bugün

1548 doğumlu italyan filozof, matematikçi ve astronomdur kendileri. Kopernikus'un güneş-merkezli evren dizgesini geliştiren ve sonsuz dünyaların varolduğunu söyleyen fikirleri nedeniyle kendisi kilise tarafından diri diri yakılmıştır. Bu yakılma onu ilerleyen yüzyıllarda özgür düşüncenin sembolü halina getirmiştir. Kopernikus'a kadar hakim olan paradigma Aristoteles-tolemios sistemidir. Bu sistemde, dünya merkezde diğer gezegenler ise onu etrafında yörüngeleri vasıtasıyla devinemktetir. yine bu sistemde, yeryüzünün yapısını 4 madde oluşturur. hava, su toprak ve ateştir, gökyüzündeki nesnelerin yapısını ise aither oluşturur. Ortaçağ'da theologia aristotelis ve Corpus Aeropageicum adlı eserler Aristoteles dizgesi ve Platon'un düşünceleri bağlamında yorumlanmış ve aynı zamanda kilisenin dogmalarını inşa etme yolunda kullanılmıştır.

bu düşünceye göre gökteki her nesnenin bir tanrısallığı vardır. Bir hier-archos(tanrısal sıradüzeni)a tekabül etmektedir. Neoplatonculuk olarak da adlandıracağımız, Plotinos'un düşüncesinde ciddi bir şekilde pay alan ve Plotinos dizgesinin Aristoteles evreni üzerine oturtulması ile kilise dogmalaları inşa edilmiştir. Bu sistemde, her bir göksel cisme bir tanrısal varlık tekabül etmektedir. gök(coelum)/ouranu) yapıca ve yasaca farklıdır ve aynı zamanda madde tarafından temsil edilen ve 4 ana elementten oluşan dünyadan da üstündür. Çünkü Plotinos dizgesinde madde kötüdür. Giardino tarafından, Aristoteles sisteminde belirtilen ve evrenin sınırını ifade eden çakılı yıldızlar ötesinde sonsuz dünyalar olacağına dair görüş kilise tarafından büyük bir tepki ile karşılanır. Bununla birlikte bruno gök ile yeryüzü arasında herhangi bir yasa farklılığı olmadığını da ifade eder.

Bu tip bir düşünce Kilise tarafından daha önce de Kopernikus'un kitabının yasaklanmasında gördüğümüz gibi mahkum edilmiştir. çünkü tüm dogmalarını bu sistem üzerine kuran kilise için bu kutsal kitabın söylediklerinin(bir başka anlamda yorumlananların) yanlış olduğu anlamına geliyordu. Çünkü Cusanus'un deyimi ile dünya bir stella nobilis(soylu yıldız) oluyordu, yani kötü olan maddenin tanrısal bir duruma gelmesi gibi bir şeydi bu. Bu nedenle kilise Bruno'ya hiç acımadı. Fakat Cusanus ve Kopernikus ile yakılan fitil, Galileo ile devam etti. Brecht Galileo'nun yaşamı isimli eserinde, bilhassa Bruno'nun yakılmasını Galileo'yu uyaran bir dostun ağzından "burnuma yanık et kokusu geliyor" diyerek Bruno'nun ölümünü defalarca vurgular. insanlık böyledir, önce yakar daha sonra aziz ilan eder; Papalığın kalbine heykelini diker.. [Roma'nın tam göbeğinde Bruno'nun bir heykeli bulunmaktadır]
(bkz: giordano bruno)