bugün

günde 14 saat çalışmasına rağmen 4 aydır elektrik faturasını vaktinde ödeyemeyen fakir militan' ın sinirinin yanında fostur. ahah bir de kaçak elektrik diye faturaya eklemeleri yok mu ah ah... neredesin başbuğ?
hep haklı olduğunu iddia eden kürt ile yakın akrabadır hatta aynı kişi bile olabilirler.
Kürttür işte.
bir tek bu insanlar eziyet görmüş kodumunun ülkesinde sanki. biz, geri kalan herkes, hep el bebek gül bebek yetiştik, kaydıraklardan kumlara değil çikolata ve sütle dolu havuzlara düştük.

halbuki benim başarılı olmama rağmen burs alamadığım ülkede adamlar 20 tane yerden burs alıyorlar. bir de sonradan diyorlar ki biz çok eziyet çektik, çok kötü şeyler yaşadık.

kafasını başka şeylere yormaktadır. ona öğretilen hırs, sinir, intikam duygusunu bir kenara bırakıp daha insancıl yaşamak için ne yapabilirim diye düşünmelidir.
kendi sığ beyninin algılama kapasitesince az da olsa ürettiği yalan yanlış çıkarımları "gerçeklik" olarak tanımlayan kimi faşistlerin düştüğü yanılgıyı gözlerimizin önüne seren başlık. Hangi "gerçeklik" mesela burada sözü edilen? (#23382803) şu entry de tanımlanan kürt, avrupalıların tanımladığı türk'e benzemiyor mu? bu mu sizin gerçeklikten algıladığınız. tarih ırkçılığın "hastalık" olduğunu ispatlamıştır. işte asıl gerçeklik budur ve bu gerçeği kabullenmekte zorlanan asalaklar hala kendilerini üstün-ırk olarak görmektedir ya ona yanarım.
ırkçılığın ne denli bir hastalık olduğuna ve ırkçıların gerçekten tedavi edilmesi gereken hastalar olduğuna delildir,

üstad diyor ki; "islamiyetten çıkan türkler türklükten de çıkıyor" sözde türkçülük yaparak, sözde vatanseverlik adına konuştuğunu zannederek, bu milletin asli unsurlarından olan kürtleri kendilerinden küstürüp uzaklaştıran bu gibi şahısları allah ıslah etsin,

örneğe bak örneğe;

üstada meclisteki konuşmasında "neden din ve bilimin aynı kapta öğrencilere sunulması gerektiği soruluyor"

el cevap;

"Ben Van’da iken, hamiyetli Kürt bir talebeme dedim ki: “Türkler islâmiyete çok hizmet etmişler. Sen onlara ne niyetle bakıyorsun?” dedim.
Dedi: “Ben Müslüman bir Türkü, fâsık* bir kardeşime tercih ediyorum. Belki babamdan ziyade ona alâkadarım. Çünkü tam imana hizmet ediyorlar.”
Bir zaman geçti, (Allah rahmet etsin) o talebem, ben esarette iken, istanbul’da mektebe girmiş. Esaretten geldikten sonra gördüm. Bazı ırkçı muallimlerden aldığı aksülâmel* ile o da Kürtçülük damarıyla başka bir mesleğe* girmiş. Bana dedi: “Ben şimdi gayet fâsık, hattâ dinsiz de olsa bir Kürdü salih bir Türke tercih ediyorum.”
Sonra ben onu birkaç sohbette kurtardım. Tam kanaati geldi ki, Türkler bu millet-i islâmiyenin kahraman bir ordusudur.

Ey sual soran meb’uslar! Şarkta beş milyona yakın Kürt var. Yüz milyona yakın iranlı ve Hintliler var. Yetmiş milyon Arap var. Kırk milyon Kafkas var. Acaba birbirine komşu, kardeş ve birbirine muhtaç olan bu kardeşlere, bu talebenin Van’daki medreseden aldığı ders-i dinî mi daha lâzım? Veyahut o milletleri karıştıracak ve ırktaşlarından başka düşünmeyen ve uhuvvet-i islâmiyeyi tanımayan, sırf ulûm-u felsefeyi okumak ve islâmî ilimleri nazara almamak olan o merhum talebenin ikinci hali mi daha iyidir? Sizden soruyorum"