bugün

tıpkı temposu gibi her şey öyle hızlı ve sert gelişiyor ki bu şarkıyı dinlerken, şarkının ne zaman başladığını ve bittiğini anlayamıyorsunuz. bir bakmışsınız kendinizi çoktan bu tempoya kaptırmış ve çılgınca ritim tutuyorsunuz... sonra sözler giriyor devreye ve gümmm!! ters köşeye yatırdı bile... müzik ne kadar aceleciyse sözler o kadar "geçmiyor"... şarkı bir nevi kendi zıtlığını yaratmış. hatta bu zıtlık şarkıyla sınırlı da kalmamış. diyorki, "acılar paylaştıkça azalmıyor". peki, bilinen bunun tam tersi değil midir? belki de bilinen aslında inanmak istenilendi... böyle sorgulatan ve kafadaki soru işaretlerini arttıran enfes bir şarkı...
zaman denilen göreceli seyin gecmeme durumu. insani illet eder, gecsin diye yapilacak bir sürü abuk subuk ise minnet eder, boyuna küfür ettirir yeter ulan yeter, su 58 dakika daha gecsin beni bu bilgisayar basinda tutabilenin götünü vazelensiz sikerim !
(bkz: zamanı anlatacak kadar zamanım yok)
zaman ömrüme mıhlanmış çaresizlik geçmek bilmiyor.