun farkındayım.

o nedenle bu kadar olsun.

oruç hakkında detaylı yazmayı düşünüyorum zaten, kendi fikirlerimi.

belki o zaman bir konu hakkında tartışarak daha faydalı bir noktaya kanalize edebiliriz olayı.

aslında tüm tazdıklarımı tek bir cümlede özetleyebiliriz;

kuran'dan uzaklaşmayalım, bunun bize faydası değil zararı dokunur.

bu kadar.

son olarak; bu tür tartışmaların her zaman faydalı olacağını düşünmüşümdür.

ki bunları yazarken denk geldiğim bir ayette kıyamet hakkında bir detayı yanlış yorumladığı farkettim.

şuan 3 saat öncesine nazaran daha doğru bir inancım var.

buna sebep ise gosili dir.

bu nedenle kendisine çok teşekkür ederim.

eğer eleştirmeseydi beni, ben belki de uzun zaman sonra farkedecektim bunu, belki de hiç edemeyecektim.

eleştirilmek güzel şey.

hele de bu eleştiriler gosili gibi, metalmilitan gibi eleştirirken saygıyı elden bırakmayan yazarlardan geliyorsa.

tekrar teşekkürler.
1500 entry girmesine rağmen nick altı bi sayfayı geçmemiş yazar. biraz daha güzel şeyler yazmasını, biraz daha dolu şeyler yazmasını öneriyorum kendisine.

şahsen ben kendisi yerinde olsaydım ya yazmazdım artık sözlükte ya da sözlükten sildirirdim kendimi. utanırdım çünkü.
Az önce yazarların itirafları bölümüne yazdığı kitap gibi entry'i okumayı yeni bitirdim. (Evet üşenmedim).
Çıkardığım sonuç ve tanım : herkese kendisinin bir kopyası sevgili lazım olan yazar.
Yemin ediyorum ben seni kadrolu erkek arkadaş olarak işe alır, cebine maaşını koyar öyle severim. O kevaşenin de amına koyayım. Nasıl bir iffetsizlik, şerefsizliktir o.

Edit: (#28435548) üçüncü tekrarmış ..