bugün

şehirlerin ne mesafesi var,
günlerin gecelerin ne farkı
Sen beni duyduktan, ben sana döküldükten sonra.

uykularin ne tadı kalır?
şafakla başlayan sabahlar içimi acmadikca?
peki yazmamin ne anlamı kalır?
Sen okumadıkça.
18.05.2012
"...Ben daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım, Hayat taşıyor içimden, Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok, ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini..."
Yağmur çiseliyor,
korkarak
yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi.

Yağmur çiseliyor,
beyaz ve çıplak mürted ayaklarının
ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.

Yağmur çiseliyor,
Serezin esnaf çarşısında,
bir bakırcı dükkânının karşısında
Bedreddinim bir ağaca asılı.

Yağmur çiseliyor.
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
Ve yağmurda ıslanan
yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin
çırılçıplak etidir.

Yağmur çiseliyor.
Serez çarşısı dilsiz,
Serez çarşısı kör.
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.

Yağmur çiseliyor.
*
...bugün de ince, bugün de kırıldı kırılacak
bugün de
tam nerede kalmışsam...

edip cansever.
Uzuyor yıllar gibi dakikalar sen yoksan
Teselliler, ümitler neye yarar sen yoksan
Alev alev yanarken bilsen nasıl her gece
Bin defa ölüyorum fecre kadar sen yoksan..
Şehrin ölümü

Bütün şehir çöküyor yüzünde bir insanın
Şehir boğuluyor içinde insanların kan gibi bir sesle
Mor bir kâbus çöküyor üstümüze
Parkta son ağaç da ölüyor intiharı hatırlatan bir ölümle.
(bkz: erdem bayazıt)
Güzel ve masum bir kız,
Elleri küçük ve Nazlı,
iyilik besler ufacık yüreğinde,
Değmesin bir Nağmert eli senin tenine,
Güzel kız, değmesin.
Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğruna ölümlere gidip geldiğim,
Zulamdaki mahzun resim,
Haberin var mi?
Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...

(bkz: Ahmed Arif)
"...

Ve çocukluktan
Dönelim
Dönelim mi biz
Gençlikten, oralardan
Mutluluğu bir kabuk gibi saran mutsuzluklardan
Dönelim mi acıya
Acıya, büyük acıya
Ve soralım mı acaba
Ey büyük yalnızlık insansan eğer
Bir kaya
Dalgalar yalarken onu
O bakarken kaskatı kalabalıklara
Ah, kalbin bulut bulut akan sesi.

Bütünüyle bir semte benziyor Ruhi Bey
Binlerce, on binlerce kedinin hep birden kımıldadığı
Kedilerden örülmüş birsemte
Ve soğuk bir tuvalde yerini bulamamış renkler gibi
Soğuk ve ayakta tutan çelişkileri
Bir görünümden bir başka görünüme kolayca sıçranan "

Edip .
gönül kuşunu eyleyemedim

dünyaya mesken bağlayamadım,

yandı yüreğim ağlayamadım.

bir anda sabah olmaz ebeda,

gözüme uyku girmez ebeda,

gönlüm teselli bulmaz ebeda.
DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU

Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!


1947



Nâzım Hikmet
favorilerimdendir.
"mademki her şey çifte biçimlidir yaşamda
mademki sensizliğin kanadıdır söz
ve mademki ateşte yarım bir soğuk var
seni hem seviyorum, hem sevmiyorum

seni sevmiyorum ben, sevmeye yeniden başlamak için
sonsuza yeniden başlayabilmek için
kesintisiz sevmek için
ve bu yüzden de henüz sevmiyorum seni ben

mutluluğun anahtarı iki elim arasındaymış gibi
mutsuzluk da kaygı da elimdeymiş gibi
seni seviyorum ve sevmiyorum

iki yüzü var aşkımın, iki varlığı
seni seviyorum seni sevmediğim zaman
ve seni seviyorum sevdiğim zaman

seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman,
çünkü iki yüzüyle çıkar karşına hayat.
bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın,
ateş de pay alır kendine soğuktan

seni sevmeye başlamak için seviyorum seni,
sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak
bir yolculuğa yeniden başlamak için:
bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni.

sanki ellerindeymiş gibi mutluluğun
ve hüzün dolu belirsiz bir yarının anahtarı
hem seviyorum, hem de sevmiyorum seni.

sevgimin iki canı var seni sevmeye.
bu yüzden sevmezken seviyorum seni
ve bu yüzden severken sevmiyorum seni."

(bkz: pablo neruda)
hep onu söylemek kolay mı dile

yağ gerek sultanım köhne kandile

hu kuşu yanarak uçtu menzile

hu diye, hu diye, hu diye, diye.
Anla Mona Rosa ""ben öteliyim"" !
Ben sana uyandım yine,
Sen başkalarıyla uyurken.
Bu şehrin bütün sokaklarına sinmiş yalnızlığım
Sensizliğin köşe başındayım
Avuçlarımda kırık dökük pişmanlıklar
Avuntusuz çıkmazlara doğru yürüyorum
Bütün umutsuzluğuma inat
Yine seni arıyorum...
Dudaklarımda bildiğin o ıslık
Sokak lambalarına sığınıyorum
Hafiften bir yağmur ağlıyor benimle
Bir deli rüzgar saçlarımda
Yalnızlıktan üşüyorum
Bulamayacağımı bile bile
Yine seni arıyorum...
Anlatacak nelerim var bir bilsen
içimde ihtilaller kopmuş
Kendime sürgüne verdim
Mutluluğum çoktan iflas etmiş
itiraza hakkım yok biliyorum
Beni savunmak sana düştü
Seni arıyorum...
Yarım kalmış şiirlerim gibisin
Yaşanmamış çocukluğumsun anılarımda
Öylesine eksiğim sensiz
Öylesine sahipsiz
işte bütün umutlara havlu attım gidiyorum
içinde geç kalmışlığın çaresizliği
Çocuklar gibi ağlıyorum
Ve gel gör ki her damla gözyaşımda
Yine seni arıyorum...

Ahmet selçuk ilkan.
"Dünya soğur, akşam serinlerken,
Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
Ve işte en geniş cümlem:

içimi açtım sana.
içini açmak için."
Ne eksikse sen tamamla, son derece yorgunun.
Çok uykum var, öp beni, öpersen ne güzel uyurum.(ezberden)

Ali lidar.
ben ne zaman...
öyle durup dururken,
öyle işte,damdan düşer gibi...
açıp seni okumaya kalkışsam
sokak sokak gezsem...
ben kadın,ben
anlıyorum ki mahvolmuşum.
boşver, paçoz bir adam işte
kitap adam işte...
Gözlerimin içinde saklı,
Sana olan hislerim,
Sana baktığım her an,
Beni benden aldın,
Göz göze geldiğimizde,
Ben kendimden geçtim,
Gelemedim kendime,
Sensiz geçen her günde.
eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
ikincisinde, daha çok hata yapardım.
kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar
çok az şeyi
ciddiyetle yapardım.
temizlik sorun bile olmazdı asla.
daha çok riske girerdim.
seyahat ederdim daha fazla.
daha çok güneş doğuşunu izler,
daha çok dağa tırmanır,daha çok nehirde yüzerdim.
görmediğim birçok yere giderdim.
dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
farkında mısınız bilmem. yaşam budur zaten.
anlar,sadece anlar. siz de anı yaşayın.
hiçbiryere yanında termometre,su,şemsiye ve paraşüt almadan, gitmeyen insanlardandım ben.
yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbirşey taşımazdım.
eğer yeniden başlayabilseydim,
ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
bilmmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
ama işte 85'indeyim ve biliyorum...
ölüyorum...

görsel
Bazı adamlar, incitmeden sevemezdi..

Kırardı, dökerdi, yangınlar bırakırdı arkalarında..

Bazı adamlarsa, tüm geçmişi unutturur, parmak uçlarından öperdi..

Cemal Süreya
(bkz: küçük iskender)
görsel
https://m.youtube.com/watch?v=jdrIwdTjWQ4

Ben deliyim....

Bi iki dakikanızı ayırın derim.
Yaşadığımız devrin önemli şairlerinden sunay akın imzalı

makiler şiiri;

"bir an önce görülsün diye akdeniz
toroslarda ağaçlar,
hep çocuk kalır."

isim babasının Cemal Süreya olduğu rivayet edilen kitap, orhon murat arıburnu şiir ödülü sahibidir.