Var mı beni içinizde tanıyan?
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim.
Kalmasa da şöhretimi duymayan,
Kimliğimi tarif etmek zor benim…

Bülbül benim lisanımla ötüştü,
Bir gül için can evinden tutuştu,
Yüreğime Toroslar’dan çığ düştü,
Yangınımı söndürmedi kar benim…

Cemal safi - tek hece.
uyuşamayız, yollarımız ayrı;
sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;
senin yiyeceğin, kalaylı kapta;
benimki aslan ağzında;
sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.
ama seninki de kolay değil, kardeşim;
kolay değil hani,
böyle kuyruk sallamak tanrının günü

Orhan Veli Kanık - Kuyruklu şiir
yaprakların sararıp
intihar ettiği mevsim.
ayın en şişman gecesi.
üç deyince
aşık olacağız.

alper çeker - dolunay aşkı

kitap: gece şehre dedi ki - sayfa: 13
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.Sana benim gözümle bakmayanın,
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun,
Yuvasını bozacağım.Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
-Arif Nihat Asya/Bayrak-.
“Nasıl öfkelenmem,
Düşündükçe Memleketimi.
Çırpınıyor ayakları altında,
Bir Avuç Hergelenin...”
Nazım Hikmet Ran
çok yorgunum beni bekleme kaptan.
toz gibi dağınık,
bulut gibi nemliyim.
bitmeyen kara gecelerin,
bilmem hangi günündeyim.

bk.
bana gururlu şeyler söyle
mutlu hikayeler
huzurlu güzellikler
bilirsin işte öyle şeyler

umudu anlat
inancı
ve sil aklımdan
her inanmış aldatılmıştır inancını..

bana aşkı söyle
tutkulu insanları
ihtiras tuzağını
sil beynimden
aşıkların aşşağılanışlarını

hadi bana güzel şeyler söyle
ruhumu yıkasın
tüm inançlarıma inat
var diye haykırsın

uyumalıyım
bana masallar anlatmalısın
kim bilir
bir şekilde inanırım bir bakarsın.

Füruğ ferruhzad - masal
Eğer şiiri okuyacaksanız arka fonda kesinlikle şu şarkıyı çalmanızı öneririm.

https://m.youtube.com/watch?v=1e9uvnc8iXw

bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
birde o kahreden gurbet

sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçları söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirlisi buğusu
evet isyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
birazda hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam

dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yinede bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet

bir adın kalmalı geriye
birde o kahreden gurbet
beni affet
KAYBETMEK iÇiN ERKEN
SEVMEK iÇiN ÇOK GEÇ

ibrahim sadri
Bir çay söyle yağmurların kokusunda.
Yükselerek rengarenk, fır fırlı kuyrukları ile,
uçurtmalar uçuyor, boydan boya gökyüzünde.
Bırakmışlar kendilerini, korkmadan, özgürce,
Hoyratca esen, deli bir rüzgarın önüne.
şu maviyle karışık, kırmızı renkli olanı,
Nasılda sallıyor, bak delice kafasını.
Sevinçle bir çocuk, uçururken uçurtmayı,
Ondan daha heyecanlı, yanındaki babası.
Yırtıldı galiba bir tanesi, yada ipini kopardı.
Birden bire salıverdi, kendini baş aşağı.
Aksine onun altındaki, çıktıkça çıkıyor yücelere.
Kimsiniz siz der gibi, bakıyor bizlere.
Ben zirvede, gökyüzünün en tepesinde,
Sizse benden çok daha aşağıda,
Oralarda bir yerlerde, kim bilir nerelerde.
Bakarken imrenerek yükseklere,
isterdim onlar gibi olmak bende.
Bulutların bile üstüne çıkmak.
Gök yüzünde keyfince dolaşmak.
Düşününce aklıma geldi, birden bire.
Ne kadar çıkarsa çıksın yükseğe,
Süzülerek bulutları geçsede,
Bağlı değil mi sonuçta o uçurtma bir ipe.
Ancak gidebilir ipinin yettiği yere.
Hele bir de ip, başkasının elindeyse.
. . ismail oral . . .
Seni yüksek gökyüzü ve titreyen yıldızlsr altında seviyorum
Mavi olmak istiyorum seninle birlikte gökyüzüne bir çift bulut olmak istiyorum
Herşeyi unutmak.
Sarılıp uyuyalım mı ne dersin?

Prmdk...
I

Dünyaya birçok kez gelmişim
Yok olmuş yıldızların dibinden
Ellerimde tuttuğum
Ölümsüzlük bağlarını dokuyarak
Şimdi öleceğim yeniden
Vücudumu örten toprağa sarınarak!

II

Ne papazların sattığı
Gökyüzünden bir parça aldım.
Ne de tembel zenginler için
Metafizikçilerin,
Düzüp koştuğu, karanlıklardan.

III

Ölüm içinde yoksullarla bir olmak istiyorum
Göğü elinde tutanların kamçıladığı
inceleme yeteneği olmayanlarla!
Şimdiyse ölüme hazırım
Beni saran bir elbise gibi
Sevdiğim renkten
Boyu bosuma tıpatıp; uygun
Ve benim için gerekli olan
Beni saran bir elbise gibi!

Pablo neruda - ölüm
SÜRMENELiM

Kader kalemini alıp eline
Alnıma ismini çiz Sürmenelim
Ruhumun sonsuza bağlı teline
Aşkı boncuk boncuk diz Sürmenelim

işte vuslat işte bir sıra önde
Zihnimde kurtuluş vehmi o yönde
Nolur bir kerecik ardına dön de
Göster kalbinden bir iz Sürmenelim

Mahcup gözlerimden aşkımı anla
Tükenip gitmeden bu garip zanla
Ömür bu eriyor geçen zamanla
Kalmasın bu sevda giz Sürmenelim

Gülüşünde şimdi huzur teminim
Bir vehimden öte aşk bu eminim
Sayende bozulup gitti yeminim
Varsa günahımı yaz Sürmenelim

Gözümü kapatıp şu batan güne
Uyamsam vuslatın mesut düşüne
Baharı andıran o gülüşüne
Dünyaları versem az Sürmenelim

Ve bir dert dermanı sen sense habersiz
Arzular yapmacık umutlar yersiz
Ufkumun çizdiği yollar kadersiz
Bilmem ne oluruz biz Sürmenelim.

ZAHiT METE
“...Yalnız bırakma beni bu paragrafın başında
Bu boşluğu bir masal doldurmaz
Kanalizasyondan fırlar bir cadı,
Başını engizisyona çarpar.
Ölürüz belki ikimiz de ucuz bir aşk romanının sonunda.
Patlamış mısıra benzerdi senin mısraların
ısınır ve patlardı
Beyaz çiçekler açardın sonunda
Bahar dallarının hatırına beni anla....” *
Çıktı içinden cin
Okşanıldığında lamba
Sordu ne istersin
Dedim pompa pompa..
RAST 'ZENCi' PEŞREVi

- 3º. fokur fokur

oda yanmaz suya batmaz nîce câdudur bu
necâti

vahşi orman karanlığından oyulmuştur
tutam tutam bulutları yiyen zenci kadın
soğan zarı ter yürümüş kazıtılmış kafasına
omuzlarının gücü yıldızları yukarda tutuyor
memeleri ele avuca sığmaz bir yılan
simsiyah saldırırlar hem hoyrat hem yırtıcı
dolup ağzına bir teki bir yiğidi boğabilir
yerle bir eder bir vuruşta dal gibi bir kızı
sinsice pusuya yatmış memelerinin arkasında
kirpiklerinden kanlı kızıl bir ateş sızıyor
memeleri sanki erkekliğidir ayağa kalkmış
az sonra fokur fokur sütünü tükürecek
Bu kadar yürekten çağırma beni!
Bir gece ansızın gelebilirim.
Beni bekliyorsan, uyumamışsan,
Sevinçten kapında ölebilirim.

Belki de hayata yeni başlarım,
içimde küllenen kor alevlenir,
Bak.
ÇAĞRI

Ansızın bir gece yataktan fırla
Zulmünü çizdiğim üç beş satırla
Sayende kayolan aşkı hatırla
Çıkıp gel ne olur sevindir beni

Masamda gözleri yaşlı bir kağıt
inletir odamı yaktığı ağıt
Sevgilim bu hüznü gölgenle dağıt
Çıkıp gel ne olur sevindir beni

Sağımda solumda kimse yok yine
Rastlarım aynada yalnız birine
inatla zulmetin kör matemine
Çıkıp gel ne olur sevindir beni

ZAHiT METE.
Bir kış akşamı aklına gelsem mesela,
Üşürken gözlerin dalsın boşluğa,
Şömine başında şalın omzunda,
Ruhuna dokunsun şiirlerim,
Aşkı kelimelere döktüğümü hatırla,
Gönlümü tüketen kadın,
Ömrümü lal eyledin,
Kaç bardak daha içeceksin.
Günümün ve gecemin şiiri, Canımın içi Çamlıbel'den:

Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin
Sana kafir dediler, diş biledim Hak'ka bile
Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin
Kahpelendin de garez bağladım ahlaka bile.

Sana çirkin demedim ben, kafir demedim
Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin
Yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim
Bu firar aklına nereden, ne zaman esti senin.

Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine
Takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek.
Sen bir ahu gibi dağdan dağa kaçsan da yine
Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek.
yıkılma sakın

sana durlanmış kelimeler getireceğim
pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimeler
kelimeler, bazıları tüyden bazısı demir
seni çünkü dik tutacak bilirim
kabzenin, çekicin ve divitin
tutulduğu yerden parlayan şiir.

zorlu bir kış geçirdim, seninki gibi neftî
acıktım, bitlendim, bir yerlerim sancıdı
sökmedi ama hoyrat kuralları faşizmin
çünkü kalbim aşktan çatlayıp yarılırdı.
her sabah çarpışarak çekilirdi karanlık alnacımdan
acılar bile duymadım kof yürekler önünde
beynim her sabah devrimcinin beyniydi
ayaklarım donukladı gelgelelim
sağlığın yerinde mi?

yaraların kabuğu kolayca kaldırılıyor
halkın doğurgan dünyasına dalmakla
onların güneşe çarpan sesini anlamayan
dört duvarın, tel örgünün, meşhur yasakların sahipleri
seyir bile edemezken içimizdeki şenliği
yılgı yanımıza yanaşamazken
bizi kıvıl kıvıl bekliyorken hayat
yıkılmak elinde mi?
boşuna mı sokuldu bankalara
petrol borularına kundak
kurşun işçinin boynunu boşuna mı örseledi
varsın zindanların uğultusu vursun kulaklarımıza
yaşamak
bizimçün dokunaklı bir şarkı değil ki.

bu yürek gökle barışkın yaşamaya alışmış bir kere
ve inatla çevrilmiş toprağın çılgarına
yazık ki uzaktır kuşları, sokaklarıyla bizim olan şehir
ama ancak laneti hırsla tırpanlayamamak koyuyor insana
öpüşler, yatağa birden yuvarlanışlar
sevgiyle hatırlansa bile hatta.

köpüren, köpürtücü bir hayatın nadasıdır kardeşim
bütün devrimcilerin çektikleri
biliriz dünyadaki yorgunluk habire mızraklanır
dağlarda gürbüz bir ölümdür bizim arkadaşlarınki
pusmuş bir şahanız şimdilik, ne kadar şahan olsak
ama budandıkça fışkıran da bizleriz
ölüyoruz, demek ki yaşanılacak.

(bkz: ismet özel)
zeynep beni bekle
attila ilhan

zeynep beni bekle / gece ağaçlarına
yağmur çiseliyorum / cam tozu su beyazı
yalnızlığını mutlaka değiştireceğim
bir yaprak halinde süzülüp saçlarına
eski teşrin'lerden / kederli kırmızı
zeynep beni bekle mutlaka döneceğim
söyle kim önleyebilir buluşmamızı

geceleyin ışıkları söndürdüğün zaman
benim şiir kitaplarından sızan aydınlık
elinde uyuyakaldığın heyecanlı roman
pancurların çarpıldığı lodos geceleri
rüzgârın değil benim / pencerendeki ıslık
her akşam koridordaki ayak sesleri
yanlış çaldığını zannetiğin telefon
zeynep beni bekle mutlaka geleceğim
hem bu ne ilk ayrılığımız ne de son

pikapta eminağa acemaşirân saz semaisi
sokakta çocuklar saklambaç hırsız polis
hayat akıp gidiyor olsam da olmasam da
saati durmamalı ufak sorumlulukların
resmi bırakmadın ya / son çektiğin hangisi
bak mektuplar birikmiş yine masamda
fakülteler açılacak bak bugün yarın
zeynep beni bekle mutlaka geleceğim
başladığımız filmi birlikte bitireceğiz

kim ne derse desin içimde delice bir his.
Sesime gel.
Sesime gel ey sevgili.

Derin bir nefes al.
Kokla beni.
Öyle etkili kokular var ki.

Sar beni sevgili.
Kollarının arasına al sımsıkı.
Al başımı koy sinene.
Ben anne şefkati görmedim ki.

Sevgi olayı o kadar zor ki.
Çalışarak kazanılmıyor.
Uyumak ayrı bir zor.
Çalışmakla olmuyor.
Ülkü tamer-güneşin oğlu.